Başımızı en çok 'çevre' ağrıtacak

Başımızı en çok 'çevre' ağrıtacak

DÜNYA Gazetesi'nin her yıl geleneksel olarak düzenlediği 'Ekonominin Şeref Kürsüsü'nde Büyük Jüri tarafından 'Yılın Sivil Toplum Örgütü' seçilen...

DÜNYA Gazetesi'nin her yıl geleneksel olarak düzenlediği 'Ekonominin Şeref Kürsüsü'nde Büyük Jüri tarafından 'Yılın Sivil Toplum Örgütü' seçilen DenizTemiz Derneği/Turmepa Yönetim Kurulu Başkanı Tezcan Yaramancı ile derneğin deniz ve sahillerin kirlenmesini önlemek amacıyla yaptığı faaliyetleri ve gelecekteki projelerini konuştuk.

Geçen yıl kasım ayında yapılan genel kurulda derneğin başkanlığına getirilen Yaramancı, Karadeniz'in artık dünyadaki ölü denizler klasmanına kaydırıldığını, Marmara Denizi'nin de kirlenmiş denizler kategorisinde olduğunu söyledi. Henüz bu konuda halkın ve kamu otoritelerinin yeterince bilinçlenmediğine dikkat çeken Yaramancı, "Genelde kamuda işler belli oy çokluğu varsa yaptırılabiliyor, o oy çokluğu gerektiğinde gecekondu affı çıkartabiliyor, 2B arazilerini de gündem konusu yapabiliyor. İstiyoruz ki, o oy çokluğu denizleri gündemine alsın. Deniz temizliğinin arkasında bu oy çokluğunu gören kamu otoriteleri de 'Artık zamanı gelmiş biz bu işe el atalım' desinler" dedi.

Deniz temizliğinin önemi konusunda bugüne kadar Turmepa'nın 3 milyon öğrenciye eğitim verdiğini söyleyen Yaramancı, konunun Milli Eğitim Bakanlığı müfredatına girmesi için çalışma yaptıklarını bildirdi.

"DenizTemiz Derneği olarak diktiğimiz doğru bir tohum var. Yetiştirdiğimiz sağlıklı bir fidan var" diyen Yaramancı, henüz toplumunun geneline mesajlarını yayamadıklarını, hedeflerinin DenizTemiz'in geniş halk kitleleriyle buluşmasını sağlamak olduğunu bildirdi. Yaramancı, "Denizler için çok şey ifade eden balıkçılarımızla yeni yeni bir araya geliyoruz. Geniş halk kesimlerine DenizTemiz Derneği'nin erişmesini sağlayacağız. Tabiri pek sevmem ama 'DenizTemiz halka iniyor' denebilir. Nisan ayında Rumeli kavağındaki balıkçılarla görüşeceğiz" diye konuştu. İşte Yaramancı'nın yanıtları:

 

Türkiye denizler ve sahillerin temizliği konusunda yeterince bilinç sahibi mi?

 

İstanbul üç tarafı denizlerle çevrili bir kent. Ulaşımdan, balıkçılığa, turizmden, eğlenceye kadar denizin sunduğu imkanlar var. Biz denizi Allah vergisi olarak kabul etmişiz, değerli bir varlık olarak algılamamışızız Şehrin bütün pisliğini oraya akıtmakta sakınca görmemişiz Bugün hala İstanbul'da günde 2 milyon 600 bin metreküp atık su denize atılıyor. Bunun ancak 300 bin metreküpü temizlenerek veriliyor. Geri kalanı olduğu gibi denize gidiyor. Kamuoyunda kimse çıkıp 'Niye bunu yapıyorsunuz?' diye sormuyor. Baskı uygulamıyor. DenizTemiz Derneği'nin amacı toplumun deniz temizliğini idrak ederek, bu baskıyı yaratmasını sağlamak ve bundan sonra da idarelerin deniz temizliği için gereken tedbirleri almasını sağlamak. Genelde kamuda işler belli oy çokluğu varsa yaptırılabiliyor, o oy çokluğu gerektiğinde gecekondu affı çıkartabiliyor, 2B arazilerini de gündem konusu yapabiliyor. İstiyoruz ki, o oy çokluğu denizleri gündemine alsın. Deniz temizliğinin arkasında bu oy çokluğunu gören kamu otoriteleri de 'Artık zamanı gelmiş biz bu işe el atalım' desinler. Geçtiğimiz hafta Belediye Başkanlığı seçimleri yapıldı. İstanbul'un kanalizasyon ve atık su sorunu seçim kampanyasında gündeme bile getirilmedi. Atık su temizleme konusu ne seçmen, ne gazeteciler, ne anket yapanlar tarafından sorgulandı.

