Ekonomik krizin dünya üzerinde nasıl bir yol alacağını bilmiyoruz. Dünyanın ön görüsü Türkiye’nin bu krizden çok fazla etkilenmeyeceği ve büyüme hızı yavaşlasa da 2012 yılında büyümeye devam edeceği yönünde. Cari açığımızı kapatmak için devlet büyüklerimiz bazı önlemler almakta ve yeni bir yapılandırmaya girmekteler. Bu yapılandırmalar arasında lojistik en önemli paya sahip. Gümrük ve ulaştırmanın artık bakanlık nezdinde ele alınması bunun en büyük kanıtı. İthalatı yavaşlatıp, ihracatı ve transit geçişleri artırmak Türkiye’nin en önemli adımları olacak. Bazı konularda Avrupa Birliği standartlarını tam olarak yakalamamış olsak da atacağımız her bir adım lojistik sektörünü dünya standartlarına daha da yaklaştırmakta. Türkiye’nin coğrafi konumu ile Avrupa ile Asya arasında transit geçişi sağlayarak merkez bir üs olabilecek bir konumda olduğunu hepimiz biliyoruz. Boğazlardan geçen tankerler ile karayolu ile transit geçen tırlar her geçen gün artmakta. Komşu ülkelere baktığımız zaman en fazla ihracat ürünlerinin petrol ve doğalgaz olduğunu görmekteyiz. Bu ürünlerin Avrupa’ya taşınması için yapılan boru hatları Türkiye üzerinden geçmekte. Boğazlardan geçen tankerler, Türkiye’nin en önemli şehri olan İstanbul’u tehlikeli bir şekilde taciz etmekte. Ne kadar önlem alınsa da boğazlardan geçen bu “saatli bomba” gibi patlamaya hazır tankerler şimdilik çok büyük bir felaket yaşanmasa da bu yakın bir zamanda yaşanmayacağı anlamına gelmez. Karayolunda ise lojistik kelimesinin bir alt başlığı olan taşımacılık içinde ayrı bir yeri olan “Tehlikeli Madde Taşımacılığı” yıllardır ülkemizde yapılmakta. Bu tarz yapılan taşımalarda maalesef uyulacak kurallar, yönetmelikler, kanunlar yetersiz bir durumda. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin yıllardır kullandığı ADR mevzuatına uymayan araçlarımızın taşıma yapamamasından dolayı Türkiye içindeki “Tehlikeli Madde Taşımacılığı” yapan firmalar bu konuda çok hassas davranarak araçlarını bu mevzuata göre hazırladılar. 2011 yılının sonunda Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın yeniden yapılandırılması kapsamında kurulan Tehlikeli Mal ve Kombine Taşımacılığı Genel Müdürlüğü hızlı bir şekilde Avrupa Birliği’nin ADR yönetmeliği ile ilgili çalışmalarına hız verdi. Türkiye 1 Ocak 2014 tarihine kadar “kademeli olarak” yürürlüğe girecek olan ADR yönetmeliği sürecine girmiş oldu. ADR Konvansiyonu’nda geçen normlar, tehlikeli bir yükün nasıl doğru, emniyetli, güvenli bir şekilde taşınması gerektiği hükümlerini içermekte. Bu hükümler tüm ülkelerin uyabileceği şekilde ele alınmış, hükümler yazılırken yaşanan tecrübelerden faydalanılmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinin kademeli olarak ADR Konvansiyonuna geçme sürecinin uzun olması “tehlikeli madde taşımacılığı” yapan şirketlerin gözünü korkutsa da 2 sene gibi çok kısa bir sürede bu Konvansiyona adapte olacağımızdan hiç şüphem yok. Bu sürecin çok kısa olmasına rağmen tehlikeli madde taşımacılığı yapan firmaların çok zorlanmadan uyum sağlayacağını ve bu süreci sivil toplum örgütleri ile berabere kamu kurumlarının ortaklaşa daha rahat bir şekilde beraber üstesinden geleceklerine inanmaktayım.