Avrupa Birliği (AB), 2003/87/EC direktifi ile emisyon azalımı hedeflerine ulaşmak için, firmalara düşük maliyetli pazar ortamı sağlayan Karbon Emisyon Ticareti’ni resmileştirdi. Buna göre; sera gazı ve özellikle CO2 emisyonunu belirtilen hedeften daha fazla azaltan bir şirket, gerçekleştirdiği bu ek indirimi başka bir şirkete emisyonu azaltamayan) satabilmektedir. Örneğin; iki şirketin yıllık CO2 emisyonu 100’er bin tondur. Bu iki şirketin ülkesi, bu şirketlere 95’er bin ton izin veriyor. Yıl sonunda bu iki şirketin, 5 Bin ton CO2tasarruf etmesi veya başka bir değişle daha az emisyon sağlaması gerekir. Bunu yapamazlar ise ya 500.000 EURO ceza ödeyecekler (5 Bin ton x 2012 için 100 EURO / ton) ya da karbon emisyonunu azaltan ve azalttığı miktarı Karbon Piyasa’sına satan bir firmadan satın alarak denge kuracaktır. Bir firma (A) 97 Bin ve diğer firma (B) 93 Bin ton emisyon yaparsa; Firma A, dengelemek için 2 Bin tonluk CO2 tahsis satın almak zorunda kalacağı için ceza ödeyecektir. Öte yandan; emisyonu iyi yöneten Firma B ise emisyonu azaltırken sağladığı maliyet faydalarına ilaveten 2 Bin ton CO2 emisyon hakkı satabileceği için belli oranda da para kazanabilecektir. Bu direktifi takiben 2008/101/EC direktifi ile havacılık sektörü de emisyon ticareti kapsamına alındı. Bu direktif, AB ülkelerine uçuş yapan her havayolu şirketini veya operatörünü, her bir uçuş için Karbon Emisyon Değerini hesaplamayı ve raporlamayı zorunlu kılmaktadır. Bu değer; uçuş boyunca harcadığı yakıtın beher kilogramının, standart emisyon katsayısı (3,15 kg CO2) ile çarpılması sonucu bulunur. AB ülkelerine sefer düzenleyen bütün havayolu şirketleri ve operatörleri, 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren her bir uçuş için Karbon Emisyon Değeri’ni raporlamaya başlayacaktır. Bu tarihten itibaren direktife uygun hareket etmeyen havayolu şirketlerinin AB ülkelerine uçuş lisansları askıya alınabilecek veya iptal edilebilecektir. Türkiye, henüz AB’nin Karbon Piyasa’na kayıtlı olmamasına karşın AB’ne çalışan havayolu şirketleri, 2012 için çalışmalarını yapmaktadır. AB; Faz 1 (2005 – 2007), Faz 2 (2008 – 2012) ve Faz 3 (2013 – 2020) olmak üzere belirlediği 3 zaman periyodu içinde bu çalışmaları yapmayı planladı. Faz 1’de 2003/87/EC direktifi yayınlandı ve Faz 2’deki 2008/101/EC direktifi ile havacılık sektörü, kapsam dahiline alındı. Faz 3’te ise 2009/29/EC Direktifi ile kapsam genişletildi. 2009/29/EC Direktifi’nde çok net ifadelerle belirtilmemesine karşın deniz nakliyesi, kara nakliyesi ve lojistik firmalarının da havayolu şirketleri gibi Karbon Emisyon Değeri’ni raporlaması ve Faz 3 kapsamında alınması yönünde AB Komisyonu içinde güçlü öneriler ve baskılar yapılmaktadır. Antwerp Limanı, European NER 300 programı kapsamnında ilk pilot proje olarak başlamak için başvurmuştur. AB, Türkiye’nin en büyük ticari ortağıdır ve uluslar arası nakliye yapan araçlarımızın büyük bir çoğunluğu da AB ülkelerine çalışmaktadır. AB’ne çalışan deniz nakliyesi, kara nakliyesi ve lojistik firmaları da havayolu şirketleri gibi karbon emisyon değerinin hesaplanması ve raporlanması zorunluluğunu taşıyabilir ve aksi durumda yaptırımlarla karşılaşabilir. “Hele 2020 olsun, daha çok var” demeden ve “yumurta kapıya dayanmadan” AB’ne çalışan deniz nakliyesi, kara nakliyesi ve lojistik firmalarımız, şimdiden karbon ayak izlerini ölçmeye başlamalı, mevcut durumlarını görmeli, CO2 emisyonunu nasıl düşürebilecekleri konusunda çalışmalı ve gönüllü olarak Karbon Piyasa’sına girmelidir. CO2 emisyonunun azaltılması ile yakıt ve diğer enerji kullanım maliyetleri düşürülebilir (dikkat! yakıt ve enerji kullanım maliyetlerini düşürmek için operasyonel süreçler, iyileştirileli ve geliştirmelidir.) ve sosyal sorumluluk görevi yerine getirilebilir. Saygılarımla,