İDO’da 2. dönem, Paksoy’u efsane yaptı
İDO'nun bozulan dengeleri ve imajı, kızağa çekilen Ahmet Paksoy'un yeniden dümene geçmesi ile kısa zamanda toparladı. İDO, en çok şikayet edilen şirket...
İDO'nun bozulan dengeleri ve imajı, kızağa çekilen Ahmet Paksoy'un yeniden dümene geçmesi ile kısa zamanda toparladı. İDO, en çok şikayet edilen şirket olmaktan çıkıp memnuniyet katsayısı üste çıktı ve Ahmet Paksoy'u efsane yaptı.
Bizde şirketler genelde kamuda iken sönük, özel sektöre geçince yıldız gibi parlar. Yakın geçmişte bunun onlarca örneğine rastladık. Kamuda iken parlak bir yıldız olma ihtimali bulunsa bile, birçok nedenden dolayı o şirketin yaptıkları görmezden gelinirdi. Bunun içerden ve dışarıdan onlarca farklı sebebi vardı.
Kamuda doğup, kamuda parlayan ve toplumun gözbebeği olan, özelleştirme sonrasında ise herkesin şikayetçi olduğu bir şirket var mı dense, gösterilecek tek örneği İDO oldu.
İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin (İDO), özelleştirmesi 2011 Nisan ayında yapıldı. Aynı yılın Haziran ayında İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kasasına 861 milyon doları koyması ile şirket bütünüyle Akfen Holding, Tepe İnşaat, Souter Investments ve Sera Gayrimenkul ortak girişimiyle kurulan TASS Denizcilik ve Ulaştırma Hizmetleri, İDO’nun yeni sahibi oldu.
İşte ne oldu ise ondan sonra oldu
Şirketin yeni sahipleri, İDO’yu kuran ve bugünlere getiren isim olan Ahmet Paksoy’a, “Sen kenarda dur. Biz burayı global vizyonla yürüteceğiz” dedi ve şirkete CEO olarak Önder Sezgi’yi atadı.
Tam yazın başında yapılan bu değişimle İDO’da her şey birbirine girmeye başladı dense yanlış olmaz. Kamuoyunda fiyat politikasıyla başlayan rahatsızlık, her alana yansıdı. Belediye şirketleri içinde en beğenilen İDO, özel sektörde en çok şikayet edilen şirkete dönüştü.
İDO’yu özellikle de Yenikapı-Yalova, Yenikapı-Bursa ve Topçular-Eskihisar hattını sık kullanan biriyim. İDO’daki bu çöküşe bizzat defalarca şahitlik etmek durumunda kaldım. Dahası, o dönemi anlatan yazılar yazdım, haberler yaptım.
“Para için sattınız, bize zulmettiriyorsunuz” yolundaki şikayetler, İDO’nun eski patronu Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı bile rahatsız etmeye başladı. Yolcular kaçmaya alternatif aramaya başladı. İDO’yu kullananlardaki düşüşler rakamlara yansıdı. Sezonda 1 milyonun üzerinde yolcu kaybı yaşandı. Dahası, İDO’nun çakılan imajı, hem Tepe Grubu’nun hem Afken Grubunun marka değerini sarsmaya başladı.
İDO’daki şikayetler, istatistiklere yansımaya başlayınca Afken Holding ve öteki ortakları feryada daha fazla sessiz kalmalarının mümkün olmadığını gördüler. “Sen kenarda dur” dedikleri Ahmet Paksoy’u bu kez tam yetki ile işin başına getirdiler.
İKİNCİ PAKSOY DÖNEMİ
Şirketin patronları, geçtiğimiz yılın sonunda CEO’yu görevden aldılar ve Ahmet Paksoy’u bu kez tam yetki ile geçtiğimiz yılın son baharında işin başına getirdiler.
Belediye bünyesinde iken 2004 yılında zarar eden küçük bir şirketi devralan Ahmet Paksoy, kısa zamanda İDO’yu hızla alanında dünyanın en büyüğü yapmış. Belki bunlardan daha önemlisi, şirketi karlı hale getirerek özel sektörün iştahının kabarmasına sebep olmuştu.
Ahmet Paksoy, ikinci gelişiyle birlikte şirkete damgasını vurmaya başladı. Daha yıl bitmeden yolcu şikayetleri hızla azaldı. Deniz otobüsünü sık kullanan biri olarak ben de yolculuklarımda bunu fark eder oldum.
Geçtiğimiz haftalarda, İDO Basın Merkezindeki kıdemli isim Tolga Uyar’ı aradım. Geçmişte hakkında eleştiri dolu yazılar yazan biri olarak Ahmet Bey’e bir teşekkür kabilinden yeni dönemi paylaşmak istediğimi söyledim.
