Afet lojistiği perspektifinde depreme hazırlık adımları ve çözümler

Onur Sarıtaş

İstanbul'un büyük bir deprem riski altında olduğunu hepimizin malumu. Bu durum, yalnızca binaların güvenliğiyle ilgili değil, aynı zamanda lojistik altyapının da dayanıklı olması gerektiği anlamına geliyor. Bu yazıda, İstanbul depremine karşı hazırlık sürecinde dikkat edilmesi gereken önemli unsurları lojistik açısından ve özellikle afet lojistiği bakış açısıyla inceleyeceğiz. Öncelikle tedarik zinciri ile ilgili yapılması gerekenlerden başlayalım.

ESNEK VE SAĞLAM BİR TEDARİK ZİNCİRİ OLUŞTURMA

Esnek ve sağlam bir tedarik zinciri oluşturmak, afet sonrasında ihtiyaçların süratli ve etkili bir şekilde karşılanabilmesi için mühimdir. Tedarik zincirinin dayanıklılığı, acil durumlarda gıda, su, ilaç, barınma malzemeleri gibi temel unsurların tam zamanında ve güvenli bir şekilde temin edilmesine olanak tanır. Bu nedenle, stratejik depoların tesis edilmesi, alternatif güzergahların belirlenmesi ve çoklu tedarikçi modelinin icrası İstanbul ve çevresindeki deprem riski göz önünde bulundurulduğunda daha da önem kazanmaktadır.

Stratejik Depolar

Depremin daha az etkileyeceği belirlenen bölgelerde, temel ihtiyaç malzemelerinin depolandığı stratejik noktalar oluşturulmalı. Depremin Marmara Bölgesini etkileyeceği düşünüldüğünde İstanbul ve çevre illerine yakın bölgelerde kurulacak olan depolar afetin hemen sonrasında hızlı bir şekilde ihtiyaç duyulan yerlere ulaşım imkânı sağlayacaktır. Bu noktaların tespitinde lojistik uzmanları, belediyeler, valilikler ve şehir planlamacılarının ortak bir çalışma yapması gerekmektedir. Aşağıda bu bölgelerle ilgili ayrıntılar yer almaktadır.

Alternatif Güzergâhlar

Dünya’nın neresinde olursa olsun deprem sonrasında bazı yolların hasar görmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle, alternatif ulaşım destinasyonları belirlenmeli ve bu bölgelerin sürekli güncellenmesi sağlanmalıdır. Buna göre fay hatları üzerinde olduğu tespit edilen yolların güçlendirme çalışmaları yapılmalı ve bu yollarda yaşanabilecek herhangi bir aksaklık durumuna karşı alternatif bağlantı yolları da yapılarak güzergahta ilerleyecek olan araçların kesintisiz ulaşımının sağlanması gerekmektedir.

Çoklu Tedarikçi Modeli

Tek bir tedarikçiye bağımlı olmamak, afet durumlarında yaşanabilecek aksaklıkları en aza indirir. Farklı bölgelerdeki birden fazla tedarikçi ile çalışmak, tedarik zincirinin daha esnek olmasını sağlar. Bunun için de birden fazla tedarikçinin ürünleri depolanmalı ve her üründe olduğu gibi tarihi geçme ihtimali olan ürünlerin tekrar piyasaya sunularak bunların yenileriyle değiştirilmesi gerekmektedir. Tabii bunun da devlet eliyle yapılması ve vatandaşlardan alınan bazı vergilerin de buraya aktarılması lazım. Çünkü Marmara Bölgesi’nin ülkemizin ekonomik anlamda lokomotif olduğu gerçeği bizi bu bölgeyi korumaya yönelik olarak çalışmaya itiyor. Bu yüzden Maliye Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, belediyeler, ekonomistler ve lojistisyenlerle yapılacak ortak bir çalışma çoklu tedarikçi modelinin işlerliğiyle ilgili olarak hepimize yardım edecektir.

ALTYAPI VE AĞ DAYANIKLILIĞI

Altyapı ve ağ dayanıklılığı, bir şehrin afetlere karşı ne derece hazırlıklı olduğunu belirleyen en önemli unsurlardandır. İstanbul gibi büyük metropollerde, hastaneler, itfaiye istasyonları, iletişim merkezleri ve ulaşım ağları gibi temel unsurların dayanıklılığı, afet sonrası hızlı ve etkili bir müdahale için gereklidir.

Kritik Altyapı Koruma

Hastaneler, itfaiye istasyonları, iletişim merkezleri gibi kritik altyapıların depreme karşı güçlendirilmesi hayatî önem taşıyor. İstanbul’daki binaların güçlendirilmesinden önce bu yapıların üzerinde çalışmamız şart.

