Oto almak için en uygun zaman

Oto almak için en uygun zaman

Nissan Otomotiv Türkiye Genel Müdür Yardımcısı İlkim Sancaktaroğlu, Türkiye’de son dönemde otomobil piyasasında çok keskin bir rekabet yaşandığını...

Nissan Otomotiv Türkiye Genel Müdür Yardımcısı İlkim Sancaktaroğlu, Türkiye’de son dönemde otomobil piyasasında çok keskin bir rekabet yaşandığını belirterek, “Fiyatlar otomobil almak için şimdi çok uygun. Rekabet o kadar keskin yaşanıyor ki, fiyatlarda 2008 ile kıyaslandığında pek fazla bir değişim olmadığını görüyoruz. Özellikle döviz tasarrufları olanlar için otomobil fiyatları şu an için çok uygun” dedi.

Sancaktaroğlu, son dönemde Euro’da önemli bir hareketlilik yaşandığını ifade ederek, fiyatlarla ilgili ANKA’ya şu değerlendirmeyi yaptı:


“Sonuçta pazarın ve tüketicinin kabul ettiği fiyatlar bizim için bağlayıcı oluyor. Pazara fiyat dikta edemeyiz. Euro’daki artış ve azalışları maalesef fiyatlarımıza yansıtamıyoruz. Ayrıca pazarda çok kuvvetli bir rekabet var. Türkiye piyasası ağırlıkla fiyat bazlı bir pazar özelliğini taşıyor. Artık Türkiye’nin otomobilde tam rekabetçi bir pazar haline geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Eskiden 90’lı yıllarda tüm otomobil şirketleri olarak her ay oturur fiyatları ne oranda arttıracağımıza rahatlıkla karar verirdik. Şimdi ise fiyat arttırmak nerdeyse mümkün değil. Rekabet buna izin vermiyor. Bu da tüketici için lehine bir durum yaratıyor.”


Nissan olarak ikinci el fiyatlarına önem verdiklerini vurgulayan Sancaktaroğlu, “Biz Nissan’da ikinci el piyasasının da çok fazla aşağı inmesini istemiyoruz. Bu yüzden sıfır kilometre araçların fiyatlarını da belirli bir noktada tutmak zorundayız. Biraz indirime giderseniz bu kez ikinci el sahipleri bundan zarar görüyor. Biz istiyoruz ki, ikinci el sahipleri belirli bir noktada araçlarını satıp birinci ele rahatlıkla geçebilsinler” dedi.


“ÜRETİM İÇİN TÜRKİYE HER ZAMAN AKLA GELİYOR, ANCAK”


Nissan’ın şu anda merkez Japonya olmak üzere dünyada üç ülkede üretildiğini kaydeden Sancaktaroğlu, Nissan’ın Note, Micra ve Qashqai’ modellerinin İngiltere’den, Murano ? NP 300 ? X-Trail modellerin Japonya’dan ve Navara’nın da İspanya’dan geldiğini söyledi. Türkiye’de gelecek zamanda üretim ihtimalinin olup olmadığına ilişkin Sancaktaroğlu, şu yanıtı verdi:


“Şu an Nissan için gündemde böyle bir konu yok. Ancak yeni bir üretim üssü planlandığı zaman Türkiye mutlaka ilk akla gelen ülkeler arasında yer alıyor. Burada Nissan’dan bağımsız olarak şu yorumu yapmalıyım ki Türkiye’nin otomotivde bir markanın üretim merkezi olabilmesi için iç pazar belirli bir büyüklüğe ulaşması gerekiyor. Artık sadece ihracat potansiyeli ve ihracat üssü olabilme özelliğiyle bir ülkeye yatırım mümkün değil. İç pazarın büyüme potansiyeli çok daha belirleyici durumda. Yatırım teşvikleri de tabi ki çok önemli bir konu. Son yıllarda yatırımı çeken ülkelere bakıldığında her iki konuda da otomobil üreticileri için çok cazip bir ortam sunduklarını görüyoruz. Şu an için Rusya ve Hindistan hem iç pazar potansiyellerinin büyüklüğü, hem de sundukları teşvikler nedeniyle çok avantajlı durumdalar. Hindistan bir anlamda dünya devleri için otomobil yeni üssü durumda. Çin ise hemen herkesin üretim yaptığı bir ülke.”


“İHRACAT AĞIRLIKLI BÜYÜMEK RİSKLİ”


