Devlet, kafasını kumdan çıkarmalı!
TURYOL Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Can, İstanbul’da deniz ulaşımının verimli olarak kullanılamamasının nedenini, devletin kayıtsızlığı olarak gösterdi.
400 kilometrelik sahil şeridine sahip olan İstanbul’da deniz ulaşımının kullanılamıyor olmasını “Devletin zafiyeti” olarak tanımlayan TURYOL Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Can, kara trafiğinin rahatlaması ve deniz ulaşımının daha etkili kullanılabilmesi için yeni hatlara ihtiyaç olduğunu söyledi. Yerel ve merkezi yönetimlerin, deniz ulaşımına yönelik tüm önerilere kulaklarını tıkadığını ifade eden Can, öncelikle yapılması gerekenin tüm ulaşım modlarını denetleyecek bir Ulaşım Genel Müdürlüğü’nun kurulması olduğuna dikkat çekti.
YOLCU TAŞIMACILIĞINDA DENİZİN PAYI YÜZDE 2 BUÇUK!
İstanbul’da yolcu taşımacılığında yanlış politikalar yürütüldüğünü belirten Yunus Can, ortak bir ulaşım planlamasının önemine dikkat çekti. Deniz taşımacılığını etkili kullanabilmek için öncelikli olarak hem İstanbul Belediyesi’nce, hem de merkezi idarece ortak bir politika oluşturulması gerektiğini vurgulayan Can, “Sadece sektörün taleplerine yönelik değil, deniz ulaşımı dikkate alınarak ortak bir ulaşım planlamasına yönelik planlama yapılması zorunludur. Ne yazık ki İstanbul’da ne belediyenin ne de merkezi idarenin denize dönük bir ulaşım politikası yoktur. İstanbul, bir su şehridir. Ancak bunu verimli halde kullanamadığımızı, taşınan yolcu rakamlarına bakarak görebiliyoruz. İstanbul’da yolcu taşımacılığında deniz yolunu kullananların oranı sadece yüzde 2 buçuk ile sınırlı kalmıştır” diye konuştu.
KULLANILAMAYAN 76 HAT VAR
Denizyoluyla taşınan yolcu sayısının artırılması için İstanbul Belediyesi’nin kapısını yeni hat önerileriyle çaldıklarını anlatan Can, Belediye’nin yaklaşımı yüzünden bu hatların tamamının ölü doğduğunu açıkladı. “Kullanılamayan 76 yeni hat var ve bu hatların tamamı, işlevsiz halde öylece duruyor. Bu hatların işlevsellik kazanması ve yolcuların hatlara alışabilmesi için Şehir Hatları tek başına yeterli değildir” diyen Can, asıl yapılması gerekenin, bu hatları karayolu ve raylı sistemle entegre edilmesi olduğuna dikkat çekti.
Can, sözlerine şöyle devam etti: “Çok uzun yıllardan beri, tespit ettiğimiz bazı noktalar için talep ettiğimiz yeni hatlar vardı. Bu hatlar hem iki yaka arasında, hem de her iki yakada sahile paralel oluşturabilecek hatlardı. Fakat bu hatların hayata geçirilebilmesi için ortak bir deniz ulaşımı oluşturulmasının yanı sıra, işin teknik tarafının da planlanması lazım. Bunun başında da kara ulaşımının deniz ulaşımıyla entegre edilmesi geliyor. Bunun yanında da yapılması gereken iskele yatırımları var. Mevcut iskelelerden deniz taşımacılığını daha geniş noktalara yayabilmek için İMEAK Deniz Ticaret Odası’yla birlikte yaptığımız çalışmaları İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne sunduk fakat Belediye, bu çalışmayı sanki biz yapmamışız gibi tüm bu hatları tescil ederek Şehir Hatları İşletmesi’ne devir etti. Şehir Hatları İşletmesi de, elinde yeterli altyapı ve gemi olmamasına rağmen, “Bunları ben yapamam” demedi ve tüm bu hatlar ölü doğmuş oldu. Bu hamle, her şeyden önce iki yaka arasındaki geçişlerde köprülerin yükünü ciddi oranda azaltacak bir çalışmayı beraberinde getirebilecektir. Bunun yanı sıra; Sarıyer’den Eminönü’ne, Beşiktaş’a ya da Bakırköy’e gibi paralel taşımacılıkta da, kara trafiğinin yoğun olduğu güzergahları da rahatlatmak mümkün.”
TÜM TAŞIMA MODLARI TEK ÇATI ALTINDA TOPLANMALI
Tüm ulaşım modlarının tek bir çatı altında toplanabilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin acilen yapılması gerektiğini dile getiren Can, İstanbul’da Ulaşım Genel Müdürlüğü gibi bir yapının oluşturulmasının şart olduğunu söyledi. Can, İstanbul’da her gün seyahat eden 15 milyon yolcunun rahatlığı için yapılması gerekenleri şöyle anlattı: “Bütün ulaşım modları, bu yapının çatısı altında bir araya getirilmelidir. Bunun için gerekli olan yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Şu anda ulaşımda ciddi bir dağınıklık yaşanmaktadır. Bu yapının kurulması bu yüzden şarttır. Ki zaten devletin asli görevi, böyle bir yapıyı kurarak uyumlar arası ahengi sağlamaktır. Bunun gerçekleştirilememiş olması, devletin bir zafiyetinin göstergesidir. İstanbul’un bugün 18-20 milyon civarında bir nüfusu var ve her gün, 15 milyon insan hareket halindedir. Bu düzenlemenin yapılmaması halinde yolcu taşımacılığındaki sektörler arasındaki kaotik durumun düzelmesi pek de mümkün görünmüyor. Ulaşım sorununu çözmek için deniz taksi, teleferik veya suya inen hava aracı gibi tekil çözümler değil kitlesel çözümlerden yanayız. Biz deniz ulaşımının artırılmasına dönük yapılması gerekenleri ortaya koyuyoruz ve ortak akılla ortaya konulan yaklaşımları da dikkate alarak sürdürülebilir bir şekilde bunları hayata geçirmek istiyoruz. Bunlar da büyük kitleleri ilgilendiren meseleler...”
MARMARAY, GELİRİMİZİ YÜZDE 30 DÜŞÜRDÜ
Marmaray’ın faaliyete girmesiyle birlikte karlılıklarının ciddi oranda eridiğini aktaran Yunus Can, bu durumun düzelmesi için yeni hatlara izin verilmesi gerektiğini kaydetti. Can, sözlerini şöyle sürdürdü: “Marmaray hayata geçmeden 3-4 sene önce, Marmaray’ın bizi olumsuz yönde ciddi olarak etkileyeceğini beyan etmiştik. Keza, öyle de oldu. Marmaray yüzünden 2000’li yıllarında başlarında elde ettiğimiz gelirlere yaklaşamıyoruz bile. Karlılık ve verimlilik endeksimiz, geçtiğimiz yıllara oranla gittikçe düşüyor. Bizim kaybımızı önleyebilecek alternatif hatlar talep ettik. Ama sanki Marmaray hiç açılmamış, sanki bizim çalışma kapasitemizi yüzde 30’lara varan oranda düşürmemiş gibi, herkes kafasını kuma soktu ve bu taleplerimiz görmezden gelindi. Devlet, bizim çektiğimiz sıkıntıları görmezden geldi. Ne yazık ki bizi ve deniz ulaşımını rahatlatacak bir refleks gösteremedi.”
Burak GÜNER - LOJİPORT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.