Ulaşım Ağı Değerlendirmesi

Kara yolu, demir yolu ve deniz yolu ağlarının düzenli olarak değerlendirilmesi ve olası risklerin belirlenmesi gerekmektedir. İstanbul’da birçok ana yol ve tünel, yoğun trafiğin olduğu alanlarda yer alıyor ve deprem esnasında kapanma riski taşıyor. Bu yolların deprem dayanıklılık seviyeleri, yol kapasiteleri ve alternatif güzergahlarla bağlantıları değerlendirilmelidir. Gerekli güçlendirme ve iyileştirme çalışmaları yapılarak, özellikle hastanelere, itfaiye istasyonlarına ve afet yönetim merkezlerine giden yolların açık kalması sağlanmalıdır. Kara yolu ağındaki herhangi bir tıkanıklık, afet sırasında kurtarma ekiplerinin de hareketini engelleyebilir. Deprem sonrası kullanılacak yollar için hızlı temizleme ve enkaz kaldırma ekipmanlarının hazır bulunması sağlanmalıdır. Kritik geçiş noktalarına bu ekipmanların önceden yerleştirilmesi, deprem anında hızlı müdahale için büyük avantaj sağlayacaktır.

Demir yolu ile ilgili olarak deprem anında rayların kayması, bükülmesi ya da kırılması durumunda tren seferleri durma noktasına gelir. Bu nedenle, ray sistemlerinin de kara yolları gibi periyodik olarak kalite kontrolünün yapılması ve gerektiği durumlarda güçlendirme çalışmalarının yapılması sağlanmalıdır. Özellikle kritik geçiş noktaları ve köprülerdeki ray sistemleri, yüksek dayanıklılıkla inşa edilmeli, bu konuda üniversitelerin çeşitli bölümlerinin koordineli bir şekilde çalışması, özellikle metalurji, inşaat ve endüstri mühendisliği alanlarıyla lojistik bölümlerinin bu konu üzerine ciddiyetle yaklaşması gerekmektedir.

Deprem anında deniz yolunun da etkin bir şekilde kullanılabilmesi için tahliye botları ve acil müdahale tekneleri hazır bekletilmelidir. Ayrıca, tahliye yapılacak bölgelerden alınan kişilerin güvenli bir şekilde taşınabileceği güzergâhlar planlanmalı ve afet yönetim planlarına entegre edilmelidir.

İstanbul’daki havaalanları da (özellikle İstanbul Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı) olası bir deprem sırasında ve sonrasında kurtarma ekiplerinin ve yardım malzemelerinin ulaşımı açısından büyük bir öneme sahiptir. Deprem sırasında pistlerin yapı malzemelerinde çatlama veya kayma riski bulunur. Bu nedenle pistlerin ve terminal binalarının düzenli deprem dayanıklılık testlerinden geçirilmesi gerekir. Yapısal güçlendirmelerle bu riskler minimize edilebilir.

İletişim Sistemleri

Kriz anında kesintisiz iletişimin sağlanması için yedekli iletişim sistemleri kurulmalı ve düzenli olarak test edilmelidir. GSM ve internet hatlarının çökmesi durumunda uydu tabanlı iletişim cihazları kullanılabilir. Uydu telefonları ve internet sistemleri, saha ekiplerinin ve afet yönetim birimlerinin iletişimini sağlamak için yedek bir çözüm sunar. Eğer hemen uydu tabanlı iletişim cihazlarına geçilemeyecekse arama-kurtarma ekipleri için özel radyo frekanslı iletişim cihazları tahsis edilmelidir. Özellikle VHF/UHF gibi frekanslarda çalışan telsiz sistemleri, uydu ve GSM hatlarının devre dışı kaldığı durumlarda güvenli iletişimi sağlar.

GSM operatörleri de afet durumlarında kullanıma hazır mobil baz istasyonlarını hazırda bekletmelidir. Bu taşınabilir istasyonlar, belirli noktalara konuşlandırılarak mobil iletişim şebekelerinin yeniden devreye alınmasına yardımcı olur. Bunun için de İstanbul’un en az zarar görecek bölgeleri belirlenmeli ve GSM operatörleri bu çalışmalar için teşvik edilmelidir. Bu çalışmaları yapmak da GSM operatörlerinin ülkelerine borcudur.

KENT PLANLAMASI VE LOJİSTİK

Acil durumlarda hızlı ve etkili müdahale için iyi planlanmış bir altyapı ve ulaşım ağına ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, acil tahliye yollarının belirlenmesi, geçici barınma alanlarının oluşturulması ve stratejik dağıtım merkezlerinin kurulması gibi unsurlar, afet sonrası süreçlerin başarılı bir şekilde yönetilmesine katkıda bulunur.

