Türkiye’nin efsane otomobili Anadol, 19 Aralık’ta 40. yaşını kutladı. Fiberglas kaportasıyla yıllara meydan okuyan Anadollar hurda araç yasası sebebiyle oldukça azaldı. İşte çürümeyen tek otomobilin öyküsü:
‘Başka hangi araba, virajı bu şekilde gülümseyerek alabilir ki?” diyecek kadar tutkunu da var, okşayıp, hatıralarını anlatarak ağlayanı da!... 20 yaşında üniversiteli kullanıcısı da var,72 yaşındaki Ender Bey gibi başka bir otomobil tercih etmeyeni de. Eksozundan gelen horultulu sesi her ne kadar yaşına dair ipuçları verse de sac ve metal olmayan esnek yüzü, diğerleri gibi çürümediğinden gençliğinden ödün vermemiş. 40 yaşını dolduran Anadol otomobilinin kullanıcıları Aksiyon için bir araya gelerek Türkiye’nin ilk seri üretimi yapılmış yerli otomobilini anlattı.
1970 model Anadol A1’i kullanan 72 yaşındaki Ender Candan, buluşma yerine oğlu Ali Turabi ve torunu Toprak’la gelmiş. Beyaz renkli otomobiline öyle iyi bakmış ki emektar aracını oğlundan sonra torununun da kullanacağına emin. 1975 yılında almış arabasını. O gün bu gündür hiç yolda kalmamış. “Fethiye, Bodrum dolaştım ‘tık’ demedi. Sadece benzin bittiğinde...” diye söze başlıyor; Anadol’la gezerken meraklı gözlerle izlenmeye alıştığını söylüyor. Ancak hayatın hızlandığı, acelesi olanların çoğaldığı İstanbul trafiğinde pek sevilmiyor Anadol. Sürekli arkasından korna çalarak hızlı gitmesini ya da yol vermesini isteyenler çıkıyormuş. Bir keresinde ışıklarda beklerken 2. vitesle kalkarak hepsini geride bıraktığını, yetişmeye çalışanların başaramadığını anlatırken ise keyifleniyor Ender Bey. Anadol kullanan bir tanıdığının bugüne kadar 12 otomobil değiştirdiğini, son olarak yine Anadol’da karar kıldığını anlatıyor ve ekliyor: “Bizim zamanımızda patronu da, mühendisi de, işçisi de Anadol’a binerdi. O ilk göz ağrımız.”
AĞLATAN NOSTALJİ
1969 model A1 sahibi Onur Selçuk (37) gibi oğlu Umut Efe de (14) Anadol tutkunu. Onur Selçuk, bir Anadol sahibinin trafikteyken fotoğrafının çekilmesine, aracının incelenmesine alışık olması gerektiğini söylüyor. Trafikteyken kendisine zaman zaman yol verenlerin olduğuna, yol kenarında yaklaşıp anılarını anlatanlar olduğuna değiniyor: “Bir tanesi arabamın yanına gelip kaportasını okşamaya başladı. Duygulu gözlerle inceledikten sonra babasının çocukken kendisini Anadol otomobille pikniğe, gezmeye götürdüğünü anlatıyordu. Hem anlatıyor hem de Anadol’a bakıp ağlıyordu.” Arabasını tutku derecesinde sevdiğini belirten Onur Selçuk da bugüne kadar önemli bir arızayla karşılaşmamış. Bir keresinde Anadol otomobil ile hacca giden bir akrabasının 7000 kilometre hiçbir aksaklık yaşamadığını, dönüşte Türkiye sınırına girdikten sonra aracın sadece su kaynattığını belirtiyor. Ona göre Anadollar mekanik problem olacağını önceden haber verir ve hiçbir zaman yolda bırakmaz. Aracının sağlamlığı konusunda da iddialı. Anadol’ların yolcuyu koruduğunu belirten Selçuk, “Çarpışma sırasında şok dalgalarının iletimini azalttığı için darbe eritiliyor. Kaporta dışarı patlıyor ve içeriye kıvrılmıyor. Anadol otomobile arkadan ve köşelerden çarpan daha büyük zarar görür.” şeklinde konuşuyor.
İçlerinde en eski araca sahip olan Gürhan Pizan, 1968 model A1’ini 3 yıl önce satın almış. Bakımsız haldeki otomobilin bakımını kendi elleriyle yapıp babasının doğum gününe yetiştirmiş. Bu otomobilleri çok seven babasının mutluluğunu görünce Anadollara daha da bağlanmış. Ayrıca STC 16’sı var. Geçen yıl kuzeni Nihat Demirkıran ile 30 yıl aradan sonra düzenlenen Türkiye-Yunanistan Klasik Otomobiller Rallisi’ne katılmış. Pizan, çocukluğundan beri Anadol’a biniyor.
