Sektör basını olarak bizler, her yılın başında otobüs ve kamyon üreticilerinin bir önceki yılı değerlendirdikleri toplantılarına katılırız. Bu yılki toplantıların ortak paydası, geçen yıl da olduğu gibi daralan pazardı.
Ağır ticari araç üreticileri, otomobil ve hafif ticari araçlara verilen desteklerin kendilerine verilmemesinden şikayetçi; pek haksız da sayılmazlar.
Bu yazının konusu ise, yeni bir destek talebi değil, alınan bir hakkın geri verilmesinin sektörün önünü açabileceğine yönelik uyarıdır.
Ulaştırma Bakanlığı, 2009 yılında yaptığı bir düzenlemeyle ilk olarak ağır taşıtlar, daha sonrasında ise çekici, minibüs ve otobüs gibi taşıma araçlarının finansal kiralama seçeneği ile satın alınamayacağını karara bağladı. Böylece, finansal kiralama yoluyla edinilen araçlar, kiralık araç olarak görüldü. Çünkü alınan aracın sahibi, sözleşme süresi bitene kadar firma ya da şahıs değil, leasing şirketi olarak gözüküyordu. Böyle olunca da, Ulaştırma Bakanlığı’ndan yetki belgesi alamıyorlardı. 2009 öncesinde leasing ile alınan araçlar, mal sahibinin üzerinde gözüküyor ve ‘öz mal’ olarak kabul ediliyordu. İşin doğrusu da buydu. Yapılan bu değişiklik, leasing şirketlerine “hadi kaybolun, piyasayı da bankalara devredin” anlamı taşıyordu.
Leasing şirketlerinin yediği ikinci gol
Aslında bu leasing şirketlerinin yediği ilk gol değildi. Çünkü, bu karardan bir yıl önce, finansal kiralamada yüzde 1 olarak uygulanan KDV oranları yüzde 18’e yükseltilmişti. Karar sonrası, borsaya kote leasing şirketlerinin hisseleri taban yapmış, yüzde 10’a varan oranlarda değer kaybetmişti.
Tünelin ucundaki ışık
Sektör destek bekliyor ama hükümetin de ûlufe dağıtamayacağının farkında. Yapılması gereken finansal kiralamayı yeniden diriltecek hamleler yapmaktan ibarettir.
Öncelikle leasingte uygulanan KDV oranının yeniden cazip seviyelere çekilmesi lazımdır. Bu, kısa vadede gelir kaybı gibi gözükse de, daralan pazarı canlandıracağından, uzunca bir süredir alamadıkları seviyede KDV gelirinin Hazine’nin kasasına girmesini sağlayabilir.
Leasing işlemlerinin de, banka kredileri gibi öz mal olarak kabul edilmesi, finansal kiralama sektörüne de, araçlarını yenilemek zorunda olan lojistik firmalarına da can suyu olacaktır.
Son olarak, araç üreticilerinin kendi bünyelerinde kurdukları finans şirketleri, pazarlayabilecekleri bir de leasing ürününe sahip olup, hizmet çeşitliliği yaratabileceklerdir.
Saygılarımla.