İhracatçının gözü alternatif kapıda
Ortadoğu ülkelerine yapılan ticarette Habur Sınır Kapısı’na mahkum edilen ihracatçı ve taşımacı, kapının Irak Merkezi Hükümeti tarafından yönetilmesine yönelik çalışmalar ve yeni sınır kapısı açılmasına dair gelişmeler ile umutlandı.
Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Yüksek İstişare Kurulu üyesi ve Mersin Gümrüklü Antrepocular Derneği (MEGAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Açıkgöz, sektöre dair gazetemize önemli açıklamalar yaptı.
Habur Sınır Kapısı'nın Irak merkezi yönetim tarafından işetilmesinin Türkiye, Mersin için ifade ettiği öneme dikkat çeken Açıkgöz, bu noktada özellikle körfez ülkelerine yönelik ticaretin arttırılması adına önemine değindi.
Lojistik sektörünün ülkenin önünü açtığını, sektörün sorunlarının çözümü ile ülkeye katkısının büyüyeceğini söyleyen Açıkgöz, Mersin'in sektörün sorunlarının çözümünde daha aktif rol üstlenebileceğini dile getirdi.
Türk lojistik sektörünün kalbinin attığı Mersin’in potansiyelinin daha üst seviyelere çıkarılması için Akdeniz Sahil Yolu ve Havalimanı başta olmak üzere ihtiyaç duyulan projelerin bir an önce hayata geçmesi gerektiğini vurgulayan Mustafa Açıkgöz, bunun için kent önderlerinin ortak akılda buluşması çağrısını yineledi.
“IRAK BİZİM OLMAZSA OLMAZIMIZ”
SORU: Irak, Habur Sınır Kapısı Türkiye/Mersin için neden bu kadar önemli?
M. AÇIKGÖZ: Çünkü Irak, Türkiye’nin Almanya’dan sonraki en büyük ihracat yaptığı ikinci ülkedir. Yani Irak bizim olmazsa olmazımızdır. Ayrıca bizim bölgemizden Irak’a her yıl 1 milyar dolarlık bir transit taşımacılık gerçekleşmektedir. Bu yüzden Habur Sınır kapısı sektörümüzün kalbidir.
Aslında Irak ile olan ticaretimizi analiz ederken 25 yılı aşkın sürede Habur Sınır Kapısı’nı değerlendirmemiz ve bundan sonraki beklentilerimizi iyi hesaplamamız gerekiyor. Çünkü Irak sadece tek başına Irak değildir.
KAPI MERKEZİ HÜKÜMETÇE İŞLETİLİRSE TÜRKİYE KAZANIR
SORU: Habur Sınır Kapısı’nın şuanda Merkezi Irak Hükümetine devir işlemleri gerçekleştiriliyor. Bu bizim için ne ifade ediyor ve gelecekte bizim için ne gibi sonuçlara yol açabilir?
M. AÇIKGÖZ: Bu devir olayı sektörümüz açısından son derece olumlu olarak gördüğümüz bir durum. Biz şuana kadar Kuzey Irak’ın dışına çıkamıyorken; Merkezi hükümet bu kapıyı alıp, işletirse Irak’ın içlerine girebilir, Körfeze kadar inebiliriz.
Irak ve Suriye’de huzur ve güvenliğin sağlanması ile bizim yapacağımız ticaret ve lojistik oldukça artacaktır. Kuveyt’e, Suudi Arabistan’a, İran’a mal satabiliriz.
ÇİFTE VERGİ SONA ERMELİ
Ancak sorunların hızlı çözümünü sağlamalıyız. Irak ile yaşadığımız en önemli sorun çifte vergi uygulaması. Halil İbrahim Gümrük Kapısı’nda Kuzey Irak yönetimi tarafından alınan vergi, ürün veya mal merkezi hükümet bölgesine geçtiğinde yeniden vergilendirmeye tabi oluyor. Bu durum Türkiye için bir haksızlık anlamına geliyor. Yani haksız rekabet koşullarında mücadele etmemiz gerekiyor. Bu çifte verilendirme maliyetleri attırınca ticarette düşüş yaşandı. Irak Merkezi Hükümeti son yıllarda ihtiyaçlarını başka ülkelerden karşılamaya başladı. Buda bizim hem ihracat hem de taşımacılık sektöründe kan kaybetmemize, sektörün daha olumsuz yerlere gitmesine neden oldu.
