Yetkilendirilmiş 'yükümlü kişilik' iştahı
2003 yılından berri haberdar olunan YETKİLENDİRİLMİŞ YÜKÜMLÜ KİŞİ (A. E. O) statüsü, tam bir Arap saçına dönmüş durumda. 9-11 Hazıran...
2003 yılından berri haberdar olunan YETKİLENDİRİLMİŞ YÜKÜMLÜ KİŞİ
(A. E. O) statüsü, tam bir Arap saçına dönmüş durumda. 9-11 Hazıran 2008 günü IFCBA Dünya konferansında bu durum ele alındı. ABD den KONGO'ya kadar bir çok ülkenin katıldığı seminerde bu durum açık bir şekilde ortaya çıktı. Daha bir anlaşılabilir ortam yaratılmamış, uygulama daha başlamamış ve ne yapılacağı hakkında kanaat gelememiş durumda iken, bir iki şey çok açıkça ortaya dökülmüş vaziyette. Birincisi; ABD komiseri Micheal Mullen çok net bir şekilde gümrük kodları dahil bizi bu çekinceler hiç ilgilendirmiyor. Nasıl yaparsanız yapın. Biz Eşyalardan emin olmalıyız. Riskli eşyaların tam
güvenli bir şekilde, daha yüklendiği yerde kontrol altına almamız hayati önem taşıyor. Bu sebeple kendi güveneceğimiz kişilerin eşyaları kontrol etmesini istiyoruz ve başka alternatif düşünmüyoruz demiştir. Bu tam manası ile, bizim istediğimiz olacak tavrıdır. İkincisi; Bu durum TÜRKİYE'yi yönetenlerin ne yaptığını tamamen bilmediğini ve kobay olarak kullanılmak için öne atıldıklarını ortaya koymuştur. Çünkü;Daha ortaya atılan uygulamalar taslak halinde ve her ülkede tartışılan durumda iken, bizim karar vericilerimiz kanun haline getirerek uygulamaya can atmaktalar. Üstelik bize şimdiye kadar yetkilendirilmiş kişilerin, gümrük kanunu, kaçakçılık kanunu ve ilgili bütün kanunlardan sorumlu olacağı anlatılmış ve yazılmıştı. Özellikle bu uluslar arası toplantı gösterdi ki, bu istek güvenlik açısından ABD'nin 11 Eylül sendromu ile sınırlıdır. Risk kriteri olmaz sa olmaz kaidedir. Yoksa eşyanın sahte menşeli, marka sahteciliği, vergi kaçakçılığı veya tarife tatbikatı hiç önemli değil. Doğal olarak eşya daha yüklendiği limanda iken, ilgili evraklar elektronik ortamda belirlenebileceğinden, nasıl olsa nihai işi
gümrük sonuçlandıracağı için, bu sistemi biz yönetelim telaşına kapılınmıştır. Uzun zamandır sadece para kazanma sevdasında olan lojistik sektöründeki bazı kesimler de, Gümrük Müşavirliğini kendi içlerinde para kapısı olarak görüp, yetkilendirilmiş kişilik kisvesine soyunmaya başlamışlardır. Bu paylaşım kavgası işin başka boyutu. Asıl meseleye geri dönersek, asla yetkilendirilmiş kişi faaliyeti, gümrük teşkilatının işi değildir. Gümrük kanununu direkt olarak ilgilendirmez. Bu iş ve yetki tamamı ile Ulaştırma Bakanlığı’nın işidir. Bir nakliye aracına konulan eşyanın nasıl istif edildiği, ambalaj yapıldığı, çıkış limanı ile varış limanı arasında ki güzergahta yaptığı konaklama ve tedbirleri ve malın değişip değişemeyeceği, gümrük teşkilatını ilgilendirmez. İşin gerçeği ve doğrusu budur. Bizlere yanlış söylenen veya gizlenen gerçek budur. Her şeyde olduğu gibi, sanki bu ülkeyi biz yönlendireceğiz mantığı ile Gümrük teşkilatının bodoslamadan atlamasıdır. Buna bir örnek daha e-imza meselesidir. Gümrük Müşavirinin attığı imza sıradanmışçasına, ilk uygulayan ben olacağım diye yırtınmanın başkaca bir izahı yoktur. Ey Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri uyanın. Gerçek işinize sahip çıkın. Çıkın ki sadece
geçiş ücretleri ve buna benzer meseleler sadece sizin tek işinizmiş konumunda kalmayın. Hoş bu durum da tartışılır ya, şikayetler hâlâ kesilmedi. Asıl burada dikkatleri çekmek istediğim ikinci konu ise, ne yaparsanız yapın, beni ilgilendirmiyor. Bu benim istediğim gibi mutlaka olacak dayatmaları ve hegomonya vesaiti altına almak için, megolomanca
davranış ve anlayış. Özellikle bizlere ABD' ye karşı çıkılmaz duygusunun giderek yerleşmesi.
Beyler, sınırlarına ve mali yapısına sahip olamayan ve sadece direktiflerle hayatını devam ettirmeye çalışan bir kişi ve ulus asla, evet asla yaşayamaz. İşte karar aşaması asıl bu noktada. Kendimizi düşünmüyorsak, bu ülkenin ve evlatlarımızın geleceğini karartarak ipotek altına aldırmayalım. Herkese kolay gelsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.