Acil Tahliye Güzergâhları

Net olarak belirlenmiş ve kolay ulaşılabilir acil tahliye güzergâhları oluşturulmalı ve vatandaşların bu güzergâhları bilmesi sağlanmalıdır. İstanbul’da tahliye planları yapılırken kara yolu, deniz yolu, ve demir yolu gibi çoklu ulaşım seçeneklerinden faydalanılmalıdır. Örneğin Kuzey Marmara Otoyolu şehrin güneyine kıyasla daha az yapılaşmış olan kuzey bölgelerine ulaşımı sağlar. Deprem gibi geniş alanı etkileyen bir afet durumunda kuzey yönünde tahliye, diğer bölgelere göre daha güvenli bir çıkış yolu olabilir. Avrupa yakasında Silivri, Çatalca gibi noktalardan başlayarak kuzeye yönelen tahliye hareketleri, Kuzey Marmara Otoyolu üzerinden yapılabilir.

İstanbul’un sahil bölgelerinde yer alan Kadıköy, Üsküdar, Beşiktaş, Sarıyer gibi yerleşim yerlerinden ise deniz yolu ile tahliye yapılabilir. Deniz yolu tahliyesi için şehir hatları ve özel feribot seferleri kullanılabilir. Marmara Denizinde açıkta bekleyen veya hızlıca görevlendirilebilecek olan gemiler, tahliyeyi hızlıca gerçekleştirebilir.

Marmaray hattı ise Avrupa ve Anadolu yakası arasındaki 9 şiddetindeki depremlere kadar dayanıklı olan en güvenli raylı sistemdir ve geniş tahliye kapasitesi sunar. Ayrıca, Anadolu yakasında Pendik ve Gebze gibi istasyonlardan çevre illere doğru hızlı trenlerle tahliye seferleri düzenlenebilir.

Geçici Barınma Alanları

Deprem sonrasında barınma ihtiyacı duyacak vatandaşlar için önceden belirlenmiş geçici barınma alanları oluşturulmalıdır. İstanbul’daki kalabalığı göz önünde bulundurursak bunu gerçekleştirmek biraz zor gibi görünüyor ama imkânsız değil.

Dağıtım Merkezleri

Afet sonrası yardım malzemelerinin hızlı ve verimli bir şekilde dağıtımı için stratejik lokasyonlarda dağıtım merkezleri oluşturmak kritik öneme sahiptir. Bu merkezler, gıda, su, tıbbi malzemeler ve barınma ekipmanları gibi acil ihtiyaçları karşılamak için kullanılır ve krizin ilk anlarında lojistik ağı destekler. Bu merkezlerin güvenli ve erişilebilir noktalarda, sağlam yapılar veya açık alanlarda kurulması, olası bir depremde hasar riskini azaltır ve yardımların hızlı ulaşımını sağlar.

Halihazırda geniş bir alan sunduğu için Atatürk Havalimanı büyük bir lojistik ve dağıtım merkezi olarak kullanılabilir. Bu alan, ana kara yollarına ve D100 (E-5) otoyoluna yakın olması nedeniyle malzemelerin hem şehre hem de çevre illere kolayca dağıtılmasını sağlayabilir. Deprem riski düşük olan ve daha az yapılaşmış kuzey bölgelerine de bu noktadan erişim sağlanabilir.

İstanbul’un kuzeyine doğru uzanan Çatalca bölgesi ise nispeten deprem riskinin daha az olduğu bir alandır. Bölgenin geniş ve açık arazileri, lojistik merkezler için idealdir. Kuzey Marmara Otoyolu’na yakın konumu sayesinde Avrupa Yakası’nın kuzeyine ve çevre illere hızlı erişim sağlar.

Tuzla’nın sanayi alanları, geniş açık alanlara sahiptir ve dayanıklı yapılar içerir. Bölgeye yakın konumda olan TEM ve D100 yolları sayesinde malzeme dağıtımı hızlıca yapılabilir. Bu alan aynı zamanda İstanbul dışına ulaşım için de stratejik bir noktadadır.

Dağıtım merkezlerinin lojistik altyapısının güçlendirilmesi de büyük bir mesele olarak karşımıza çıkıyor. Bunun için de bu bölgelere elektrik kesintilerine karşı jeneratörler veya solar enerji sistemleri kurulmalı, iletişim sistemleri için güç yedeklemeleri yapılmalı; hızlı ve güvenli dağıtım için de kamyon, vinç ve forklift gibi lojistik araçlar bulundurulmalı ve bu araçların erişeceği yolların sürekli açık kalması sağlanmalıdır.