Otomotiv sektörünün ihracat ağırlıklı büyümesinin kendi içinde başka riskler de taşıdığına işaret eden Sancaktaroğlu, “Küresel krizde bunun sonuçlarını ağır şekilde yaşadık. Üretimin yüzde 60’ından fazlası ihracat ağırlıklı olduğu için özellikle Avrupa pazarındaki büyük daralma otomotivi çok kötü etkiledi. İstihdamın azalması, üretimin, satışların düşmesi, işten çıkarmalar, yan sanayiye kadar uzanan geniş bir yelpazede sektörün ciddi sorunlar içine girmesi tüm sektör olarak bizleri derinden etkiledi. Bu nedenle iç pazarın büyümesi sektör için önemli bir sigorta olacak. Çünkü otomotiv hem istihdam yaratıyor, hem de yan sanayisiyle, satış teşkilatıyla çok büyük bir ekonomik değer ortaya çıkarıyor. Hükümetin de otomotivin desteklenmesi konusunda önemli çalışmaları var. Çünkü otomotiv bir anlamda peşin vergi sistemi gibi çalışıyor. Vergisini ödemeden otomobil almak mümkün değil. Ancak vergilerin çok yüksek olduğu kesin. Deprem sonrası konan özel tüketim vergisi geçici olmaktan çıkıp, artık kalıcı vergi haline geldi. Yüzde 18 KDV ve yüzde 37 ÖTV ile toplam vergi yükü yüzde 60’a yaklaşıyor. Bu vergilerle devam etmek gerçekten çok güç” dedi.


“KREDİ FAİZLERİ VE POLİTİK GERİLİM OTOMOTİVİ OLUMSUZ ETKİLEDİ”


Otomotivdeki son satış verilerini değerlendiren Sancaktaroğlu, Mayıs ayı sonu itibariyle binek ve hafif ticari araçlarda yüzde 4’lük büyüme olduğunu, ancak alt kategori olarak bakıldığında binekte yüzde 3’lük bir daralmanın yaşandığını, hafif ticaride ise yüzde 21’lik bir artış kaydedildiğini söyledi. Sancaktaroğlu, “ 2009 Mayıs ile 2010 Mayısı kıyaslandığında ise yüzde 5’lik bir düşüş görüyoruz. Bunda kredi faizlerinin biraz yükselmesinin de rolü var. Ayrıca yaşanan politik gerilimin de satışları olumsuz etkilediğini gözlüyoruz. Çünkü otomobil satışları ile tüketici güven endeksi arasında doğrudan bir ilişki var. Güven endeksi düşünce otomobil satışları da düşüyor” şeklinde konuştu.


“NİSSAN OLARAK PAZARA YENİ GİRİYORUZ DİYEBİLİRİM”


Nissan’ın Türkiye’deki performansıyla ilgili soruları yanıtlayan Sancaktaroğlu, 2006 yılından bu yana istikrarlı bir büyüme süreci içinde olduklarını belirterek, şöyle devam etti:


“2009’daki satış rakamımız 7 bin 325 adet. Bu sene hedefimiz ise 10 bin araca ulaşmak. Biz satışlar itibariyle Avrupa pazarına bağlıyız. Bu nedenle Avrupa’da Nissan’ın hem pazar payı hem de satışları artıyor. Nissan yakın zamana kadar ana segmentlerde modeli olmadığı için Türkiye’de çok sınırlı bir pazarda rekabet ediyordu. C Grubu olarak nitelediğimiz Sedan modellerde bizim aracımız yoktu. Hafif ticaride de yoktuk. Şimdi yeni modellerle ve yeni araçlarla pazardaki rekabette şansımız daha da artıyor. Bir anlamda Nissan olarak Türkiye pazarında ve rekabet olarak işe yeni başlıyoruz diyebilirim.”


“2010’DA TÜRKİYE'Yİ YENİ MODELLERLE TANIŞTIRACAĞIZ”


Nissan’ın tüm dünyanın yanı sıra Türkiye’de yüksek talep gören modeli olan Qashqai hakkında bilgi veren Sancaktaroğlu, “Qashqai tamamen ürün özellikleri ile satan bir modelimiz. İlk kez 2007’de dünya ile birlikte Türkiye’de de pazara sunduk. Her yıl satışları nerdeyse ikiye katlanarak gidiyor. Şu anda da satış rakamları çok iyi gidiyor. Hem binek aracı özelliğini taşıması hem de 4x4 araçların özelliklerine sahip olması tercih nedeni. Her türlü arazi şartlarında rahatlıkla kullanılabilecek bir araç. 2010’da Qashqai+2 modelini yani 7 koltuklu ve daha uzun modelini getireceğimizi şimdiden müjdelemek isterim”. Sancaktaroğlu, Qashqai isminin İran’da göçebe bir kavimin adından geldiğini belirterek, “Qashqai gerçekten de adına yakışır bir hareket yeteneğine sahip. Ana yolların üzerinde gördüğünüz her türlü sarı levhanın gidebileceği her yere gidebilen bir araç. Ayrıca 45,990TL ile 82,990 TL arasında değişen geniş fiyat aralığı gibi hedef kitle olarak da daha geniş bir kesime sesleniyor” dedi.


Sancaktaroğlu yeni modeller kapsamında Murano dizel’i 2010’ un son çeyreği içinde Türkiye’ye getireceklerini, bu modelin hem yeni kasası hem de yüksek kalitede ekipman özellikleri ile büyük beğeni kazanacağına inandıklarını ifade ederken, Juke adlı Sport Compact Crossover modelin de yerden yüksek kaslı yapısıyla birlikte sportif özellikler taşıması ile otomobil severlerin ihtiyaçlarına yanıt vereceğini söyledi.

LOJİPORT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.