KAPIDAKİ SORUNLAR İŞBİRLİĞİ İLE ÇÖZÜLÜR
SORU: Habur Sınır Kapısı’nda hizmet kalitesinin arttırılmasına yönelik çalışmalar istenilen seviyeye ulaştı mı?
M. AÇIKGÖZ: Habur Sınır Kapısı TOBB’un işlettiği bir sınır kapısıdır. Ancak geçişlerin iyileştirilmesi sadece TOBB’un meselesi değildir. Habur’da bir sıra var ve bu çözülebilir bir durum. Çalışan sayısı arttırılmalı ve en önemlisi karşı taraf ile işbirliği içinde çalışmalıyız. Dönem dönem ilişkilerde bazı tıkanmalar, sorunlar oluyor. Bu sorunlar bazen hemen çözülüyor. Bazen de günlerce çözülmüyor. Oradaki yöneticilerimiz zaman zaman sorumluluk alıyorlar zaman zamanda almıyorlar. Siyasi iradeler bazen oralarda geç kalabiliyor.
Benim eleştirdiğim taraflardan birisi de Habur Sınır Kapısı’na bağlı kalıp bugüne kadar sektörü oraya mahkum etmek. Bu durum hem lojistikçiyi hem ihracatçıyı mağdur ediyor. Siyasi bir karardı ama keşke böyle bir karar verilmeseydi.
Kapı şuanda giderken çok iyi çalışıyor. Gidişte sorun yok ancak dönüş sıkıntılı. Araçlarımız dönüşte kapıda beklemek zorunda kalıyor. Benim aracım başka bir ülkenin toprağında boş bir şekilde neden ülkeme girmek için bekler?
Örneğin benim şirketimin 50 tane çekicisi var. Ben 50 çekicimin 15 tanesini Habur Sınır Kapısı’ndaki sıra için ayırıyorum. Irak’a çalışan araçlarımı ne yaparsam yapayım ayda iki seferden başka çalıştıramıyorum. Bu hem benim, hem de ülkemin milli serveti değil midir? Burada ikinci bir kapı olmuş olsaydı veya Suriye iyileştikten sonra Bab üzerinden Halep üzerinden biz Musul’a geçmek için alternatiflerimiz olmuş olsaydı her şey çok başka olurdu.
YENİ KAPI BİR AN ÖNCE AÇILMALI
SORU: Yeni kapı çalışmaları var ama bu güzergah sizin taleplerinize uygun mu?
M. AÇIKÖZ: Irak sınırında ikinci bir kapı açıldığında Habur Sınır Kapısı daha dinamik çalışır. Irak yetkililerinin Türkiye ile yaptığı son temaslar sonucunda bazı anlaşmalar sağlandı. Bu anlaşmanın bir bölümünde Habur Sınır Kapısı’na ek olarak Ovaköy Sınır Kapısı’nın açılması yeniden gündeme geldi. Kuzey Irak’a 30 – 40 kilometre kadar geçip oradan Telafer ve Musul’dan geçip Merkezi Hükümet’in topraklarına girmiş oluyoruz. Bu yeni kapı hem güzergahımızı kısaltacak hem de Merkezi Hükümet ile direkt olarak temas etmemizi sağlayacak. Bu yeni kapının çalışmaları hala devam ediyor ama en kısa süre içinde hayata geçirilmesi bizim için çok önemli.