“Biraz daha zamanı var. Bazı şeyler daha yerli yerine otursun” dedi. Randevu organize etti ve hafta içi Ahmet Bey’le buluşmak üzere Yanikapı’daki Genel Müdürlük binasına gittim. İDO Yenikapı’ya girdiğiniz andan itibaren sizi bambaşka bir dünya bekliyor. Yeni kafeteryalar, restoranlar nezih mekanlar açılmış. İnşa edileli henüz birkaç ay olmasına rağmen doku ile o kadar örtüşmüş ki, sanki yıllardır burada varlarmış gibi geliyor size.
Ahmet Bey’le İDO Yenikapı kompleksi içinde yeni açılan Anadolu'dan Gelen'de köfte yiyerek sohbet ettik.
Lafı hiç uzatmadan sordum. “Geldiğinizde ne yaptınız da bu kadar hızlı sonuç aldınız?” dedim. Doğma büyüme İstanbullu olsa da kanındaki Karadenizlilikle cevapladı.
"Bu işin sırrı takım oyununda"
İDO’nun takım ruhuyla bu günlere geldiğini, hızla yeniden takım ruhunu canlandırmaya başlamalarıyla birlikte de işlerin rayına oturduğunu anlattı.
Paksoy, başlarda görüşmek istememesinin nedenini de paylaştı. “Bir dönemlik veriler ortaya çıkmadan, iyi algılar rakamlara yansımadan konuşmayı doğru bulmadım” dedi.
Rakamları önüme koydu. Gerçekten takdire değer.
5 aylık dönemde yolcu sayısı, geçen yıla oranla yüzde 20 artmış. Bu artış araçta yüzde 22’yi bulmuş. Geçen yıllık 1 milyonluk yolcu kaybını bir kenara bırakın, özelleştirme öncesi rakamlarının bile üzerine çıkılmış. Rakamları paylaşırken, “Tarihimizin en yüksek rakamlarına ulaşmış bulunuyoruz” dedi.
Ahmet Paksoy’un geldiğinde yaptığı şeylerden birisi de fiyatlara üst sınır uygulaması oldu. Yalnız fiyat tavanı sabit tutmakla kalmadı, yüzde 30’luk kısmını da indirimli kampanyalarla sattı. Diyelim ki yolcu Avşa’ya gitmek istiyor. Burada fiyatın üst sınırının 60 TL olduğunu biliyor. Daha uygun fiyata almak istiyorsa da kampanyaları takip ediyor. Yolcu biliyor ki 60 TL’lik fiyat, 61 TL. olmayacak.
Ahmet Paksoy, bu yıl yüzde 10’un üzerinde bir büyüme bekliyor. Fiyatlara da zam yapılmadı. Sohbet sırasında “2009 fiyatlarıyla yolcu taşıyoruz” diyor.
İDO belediye bünyesinde olsa idi, şimdiye kadar en ez 2-3 kez zam yapılırdı. Personel giderleri arttı, yakıt fiyatları çok yükseldi. Anladığım kadarıyla, zam yapılmamasında özelleştirme sonrası bozulan imajını düzeltme çabasının da büyük payı var.
Bu görüşümü paylaştığımda, “Bu seneyi biz de markamızın sağlam yere oturması, yolcunun tekrar kazanılması açısından çok önemsediğimiz için yönetimle her türlü fedakarlığı yolcuya karşı yapacağız” sözleriyle teyit ediyor.
Genel Müdür Paksoy, araç taşımacılığı alanında daha iddialı bir noktaya doğru gideceklerini dile getiriyor. Bu rakamın yıl sonuna kadar 10 milyon araca ulaşacağını söylüyor. Bu yaklaşıma bir de çevreci yaklaşım ekliyor.
“Bu 10 milyon aracın bırakın bize katkısını, topluma katkısının ötesinde yola vereceği zararı, emisyon açısından karbonmonoksit salınımını, amortismanı düşündüğün zaman, yakıt harcamalarını düşündüğünüz zaman inanın biz milli ekonomiye belki bütçemiz kadar katkı sağlıyoruz. Bunları biz bilançomuzda, gelir tablomuzda göremiyoruz. Bu yönümüz var, araç taşımacılığı İDO’nun önünde her zaman büyük potansiyel olarak devam edecek."
Ahmet Paksoy’a sormak istediğim sorulardan birisi de Körfeze yapılacak köprü açıldığında İDO’nun işlerini nasıl etkileyeceği. Aslında aklımın bir tarafında da “köprü açılırsa İDO’nun geleceği ne olacak?” sorusuna cevap aramak var.
İstanbul-İzmir otoyolunun açılmasıyla güzergahta araç trafiği daha artacak. Bu kesin. Paksoy, köprü olmasına rağmen, araç taşımacılığının canlılığını sürdüreceğini ve köprünün fiyatını görenlerin kendilerini tercih edeceğini ifade ediyor.
Görülen o ki, İDO’da ikinci dönem Ahmet Paksoy’u efsane yapmış.
LOJİPORT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.