İNSAN KAYNAKLARI VE EĞİTİM

Lojistik alanında çalışan personelin, acil durum lojistiği, arama kurtarma ve afet yönetimi konularında donanımlı olması, olası bir afette etkin bir şekilde müdahale etmelerini sağlar. Bu nedenle, özel eğitim programları ve gönüllü ağlarının oluşturulması kritik unsurlar arasında yer alır.

Özel Eğitim

Lojistik personelinin afet yönetimi, arama kurtarma ve acil durum lojistiği gibi konularda özel eğitim alması, kriz durumlarında etkin bir şekilde yanıt vermek ve kaynakların doğru bir biçimde dağıtımını sağlamak açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu tür eğitimler hem teorik hem de pratik bilgileri içermelidir ve afet anında hızlı karar verme, iletişim ve organizasyon becerilerini geliştirmeyi hedeflemelidir. Bunun için bazı üniversiteler ile iş birliği yapılmalıdır.

İstanbul Üniversitesi, lojistik alanında köklü bir geçmişe sahip olup, afet yönetimi ve acil durum lojistiği konularına katkıda bulunabilecek çeşitli dersler sunmaktadır. Üniversite, teorik bilgilerin yanı sıra uygulamalı eğitimler ve seminerlerle öğrencilere pratik deneyimler de kazandırmaktadır. Bunun için halkı bilinçlendirmek adına bu bölüm ile belediyelerin yapacağı ortak çalışmalar televizyon kanalları ve Youtube kanalları aracılığıyla vatandaşlara duyurulmalıdır. Ayrıca, İstanbul Üniversitesi özel sektörle de iş birliği yaparak afet yönetimi konusunda projeler geliştirebilir ve afet koordinasyon merkezlerinde çalışmak isteyen öğrencilere staj imkanları sunabilir.

Eğitimlerin bir parçası olarak düzenli afet tatbikatları gerçekleştirilmesi de gerekiyor. Bu tatbikatlar, farklı senaryolar altında malzeme dağıtımı, arama kurtarma süreçleri ve kriz iletişimi gibi konuları kapsar.

Gönüllü Ağları

Yerel halktan gönüllü ağları oluşturularak, afet durumunda destek sağlanabilir. Gönüllülerin eğitimi ve koordinasyonu büyük önem taşır. Gönüllü ağlarının başarısı, yerel halkın katılımıyla doğrudan ilişkilidir. Toplumda, gönüllülük bilincini artırmak ve insanları bu ağa katılmaya teşvik etmek için çeşitli bilgilendirme kampanyaları düzenlenmelidir. Sosyal medya, yerel basın ve topluluk etkinlikleri gibi araçlar kullanılarak gönüllü olmanın önemi vurgulanabilir. Gönüllülerin, afet yönetimi, ilk yardım, arama kurtarma, iletişim ve organizasyon becerileri gibi konularda eğitim alması gereklidir. Eğitim programları, pratik uygulamalarla desteklenmeli ve katılımcılara afet durumlarında nasıl hareket edeceklerine dair bilgi verilmelidir. Gönüllülerin aldıkları eğitimlerin sonunda sertifika verilmesi de motivasyonlarını artırabilir ve gönüllülerin kendilerini daha yetkin hissetmelerine yardımcı olur.

Sonuç olarak, afet lojistiği perspektifinden ele alındığında, önceden planlanan ve etkili bir şekilde uygulanan çözümler, deprem sonrası yaşanabilecek olumsuz etkileri minimize etmek için kritik öneme sahiptir. Esnek ve dayanıklı bir tedarik zincirinin oluşturulması, altyapı ve ağ dayanıklılığının sağlanması, kent planlaması ve acil tahliye güzergahlarının belirlenmesi, bu süreçte atılması gereken temel adımlardandır. İstanbul'un büyük bir deprem riskiyle karşı karşıya olduğu göz önüne alındığında belirtilen çözümlerin uygulanması ve sürekli geliştirilmesi gerekmektedir. Toplumun her kesiminin bu sürece dahil edilmesi, afet yönetiminde başarılı bir model oluşturacak ve İstanbul’un dayanıklılığını artıracaktır. Gelecekte yaşanabilecek olası felaketlere karşı hazırlıklı olmak, sadece devlet kurumlarının değil, her bireyin sorumluluğudur. Dayanışma, bilgi ve hazırlık ile daha güvenli bir İstanbul yaratmak mümkün.

Onur Sarıtaş

Ulaştırma Hizmetleri Öğretmeni, Alan Şefi

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.