 

Deniz temizliği konusunda yetki karmaşası mı yaşanıyor?

'Deniz temizliğinin sahibi kimdir?' dediğiniz zaman tek bir adres gösteremiyorsunuz. Çevre Bakanlığı, Belediyeler, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Sahil Muhafaza gibi pek çok kamu otoritesinin alanına giren konular var. Örneğin, denetim konusunda Sahil Muhafaza'nın alanına giren fakat yetkisinin sınırlandırılmış olduğu bir durum var. Yani yetkilendirme konusu oldukça karışık. Eskiden Marmara Denizi'nden geçen gemilerde bir kirlenme hasıl olduğunda bunun takibi ve ceza kesme yetkisi Sahil Muhafaza'nın göreviydi. Bundan 3 yıl önce yapılan bir düzenlemeyle bunun takibi ve tespiti Sahil Muhafaza'da bırakıldı. Ceza kesme yetkisi İstanbul Büyükşehir Belediye'sine verildi. Bunun ne kadar etkili çözüm olduğu tartışılır. Sahil Muhafaza denizi kirleteni görüyor. Zabıt tutuyor, belediyeye bildiriyor. Belediye o gemiyi bulup, ceza kesmeye çalışıyor. Bırakın etkin bir tedbir anlayışını, yetki tartışmalarından dolayı sistem daha da zafiyete uğruyor.

 

Denizlerimiz arasında kirliliği en yüksek olanı hangisi?

Bir riski yönetmek için belli tedbirler almak lazım ama her şeyden evvel orada bir risk olduğunu fark etmeniz lazım ki, ondan sonra 'O risk nedir, nasıl zarara yol açar' gibi tedbirleri alasınız. Türk toplumunun geneli denizlerin risk altında olduğunun farkında değil. Rakamlar Karadeniz'in artık dünyadaki ölü denizler klasmanına kaydırıldığını gösteriyor. Orta Avrupa'nın ve Rusya'nın çöplüğü haline gelmiş durumda. Birçok akarsu akıyor. Orta Avrupa çevre konusunda bilinçlendi ancak eski Doğu Bloku ülkeleri henüz o altyapıda değiller. Karadeniz'e 1 saniyede akan katı atık 30 ton. Denizde 200 metrenin altında hayat yok. Karadeniz'in kirliliği akıntılarla Marmara Denizi'ne yansıyor. Marmara Denizi sadece İstanbul'da yaşayanlardan değil, yukarıdan gelen kirlilikle de karşı karşıya. Veriler, Marmara Denizi'nin kirlenmiş denizler kategorisinde olduğunu gösteriyor. Bizim övündüğümüz bazı tatil kasabalarında da deniz kirliliği kabul edilebilir seviyelerin üzerine çıkmış durumda.

 

Peki denizlerdeki en büyük risk nedir?