Merkezi Irak Hükümeti uzun bir süredir Ovaköy Sınır Kapısı’nın açılmasını istiyordu zaten ancak ülkemiz siyasi bakış açısı gereği pek istekli davranmadı. Oysa ilk başta Ovaköy Sınır Kapısı açılmış olsaydı siyasi açıdan işler bu noktaya gelmezdi. Ancak bazı şeyler var ki ekonomiden daha önce geliyor. Günün koşullarına göre düşünecek olursak şuan meselemiz sadece Habur Sınır Kapısı ve ya Ovaköy Sınır Kapısı veya Merkezi Irak Hükümeti’nin mallarını taşımak değildir. Bundan öte şeyler var. Bizim Bağdat ve Basra üzerinden, Suudi Arabistan’a, Dubai’ye ve Katar’a kara yolu taşımacılığımızın bu hattan gerçekleştirmemiz gerekiyor.
İran ve Irak arasındaki savaş döneminde bütün körfezin ihtiyaçlarını biz temin etmiştik. Şimdi bu durum değişti. İhtiyaçlar Ürdün, Suriye ve İran üzerinden sağlanıyor. Böylece bizim açımızdan son derece maliyetli bir taşıma sistemi oluştu. İhracat ürünlerimizi, yaş meyve ve sebzemizi limonumuzu, mandalinamızı, körfeze ulaştıramadık.
Bugün nereden bakarsak bakın 20 günden daha az bir şekilde oraya mal gönderme şansımız yok. Geçmişte birçok yol denedik. Mısır Üzerinden RO-RO gemileriyle gitmek istedik, olmadı. Şuan İskenderun’da bir grup nakliyeci arkadaşımızın kurduğu küçük bir RO-RO gemisi var. Onunla bir şeyler yapmaya çalışılıyor ama tüm bunlar oldukça maliyetli çalışmalar. Lojistik maliyetini düşüremeyince ister istemez oradaki insanlar ihtiyaçlarını başka ülkelerden karşılamayı seçiyorlar ya da o ürün olmadan yaşamaya çalışıyorlar. Merkezi Irak Hükümeti’nin Habur Sınır Kapısı’nı teslim alması ile birlikte biz de ithalatçı Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan’a kara yolu ile gidebiliriz.
Ülke olarak gidemediğiniz yerde hiçbir diyalog kuramazsınız. Biz burada dururken neden uzak ülkelerden mal alsınlar? Neden biz burada üretip gönderemeyelim?
Ülkemiz çok zor günler geçiriyor. Ancak sadece biz değil Ortadoğu, dünya sıkıntılı bir süreçte. Dengeler sürekli değişiyor. Asya ülkelerinde garip şeyler yaşanıyor. Avrupa’da da benzer denge değişiklikleri yaşanıyor.
Ancak biz neden Afrika’ya gitmeyelim? Basra Körfezinden neden uzak duralım? Kuzey Afrika pazarından neden pay almayalım? Bizim genç teşebbüslerimiz buradaki sektörlere yetecek niteliktedir. Habur veya Ovaköy’den açılacak bir kapı bizi Basra’dan Kuvey’te, Katar’a, Dubai’ye götürecektir. Bizim körfeze olan yolumuz açıldığı zaman ihracatımız da canlanacaktır.
“YETERKİ SEKTÖRÜN ÖNÜ AÇILSIN”
SORU: Taşımacılık sektörü bir yandan dünya piyasasına ayak uydurmaya çalışıyor bir yandan kendi iç sıkıntıları-maliyet girdisi ile uğraşıyor. Önerileriniz neler?
M.AÇIKGÖZ: Yeter ki sektörün önü açılsın biz her şeye varız.
Bugün Londra’da, Paris’te, Moskova’da, Pekin’de insanların yaşadıkları hayatı artık Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde yaşayan insanlarda talep ediyor. Sizin bu talebe ilişkin aldığınız pozisyon çok önemlidir. Ama insanlar şuanda en temel ihtiyaçları olan gıda ihtiyacını bile karşılayamıyorlar. Bu da maalesef bazı olumsuz durumları da beraberinde getiriyor. Hijyenik olmayan veya raf ömrünü doldurmuş ürünler genellikle Ortadoğu’ya ve Afrika’daki gelişmemiş ülkelere gönderilir. Hâlbuki kara yolu kapılarımızın açılması ile birlikte; biz kendi ürettiğimiz iyi ve sağlıklı gıdaları oradaki insanlarımız ile buluşturabileceğiz.
