DAF'ın başarıları ıskalanmış
TIRSAN Treyler Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu, 14 yıldır distribütörlüğünü yaptıkları DAF kamyonların verimlilik, kalite ve motor üstünlüğünün...
TIRSAN Treyler Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu, 14 yıldır distribütörlüğünü yaptıkları DAF kamyonların verimlilik, kalite ve motor üstünlüğünün birinci ağızdan dile getirildiği toplantıda, “Fakat, bu kadar iyi bir ürünü pazarlayamamışız. 11 yıldır üst üste ‘En İyi Filo Aracı’ seçiliyor. ‘Gelmiş Geçmiş En İyi Kamyon’ ödülünü alıyor ve biz ilk defa burada duyuyoruz. DAF’ın en büyük hatasıdır bu. Türkiye’de bilinememesi ve böyle bir verimliliğe yatırım yapılamayıp, Türk nakliyecisine sunulamaması inanılmaz bir yanlış” dedi.
TIRSAN Samandıra tesislerinde 12 Haziran Cuma günü Çetin Nuhoğlu ve DAF Pazarlama Müdürü Ray Rooijakkers’ın katıldığı basın boplantısında DAF Trucks N.V. ve TIRSAN Treyler A.Ş.’nin uzun yıllardır süregelen başarılı ortak çalışmalarını önümüzdeki yıllarda daha da güçlendirecek projeleri tanıtıldı.
DAF Pazarlama Müdürü Ray Rooijakkers, firmanın dünyadaki tarihçesi ve tanıtımını yaptığı konuşmasında aldıkları iki önemli ödülün altını çizdi. Sektörün en büyük yayınlarından biri olan Truck&Driver dergisinin, kullanıcıların oyuyla “Gelmiş Geçmiş En İyi Kamyon” Ödülü’ne DAF’ı layık gördüğünü belirten Rooijakkers, diğer bir başarıyı ise üst üste 11. kez “En İyi Filo Aracı” seçilerek ödüllendirilmesi olarak açıkladı. 1995 yılında DAF’ı satın alan Packar Grup’un üst üste 70 yıldır net kar elde eden bir firma olduğunu kaydeden Rooijakkers, DAF’ın Avrupa’da en çok satan araçlar arasında olduğunu da sözlerine ekledi.
Rooijakkers’in ardından söz alan TIRSAN Treyler Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu da, “DAF’ın enlerine bakıyoruz. 70 yıldır en karlı, pazarını en hızlı yükselten, en uzun motor ömrü, en yeni motor teknolojisi, en az işçi ile en fazla üretim yapan, ithal otomobilde Almanya’da en fazla tercih edilen ve daha birçok en... Aslında bir şey daha var. 1998 yılında Türkiye’de yüzde 35 ile en büyük pazar payına sahipti. 1998’lerde yüzde 35 iken, ithal araçlarda niye yüzde 10’lara düştüğümüze bakıyorum.
Nuhoğlu "DAF yönetiminin bizi biraz ihmal ettiğini düşünüyorum. 15 yıldır işbirliğindeyiz, ilk kez bir pazarlama müdürü geliyor. Bunu, krizde sevinebileceğimiz bir artı olarak gördüğümü söyleyebilirim” serzenişinde bulundu.
“2008’de araç verilmediği için 470’te kaldık”
Verimlilik, kalite, motor üstünlüğü, işletme maliyeti açısından bu kadar iyi bir ürünü pazarlayamadıklarını itiraf eden Nuhoğlu, şöyle devam etti: “11 yıldır üst üste En İyi Filo Aracı’ seçiliyor. ‘Gelmiş Geçmiş En İyi Kamyon’ ödülünü alıyor ve biz bunu ilk defa burada duyuyoruz. DAF’ın en büyük hatasıdır bu. Bunu DAF’ın Türkiye’deki patronu olarak söylemiyorum. Türkiye’de bilinememesi ve böyle bir verimliliğe yatırım yapılamayıp, Türk nakliyecisine sunulamaması inanılmaz bir yanlış.