Denizlerimizde pek çok risk var. Birincisi sınai tesislerden kaynaklanan bir kirlenme var. Her ne kadar mevzuat, sanayi kuruluşlarının atık su tesislerine sahip olmalarını öngörse de, bu konuda tatmin edici bir noktaya gelindiğini söyleyemeyiz. Mesela, denizin kenarında bir işletme sahibi düşünün. Atık su tesisi var. Sahilinin temiz olması, onun otelini pazarlaması açısından çok önemli bir konu. Ama adam atık su tesisini belirli bir oranda çalıştırıyor. Belirli dönemlerde atık suyu yine denize veriyor. Niye? Çünkü, atık su tesisini çalıştırmak bir maliyet. Böyle küçük menfaatler uğruna deniz kirleniyor. Bu sanayi tesislerinde de var. Sanayi ve ticari tesislerde denetimin artırılması gerekiyor. İkinci risk bireysel ve kentsel atıklar. Kıyıdaki yerleşim yerleri bu tehlikeyi yaratıyor. Üzülerek söyleyeceğim ama üçüncü risk balık çiftlikleri. Balık çiftlikleri kendi içinde kirlilik yaratan bir işletme türü. Bu gereği gibi yapıldığı takdirde, deniz bu kirliliği temizleyebilir. Balık çiftlikleri sahilin çok yakınına çekiliyor. Oradaki kirliliğin deniz tarafından temizlenme ihtimali yok. Bu ilerlemiş ülkelerde açık ve derin sularda yapılıyor. Akıntı ile kirlilik temizleniyor. Biz de tam tersi olduğu için orada kirlilik yaratılıyor. Kamu bununla ilgili uyarıyı aldı. O çiftlikleri bulundukları bölgeden çıkarmaya çalışıyor. Bu mücadele devam ediyor. Dilerim; kamu otoritesi tutumunu değiştirmez. Balık çiftliklerini açıklara taşıyarak bu iş çözümlenir. Hatta çiftliklerin sahilden daha uzağa taşınması için gerekiyorsa bir teşvik politikası uygulanmalıdır.

 

Sizin bu riskleri yaratanlara dönük projeleriniz var mı, ya da olacak mı?

DenizTemiz Derneği olarak, İSO 14000 standardının yaygınlaşması çabasına girdik. İSO 14000 standardı çevre ile ilgili bir standart. Kamu otoritesi İSO 14000 standardını sanayi tesisleri açısından zorunlu hale getirdi. Biz sanayi tesislerine danışmanlık hizmeti vermeye başladık. İSO 14000'e sahip olacak işletmenin çevre konusunda bazı bilgilere sahip olması gerekiyor. Biz o bilgilendirmeyi yapmak, tesislere bu standardın uygulama ve yürütülmesi konusunda eğitim ve danışmanlık hizmeti vermek istiyoruz. Bir nevi know how sağlamayı düşünüyoruz. Şu an hizmetimiz yeni başladı. 2 ay içinde birkaç kez seminer düzenlemeyi planlıyoruz. İSO 14000 standardı AB uyum politikaları için de son derece önemli. Biliyorsunuz, AB ile uyum konusunda en son masaya gelip en çok başımızı ağrıtacak konu çevre olacak. Çünkü, henüz bu konuda bilinç ortaya çıkmadı. Bir de önlemlerin maliyeti oldukça yüksek. Dolayısıyla, çevre konusunda uyumda kafamızı kuma sokmuş vaziyetteyiz. Birtakım regülasyonlarla mevzuat AB standardına geliyor. Ama bunun tam tatbik edilmesi biraz geride kalıyor.

 

Derneğin vatandaşları bilinçlendirme konusunda yürüttüğü çalışmalarla ilgili bilgi verir misiniz?

Senelerden beri yürüttüğümüz Yapı Kredi sponsorluğunda bir çalışma var. İlköğretim öğrencilerine deniz temizliğini anlatıyoruz. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile de işbirliği içindeyiz. Okullardaki öğretmenlerin deniz temizliği konusunda bilgilendirilmesi ve bu öğretmenlerin okullarındaki diğer öğretmenleri eğitmesini sağlıyoruz. Eğitilen öğretmenler de öğrencilerine eğitim veriyor. Bu sistematik bir çalışma olarak yürüyor. Yaklaşık 3 milyon öğrenciye eğitim verildi. Önümüzdeki dönemde bunu daha da hızlandırmayı planlıyoruz. Hatta MEB ile yapacağımız işbirliği sonucu deniz temizliği konusunun doğrudan müfredata girmesini sağlamaya çalışacağız. MEB'den bu konuda anlayış ve destek görüyoruz. Zaman zaman sahillerde çöp toplama aktivitesi oluyor. Bu işin görsel boyutu. İlkokul öğrencilerinin çöp toplaması ile denizi temizleyemeyiz ama topluma bir mesaj vermiş oluyoruz. Kısacası, eğitim programlarını hızlandırıp, kurumsallaştırarak sürdürmek istiyoruz. İstanbul'da 23 Nisan'da Deniz Otobüsleri İşletmesi ve bazı belediyelerle bir çalışma yapacağız. İstanbul'da yaşayan ancak denizi görmemiş 2 milyon kişi var. Denizi görmemiş ilköğretim öğrencilerini denizle buluşturacağız. 5 bine yakın çocuk öğretmenleriyle denize çıkaracak. Orada denizin önemi çocuklara anlatılacak. Bu bir başlangıç. 2 yıl sonra denizi görmeyen kalmasın istiyoruz.