Karayolu hattımızın canlanması ile denizcilik sektörü de canlanacaktır. Kara yolu ile deniz yolu taşımacılığı birbirine entegre olan sektörlerdir. Türkiye’de denizcilik sektörünün sağlıklı bir şekilde gelişmesi için dinamik bir karayolu taşımacılığı sektörünün ve dinamik bir antrepoculuğunun olması gerekir.
MERSİN’İN ÖNÜ ÇOK AÇIK
SORU: Mersin’de taşımacılık ve ihracatın gidişatı nasıl?
M. AÇIKGÖZ: Bugün Türkiye’nin karayolu taşımacılığı ağının en büyük bölgesi İstanbul’dan sonra Mersin’dir. Burada ilginç bir nokta vardır ki; sektörde fiyatlar Mersin’den belirlenir. Türkiye’deki bütün taşımacılar fiyat belirlerken Mersin’i baz alarak hareket etmektedirler. Bu da demektir ki Mersin çanağını İskenderun ve Hatay çanağı olarak düşündüğümüzde geleceğinin çok parlak olduğu bir gerçektir.
Anamur ve İskenderun arasındaki kıyı şeridini körfez olarak adlandırdığımızda şuandaki limanlarımızın sayılarının artması, taşımacılığın büyümesine katkı sağlayacaktır.
Örneğin geçtiğimiz yıl dökme yük getiren gemiler günlerce Mersin açıklarında beklemek zorunda kaldılar. Yakında küçük bir limanımız olsaydı bu gemileri hiç bekletmeden diğer rıhtımlara alabilirdik. Bu durum hem hizmet kalitesini artırır hem de maliyetleri düşürürdü. Aynı zamanda deniz, hava, kara ve demiryolu taşımacılığı peş peşe gelişme gösterirdi.
DEMİR İPEKYOLU’NDAN UMUTLAR BÜYÜK
SORU: Demiryolu konusunda da son olarak Bakü-Tiflis –Ceyhan hattını nasıl değerlendiriyorsunuz?
M. AÇIKGÖZ: Çok önemsiyorum. İlk olarak lojistik maliyetlerini ne kadar aşağı çekersek dünyadaki ticaret daha rahat hareket eder. İkinci olarak bizim geçmişte kullandığımız ancak şimdi kullanamadığımız Antep’in Çobanbey demiryolu hattında çok ciddi çalışmalar yapılıyor. O bölgede Suriye üzerinden Musul, Bağdat demiryolu taşımacılığının tekrar canlanması ile beraber ekonomimizi olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyorum. Çünkü bazı eşyalar var ki demiryolu ile taşınması gerekiyor.
Bunun dışında kentimizin ve bölgemizin kanayan yarası havaalanı. Ben hep şunu söylüyorum bölgemiz için olmazsa olmaz iki tane sorunumuz var: Bunla havaalanı ve Akdeniz Sahil Yolu’nun biran önce bitirilerek kullanıma açılmasıdır.
Nasıl Habur Sınır Kapısı ülkemiz için çok önemli ise bu da Mersin için çok önemlidir. Bu iki çıkmaza kentin dinamikleri yoğunlaşsalar bu sorunların çözülebileceğini düşünüyorum.
Bu iki proje hayata geçtiği zaman Mersin şuandaki konumundan 3-4 gömlek daha üst konumuna çıkacaktır. Zaten lojistik alanında büyümemiz önlenemez bir gerçektir. Ama işte bu sorunlar çözüldüğünde lojistik için daha parlak dönemler başlayacaktır.