2008 yılında çok baskı yaptık. Araba verin, araba satacağız dediğimizde, ‘Avrupa’da size verdiğimizden çok yüksek fiyata satıyoruz. Üretimde de sıkıntımız var. Bizden araç istemeyin’ dediler. O nedenle geçen yıl 470 araç satabildik, çünkü bize verilen o kadardı.
Böyle bir marka, 1 milyon 600 bin kilometre yol yapacak. Kullanıcısına işletme maliyeti olarak en avantajlı fiyatları sunacak, yedek parçası en ucuz olacak ve Avrupa’da özellikle Almanya’da en alttan en yukarıya doğru fırlayıp birinci sıraya yerleşecek. Fakat, Türkiye’de yerinde sayacak. Bu inanılacak gibi bir durum değil. Bir şeyleri ıskaladığımız ortada.”
Hedef, ithal çekicide yüzde 35 pazar payı
Ray Rooijakkers ile yaptıkları bir konuşmaya da değinen Çetin Nuhoğlu, konuşmasını ilginç bir anektodla sürdürdü: “Hollanda ve Almanya’daki en çok tercih edilme nedenlerini sorduğumda bana DAF’ın, en büyük handikapının motora çok yatırım yapmak olduğunu söyledi. Motoru, tüm rakiplerinden çok daha az mazot yakan, uzun ömürlü, verimli ve parça sayısı azaltılarak kompakt hale getirmişler. Ancak, bunu Avrupa’daki kullanıcılara anlatamamışlar. Onlar için çok önemli bir kazanım olarak görülmüyormuş. Çünkü, araç 4-5 yaşına gelince Rusya, Ortadoğu ya da Afrika ülkelerine satılıyormuş. Avrupa’da genelde 500-600 bin kilometreye gelen araç kullanılmadığı için oradaki kullanıcı için çok önemli bir artı değilmiş. Ben de, ‘işte tam da burası bizim için çok önemli bir kazanım aslında’ dedim. Çünkü, bizde bir araç alındıktan sonra 5-6 yaşında ikinci eli, 3-4 yıl sonra da üçüncü, dördüncü, beşinci elleri olur. Yani, bir araç burada ölür; 30-40 yıl bizde kalır. Bizim ikinci eli ihraç etmek gibi bir şansımız yok, Avrupa’nın sattığı fiyatlarla da rekabet etmemiz mümkün değil. Bu motorun kullanım ömrü, Türkiye için inanılmaz bir avantaj. Uzun ömür ve yedek parça zenginliğiyle dördüncü, beşinci, altıncı elini ön plana çıkaracak mesajlar verebiliriz dedim. 10-15 yıl sonra hurdaya çıkan ithal çekiciler var. O halde kullanıcıya bunu iyi anlatmak lazım. Eylül ayına kadar da yoğun bir çalışma yaparak DAF’ın Türkiye’deki payını 2011 yılında yüzde 35’ler seviyesine yeniden getireceğiz. Hedefimiz, bu ‘iyi’ kamyonu Türkiye ekonomisine kazandırmak olacaktır. Bunu ayrıca bir sosyal sorumluluk olarak görüyoruz. “
“Çekici ve treylerde yılı yüzde 25-30’la kapatırız”
Krizin doğal olarak kendi sektörlerini de vurduğunu ifade eden TIRSAN Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu, “Şu anda yüzde 25 kapasiteyle çalışıyoruz. Treylerde yüzde 35-36 pazar payına sahibiz. Çekicide ise rakamlar konuşuyor. Geçen yıl 1 ayda sattığımızı, belki bu yıl sonuna kadar satamayacağız. Ama her şey çok hızlı değişecek gibi gözüküyor. Olumlu bir hava hakim. Çekici ve treylerde yerlerde sürünen bu talebe karşı, yüzde 25-30 civarında bir üretimle kapatacağımızı düşünüyorum” dedi.
Selçuk ONUR - PERŞEMBE ROTASI
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.