 

Turmepa'nın uluslararası alanda faaliyetleri var mı?

Deniz temizliği konusunda sık sık Türk toplumunun bilinçsiz olduğunu söyledik. Ama aynı durum dünyada da var. Dünyada da bu konuda çok aşırı bilinçlenme yok. Birkaç uluslararası örgüt var. Dünyanın her yerinde insan haklarıyla ilgili örgütler var. O örgütler oldukça etkinler. Deniz temizliği konusunda henüz uluslararası bir örgütlenme yok. Deniz ticaretiyle ilgili örgütlenmelerin yan faaliyeti olarak bir sistem var. 10 yıl önce Deniz Temiz Birliği kısa adıyla MEPA kuruldu. Dünyada bir tek komşumuz Yunanistan deniz temizliği konusunda erken davrandı. Bu alanda onlar Hermepa'yı kurdu. Biz de DenizTemiz Derneği'ni uluslararası alana getirirken, birliğe girdik ve derneği Turmepa olarak tanımladık. Hermepa ve Turmepa öncülüğünde İntermepa kurduk. İntermepa içinde Yunanistan, Türkiye, Avustralya, Uruguay, Kanada ve ABD var. Henüz tam organize bir yapı değil. Biz önümüzdeki dönemde İntermepa'nın Karadeniz ve Akdeniz bölgesini eksiksiz kapsayan bir yapıya getirilmesi için girişimlerde bulunuyoruz. Birliğin üyelerine bakarsanız oldukça farklı bölgelerdeki ülkeler. Bu işin dağınık yürümesi yerine bölgesel konsantrasyon sağlayıp, ondan sonra global hale gelmek istiyoruz. İntermepa'nın başkanlığı 2010'da bize geçecek. O başkanlığımız sırasında öncelikle Karadeniz, daha sonra da Doğu Akdeniz'i kapsayan bölgesel bir çalışma yapılması düşüncemiz var.

 

Geçen 15 yılda dernek istediği konuma gelebildi mi?

DenizTemiz Derneği olarak diktiğimiz doğru bir tohum var. Yetiştirdiğimiz sağlıklı bir fidan var.

Amaçladığımız bilinçlendirmeyi topluma tamamen yaydığımızı ya da bu bilinci sağlayacak mali imkanlara kavuştuğumuzu söylemem mümkün değil. 15 senelik bir çaba sonucu belli bir noktaya konuyu getirdik. Henüz Türk toplumunun geneline mesajlarımızı yayabilmiş değiliz. Önümüzdeki dönemde hedefimiz, DenizTemiz'in geniş halk kitleleriyle buluşmasını sağlamak olacak. Bugün belirli bir üye yapımız var. Devamlı işbirliğin içinde olduğumuz partnerlerimiz var. Denizler için çok şey ifade eden balıkçılarımızla yeni yeni bir araya geliyoruz. Geniş halk kesimlerine DenizTemiz Derneği'nin erişmesini sağlayacağız.

