AĞIR BEDEL
Dünya emperyalizminin en saldırgan ve vahşette sınır tanımayan gerçek yüzünün bütün çıplaklığı ile sergilendiği 19’ncu yüzyılın ikinci yarısını...
Dünya emperyalizminin en saldırgan ve vahşette sınır tanımayan gerçek yüzünün bütün çıplaklığı ile sergilendiği 19’ncu yüzyılın ikinci yarısını kapsayan dönemin sonlarında, deniz sevgisinden ve kültüründen yoksun olan padişah 2. Abdülhamit ve onun iktidarının, donanmayı denizin bir köşesinde çürümeye terk etmesinin bedelini Osmanlı çok ağır ödemiştir.
Bu dönem siyasi başarısızlıkların ve önemli ekonomik kayıpların, büyük yenilgilerle birlikte yaşandığı tarihin karanlık sayfalarını oluşturmaktadır. Donanmanın bütün gücünün haince yok edilişinin mimarı olan 2. Abdülhamit’in denizlerdeki bu başarısızlığının sonucunda, Kıbrıs ve Girit adaları kaybedilmiştir. Yenilgiler bununla sınırlı kalmamış ve zincirleme devam etmiştir. Ardından Trablusgarp, birinci Dünya ve Balkan savaşlarındaki yenilgiler gelmiş ve sonuçları yüzbinlerce cana ve büyük boyutlardaki toprak kayıplarına neden olmuştur.
Bu yıllarda denizlerde varlık gösteremeyen ve egemenlik kuramayan Osmanlı devletinin Akdeniz ve Karadeniz’de sıkışıp kalması, onun Okyanuslara açılmasını engellemiştir. Deniz kültür bilinci gelişmiş uluslar denizciliği yalnızca güçlü bir donanmaya sahip olarak görmemişler, onu ekonomik, sosyal ve politik boyutlarıyla da değerlendirerek kullanmasını bilmişlerdir. İspanyol denizciler 15. ve 16. yüzyıllarında çağın en modern gemileriyle okyanusları aşarak Amerika kıtalarına defalarca seferler düzenlemişler ve yeni sömürgeler aramışlardır. Portekiz donanması ise Hint okyanusunda egemenlik kurabilmek için bütün deniz gücüyle mücadelesini sürdürmüştür. Böylece denizlerde ve okyanuslarda büyük bir keşif süreci başlamıştı.
Denizci uluslar sahip oldukları teknolojileri sürekli yenileyerek denizlerde amansız bir rekabete girmişlerdir. Bu doğrultuda, sahip oldukları gemilerinin hareket yeteneklerini ve hızlarını arttırabilmek için kürekten yelkene geçiş yapmışlardır. Ama ne yazık ki Osmanlı bu gelişmeye uyum sağlayamamıştır.
Denizlerdeki bu geri kalmışlığımızın neden olduğu kayıplar kurtuluş savaşı yıllarımızda da kendini göstermiştir. Müttefik düşman birlikleri denizden hiçbir engel ile karşılaşmadan Gelibolu’ya çıkmış ve bu nedenle de gereğinden fazla askerimizi şehit vermişizdir.
Büyük önder Atatürk denizlerde güçlü olabilmenin ne kadar önemli olduğunu anlamış ve aramızdan ayrılmadan önce çağdaş “CUMHURİYET DONANMASI” nı kurarak, canından çok sevdiği TÜRK ULUSU na armağan etmiştir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.