BMW SANIYORLAR
20 yaşındaki Cem Erdoğan, Anadol sahibi ekibin en genci. Kocaeli Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 3. sınıf öğrencisi. Üniversiteye zaman zaman aracıyla gidip geldiğini, bu sırada herkesin meraklı gözlerle arabasını seyrettiğini anlatıyor. Bir seferinde yaşlı bir adamın arabasını inceleyerek uzun uzun hatıralarını anlattığını söylüyor.
Behmen Kutay (46) Anadol otomobil kullananları internet üzerinden kurdukları forum aracılığıyla bir araya getirebilmiş. 2006 başında kurdukları 25 üyeli Anadol Otomobil Kulübü çatısı altında sık sık toplanarak problemlerini çözmeye çalışıyorlar. 12 yıldır kullandığı sarı renkli spor otomobili STC 16’sıyla gurur duyuyor Behmen Kutay. Anadol STC sadece 176 adet üretilmiş. Kutay’ın bir de A1’i var. Kulüp başkanının arabasında Anadol simgesi bulunmadığından, özel yapım BMW sananlar oluyormuş.
OTOMOBİLİ YİYEN EŞEK!
Anadol kullananlar arasında ünlü isimler de var. Bunların arasında en bilineni stand-up’çı Cem Yılmaz ve şovmen Beyazıt Öztürk. Cem Yılmaz kendisine ait 1979 model beyaz Anadol’unu 2 yıl önce satmış. Beyazıt Öztürk ise uzun süre Program Müdürü Oğuz Koloğlu’na ait kırmızı Anadol’u kullanmış.
Otomobilin kaportasının samana benzetilmesi Anadollar için uzun süre alay konusu oldu. Anadol tutkunlarının sinirlerini bozan “ineklerin ağzını sulandırıyor”, “keçilerin yediği araba” şeklindeki espriler, gerçeği hiç de yansıtmıyor aslında. Çünkü petrol türevi malzemenin yenmesi imkansız! Bu esprinin nereden çıktığını Gürhan Pizan’dan dinliyoruz: “70’li yıllarda Beşiktaş’ta bir Anadol yokuştan inerken, stadın yanında kaza yapmış. Bu sırada da bir eşek arabası yanından geçiyormuş. Hayat dergisinin muhabiri, duran eşek arabasıyla Anadol’un yan yana fotoğrafını çekerek ‘eşeğin yediği araba’ diye mizansen yapmış. Esprinin kaynağı bu olaydır.”
Anadol otomobillerin üretimi 1984 yılında sona erdi. Ayrıca yeni araç alımını teşvik amacıyla, çıkarılan 8 Ağustos 2003 tarihli ‘hurda araç indirimi yasası’ Anadol otomobillere büyük darbe vurdu. 20 yaşın üzerindeki araçların hurdaya çıkarılması ve yeni araç alanların 2003 sonuna kadar 3,5 milyar lira, 2004’te de 4,5 milyarlık ÖTV indiriminden faydalanması öngörüldü. Uygulama 26 Mayıs 2004’e kadar bu şekilde sürdürüldü. Ancak özellikle suiistimallerin artması sebebiyle 4,5 milyarlık ÖTV indirimi bu tarihte yarı yarıya, yani 2 milyar 250 milyon liraya düşürüldü.
YILLARIN HAYALİ, HAKİKAT OLUYOR
Onur Selçuk, 2003 yılında 56 bin kamyonet, 10 bin de binek Anadol otomobil olduğunu; ancak bu yasanın ardından Türkiye’deki binek otomobil sayısının yüzde 50 oranında düştüğünü söylüyor. Kulüp üyeleri hurda indirimi yüzünden Anadolların yok olmasına üzüldükleri kadar tam şasi olması nedeniyle kesilerek kamyonet yapılmasına da içerliyor. Anadol kullanıcılarının en büyük sıkıntısı, aksesuar alımında yaşanıyor. Mekanik aksamı bulabildiklerini söyleyen Anadol tutkunları aksesuar temin edemiyor. Otomobilin cant kapağını bile atölyelerde yaptırmaya çalışıyorlar.
Türkiye’de ilk otomobil üretimi, 1920’li yılların sonunda bir parti Ford otomobilin İstanbul’da yapılan montajıyla başladı. Bu gelişmeden çok uzun bir süre sonra, 1950’lerde Türk Willys Overland firması tarafından Willys marka araçlar üretilmeye başlandı. Ordunun “askerî binek otomobili” talebi üzerine 1961 yılında ‘Devrim’ projesi başladı. Eskişehir DDY fabrikasındaki prototip çalışması 9 ay sürdü. Ancak proje prototip aşamasını geçemeden rafa kaldırıldı.
Türkiye’de otomobil fabrikası kurulması yönünde en yoğun çabayı ise Ford’un distribütörlüğünü yapan Vehbi Koç gösterdi. Vehbi Koç, 1950’li yıllarda Amerika’ya giderek Henry Ford II. ile görüştü. Ancak Türkiye’de üretim yapma konusunda destek alamadı. Aynı dönemde Otomotiv Grubu Başkanı Bernar Nahum da Ford’ un İngiltere ve Amerika ofisleriyle temaslarda bulunmuş; ancak tatmin edici bir sonuç çıkmamıştı.