Tabiri pek sevmem ama 'DenizTemiz halka iniyor' denebilir. bu ay Rumeli kavağındaki balıkçılarla görüşeceğiz. Daha sonra İstanbul'daki ana balıkçı kooperatiflerini dolaşacağız. Kıyı kasabalarındaki belediyelerle daha sıkı işbirliğinde olacağız. DenizTemiz'in bugün 5-10 bin ilgilisi varsa, bunu 3-5 yıl sonra 2-3 milyona getirmeye çalışacağız. Pilot uygulamalar yaparak, korunması gereken koyların temizliği konusunda öncü olmak istiyoruz. Olayı bu boyuta getirebilirsek kamunun da bize görev verebileceğine inanıyorum. İleride kamu idaresinde, DenizTemiz Derneği'ne böyle bir güven oluşursa, kamunun bir uzantısı olarak bize bu görevleri tevdi edebilirler. İtalya'ya tekne ile gidin, bir koya demir atın. Anında birisi gelir. Sizden para alır. Kontrolünü yapar. Bizim Göcek'te böyle bir uygulama yok. Herhangi bir tekne geliyor, demirliyor, hem para vermiyor hem de denetlenmiyor. Göcek gibi bir tabiat harikası koyda gezmenin yurtdışındaki ülkelerde bir bedeli var. Buna benzer uygulamaların Türkiye'de de başlatılması gerekiyor. DenizTemiz Derneği, Denizcilik Müsteşarlığı ve Deniz Ticaret Odası'yla üçlü sistem oluşturulabilir. Denizlerin kontrolü açısından bugünkü sistemden daha ileri noktaya getirilebilir. Örneğin, biz 5 zodiac bot ve belirli personelle bu denetimi şu anda yapabiliriz ama buna yetkimiz yok. Bu konuda kamu otoritelerine önerilerimiz olacak. DenizTemiz Derneği üye aidatları ve sponsorluklardan gelir sağlıyor. Ekonomi iyi gitmediği zaman sponsorluk gelirleri sınırlanıyor. Uzun vadeli amaçları olan sivil toplum örgütünün kalıcı bir gelir kaynağına kavuşması lazım. Denizi kullananlardan bir katkı payı alınabilir.

Marina aidatlarının sembolik yüzdesi olabilir. Ya da deniz trafiğindeki araçların geçişinden alınan paradan bir katkı olabilir. Kamu otoritesi bizim faaliyetlerimizin yararlı olduğuna inanırsa bu katkıyı sağlayabilir. Bunun için çalışacağız.

   

MAVİ BAYRAK

Mavi Bayrak aldıktan sonra eskiye dönenler var

Mavi bayrak uluslararası bir standarttır. Kendi içinde birçok kriteri vardır. Mavi bayrak uygulaması denizi temiz tutmaya dönük bir teşviktir. İki şeyle karşılaşıyoruz. Mavi Bayrağı alıp bunun gereklerini sürekli olarak yerine getiren işletmeler, bir de bunu aldıktan sonra eski bildiğini okuyan işletmeler. Sayıları nispeten düşük olsa da böyle işletmelerde oluyor. Bu işletmeler denetleniyor. Düşünün, trafik kuralları da denetleniyor ama siz trafik kurallarına uymayı bir alışkanlık haline getirmezseniz, bunu ahlaki değer olarak algılamazsanız, kıyısından köşesinden kaçarsınız.

 

FON YARATMAK

Kuruluş yıldönümünde piyango düzenlenecek

 

Derneğin bini aşkın üyesi var. Her yıl kuruluş yıldönümünde yemek düzenliyoruz. Geçen yıl üyelerimizin ve dostlarımızın tasarladığı mücevherler vardı. Onlar müzayedeyle satıldı. Bir fon yaratma yemeğiydi. 8 Temmuz'da 15. kuruluş yıldönümünde bir yemeğimiz olacak. Müzayede olmayacak ama otomobilden, seyahate pek çok hediye içeren bir piyangomuz olacak.

 

BELEDİYELER

Denizlerin temizliği Metrobüs kadar önemli


Günün birinde her halde İstanbul'da tedbir alınacaktır. DenizTemiz Derneği toplumu öyle bir noktaya getirsin ki, bir sonraki seçimde çıkacak belediye başkanına seçmen 'İstanbul'un pisliğini denize atmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?' diye sorsun. Mesele bu bilinci yaratmaktır. Bugün Metrobüs İstanbul için öncelik olarak yapılmışsa, en az Metrobüs kadar denizin temizliği de öncelikli bir olaydır. Kamu otoritesi bunu algıladığı gün denizler temizlenmeye başlayacaktır.

Haber: Dilek GÜNGÖR - DÜNYA

Fotoğraflar: Mehmet BARS

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.