“GİTMEDİĞİMİZ YER BİZİM DEĞİLDİR”
SORU: Hem Ortadoğu hem bölge için yakın gelecekte bizi neler bekliyor?
M. AÇIKGÖZ: Membiç ve Bab bölgesi bizim için çok önemli. Irak’a açılan ve Körfez’e giden demiryolu hattımız oradan geçiyor. Yani bizim başka bir demiryolumuz yok. Bunun yanında birde Halep üzerinden bir karayolumuz var Rabia kapısı ve Musul’a inen bir yolumuz daha var. Bölgede huzur ve sükunet sağlandığı zaman biz o yolu da kullanabiliriz. Böyle bir fırsat elimize geçerse sektörümüz; bölge ve ülkenin gelişimine önemli katkılar sağlayacaktır.
Ticaret yapıldığı zaman inanın bir takım sorunları çok daha rahat çözersiniz.
Ama siz ticaret yapmıyorsanız kara yolu ile gitmiyorsanız; oradaki sorunları görmeniz-çözmeniz imkansız. Çünkü sizin olmadığınız bir yerde sorunlarınız azalmaz tam tersine çoğalır. Halbuki bizim orada olmamız lazım. O ülkenin insanları bizi orada gördüklerinde bizimle ilgili düşünceleri değişiyor.
Biz bu sorunları Türk Cumhuriyetlerinde çok yaşadık. Türk dünyası ile birçok sorunumuz vardı. Biz sorunlarımızı çözmek uğruna çok mücadeleler verdik. Ama müteşebbislerimiz o kanalları o kadar zorladılar, oraya gittiler ki, bugün bu seviyeye gelebildik.
Şuan her şey iyiye doğru gidiyor. Lojistik sektörümüzün taşları yavaş yavaş yerine oturuyor.
LOJİSTİK SEKTÖRÜ ÜLKENİN ÖNÜNÜ AÇIYOR
SORU: Türkiye’nin, iş dünyasının komşu ülkelerle bu kadar iyi ilişkiler kurabilmesinde lojistik sektörünün kaliteli hizmet vermesinin etkisi var mı?
M. AÇIKGÖZ: Siz bir ülkeye ihracat yapmak istiyorsanız orada sizin deniz, hava, kara ve demiryolu gücünüz yoksa bu dinamiklerinizle orada değilseniz oraya ihracat yapamazsınız. Orada hiçbir aşama kaydedemezsiniz. Ama sizin iyi bir lojistik gücünüz varsa bu sektör önünüzü açar.
Ancak öncelikle maliyetlerimiz düşürülmeli. Maliyetleri aşağı çekmemize yarayacak en önemli kalem araçlarımızın Habur’da boş boş beklemesinin önlenmesidir.
Ben Irak’a 4 sefer yapabilsem, navlunları aşağı çekebilir, maliyetlerimi otomotikmen düşürebilirim.
İhracat yükleri ve transit ticaret üzerindeki maliyetler düşürülmedikçe Pazar kaybediyoruz. Bir takım olumsuzluklardan, yasal düzenlemelerden dolayı hem maliyetlerin hem de zamanların artması nedeniyle ülkemiz üzerinden iş yapan bir çok farklı bölgelere yöneliyor. Malını Çin’den veya uzak doğunun diğer bir ülkesinden alan kişiler, ürünlerini Bandrabbas Sınır Kapısı’na oradan İran tırlarına yüklüyorlar. Sonra İran’dan Başmaq kapısından Irak’a sokuyorlar. Bunu da izim taşıma maliyetlerimizin çok altında yapıyorlar. Bu durum bizim rekabet etme şansımızı ortadan kaldırıyor.
Avrupa ülkelerine göre çok fazla avantajımızın olduğu bir lojistik sektörümüz var. Hangi ülkeden bakarsanız bakın Türkiye’deki kadar hiçbir yerde büyük-kapsamlı bir lojistik sektörü yok.
HEDİYE EROĞLU – MEHMET NABİ BATUK/MERSİN HABERCİ GAZETESİ
LOJİPORT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.