Ancak Koç, Bernar Nahum ile ekonomik ve az masraflı otomobiller üretmek için çalışmalar yaptı. 1963 yılında dönemin otomobil dergilerinde fiberglas adlı bir malzemenin otomobil üretiminde kullanıldığı ve küçük sayıdaki üretimler için bunun ideal olduğu bilgisi yer aldı. Bunun üzerine Bernar Nahum, fiberglas kaportalı otomobil üretimi için Reliant’ın yöneticisi Raymond Wiggin ile Ocak 1964’te Atina’da bir görüşme yaptı. Vehbi Koç, Reliant’a bir prototip yaptırmak ve bunu ilk fırsatta Ankara’daki bakanlık yetkililerine göstermek istiyordu. Aracın tasarımı 1950’li yılların sonunda otomobil tasarımına başlayan Ogle Design firması tarafından üstlenildi. Anadol’un ilk modeli olan A1’i firmanın baş tasarımcısı Dr. Tom Karen’ in ekibi tarafından dizayn edildi. 1965 Aralık ayında, iki İngiliz tecrübe pilotu ile İngiltere’den yola çıkıldı. Prototiple her türlü sürüş koşulları denendi ve kış mevsiminin en yoğun yaşandığı dönemde Alp dağları da aşılarak, İstanbul’a o dönem rekor sayılabilecek bir süre olan 63 saatte gelindi. Otomobili 22 Aralık 1965’te inceleyen ve deneme sürüşü yapan Sanayi Bakanlığı yetkilileri, üretim izni vereceklerini açıkladı.
ANADOL İSMİNİ HALK KOYDU
Otomobile verilecek isim herkesin zihnini kurcalıyordu. Bunun için halkın katılacağı bir isim yarışması düzenlenmesi ve 10 bin lira ödül verilmesi kararlaştırıldı. Tahmin edilemeyen bir ilgiyle karşılaşılmış ve 86 bin 318 mektup, telgraf alınmıştı. Teklif edilen 18 bin 660 ayrı isim arasından Anadolu, Anadol, Otosan ve Veko isimleri seçildi. Yapılan toplantılar sonunda yeni otomobil için ‘Anadolu’ ve halk arasındaki diğer bir kullanım şekli olan ‘Anadol’ isimleri birinci kabul edildi. Orijinallik ve dünya ölçüsünde telaffuz kolaylığı göz önünde bulundurularak ‘Anadol’ ismi seçildi.
Planlandığı gibi 19 Aralık 1966’da ilk yerli otomobil olan Anadol seri üretim bandından indi. İlk üretilen iki kapılı Anadol A1’de kendisini Cortina ve Anglia’da kanıtlamış 1.2 litrelik Ford Kent motoru vardı. Otomobilin satış fiyatı kalorifer sistemi dahil 26 bin 800 liraydı ve bu rakam 1966’daki döviz kuruyla 1.050 İngiliz Sterlini’ ne eşitti.
Fiberglas üretiminde kullanılan petrol türevli maddelerin ekonomik krizle birlikte 1973 yılından itibaren aşırı fiyatlanması ve hammadde problemleri Anadol’un da sonunu getirdi. Fiberglas zarar ettirmeye başlayınca 1984’te üretim durduruldu. Bir zamanlar “yılların hayalini hakikat yapan otomobil” sloganıyla satılan Anadolları sokakta göremiyorsanız, İstanbul’daki Rahmi Koç Müzesi sizin için güzel bir ‘nostaljik tercih’ olabilir.
ANADOL MODELLERİ VE ÜRETİM YILLARI
A1 (İki kapılı) model (1967-1975 yıllarında 19 bin 724 adet)
A2 (Dört kapılı) model (1971-1981 yıllarında 35 bin 668 adet)
OTOSAN 500 Pikap model (1981-1991 yıllarında 36 bin 892 adet)
STC16 (İki kapılı) model (1973-1975 yıllarında 176 adet)
SV1600 (Beş kapılı) model (1974-1982 yılları arasında 6 bin 499 adet)
BÖCEK model (1975 yılında 202 ve 1977 de özel olarak 1 adet)
A8 16/16 SL (Dört kapılı) model (1981-1984 yılları arasında 1.013 adet)
ANADOL ÇÜRÜMÜYOR
Fiberglas malzeme, Amerikan GM üretimi olan Corvette, TVR, Lotus, Reliant, Marcos ve birçok İngiliz otomobilinde kullanıldı. Anadol’un en büyük özelliği polyester kaporta ve tam şasi olmasıydı. Kaportanın petrokimya ürünü fiberglas olması sebebiyle çürüme olmuyor. Bu da arabanın uzun süre görünümünün bozulmamasını sağlıyor.
Aksiyon