Sonunda beni de çamurun içine çekmeyi başardılar. Ahlak anlayışı, kalıbıyla ters orantılı bir arkadaş, beni yalancılıkla itham etti. Bir önceki yazımda, Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan’la aramızdaki bir diyaloğu yazmıştım. Gerçekten yanımda bu ahlak anlayışı kalıbıyla ters orantılı arkadaş da vardı. Konuşulanları anımsadığım kadarıyla bire bir aktarıyorum: Ben: Sayın Başkan, Lojiport dergisini nasıl buldunuz? Kalkavan: Bütün malzemeyi bitirmişsin. Her sayı o kadar malzeme nasıl bulacaksın? Malum arkadaş: Denizde malzeme bitmez. Ve gülüşmeler. Ben: Metin Bey, bakın ne portal ne de Lojiport dergisi için sizden hiçbir şey talep etmedim. Ama, Perşembe Rotası’nı destekleyin lütfen! Çünkü, biz gerçekten iyi şeyler yapıyoruz. Kalkavan: Kusura bakma biz kime destek versek, birileri ona saldırıyor, olmadık şeyler söylüyorlar. Sponsorlu, fiktif, kontörlü diyorlar. Dünya Gazetesi’nin desteğe ihtiyacı yok. Ayrıca, Dünya’yı, biz zamanında çok destekledik. En fazla ilanı bizim zamanımızda almıştır Dünya Gazetesi. Senin desteğe ihtiyacın yok. Şimdi bu arkadaşları destekliyoruz. Referans’ı destekliyoruz. (Yanımızdaki Yamaç Erözbek ve Hakkı Şen’i gösteriyor) Ben: Siz, eskiden derken Osman Öndeş döneminden bahsediyorsunuz. Bugün de Referans’ta Osman Öndeş var. O halde kurumları değil, kişileri destekliyorsunuz. Söylenen bundan ibarettir. Lojiport için reklam istediğim aşağılık bir yalandır. Bu isnatlarda bulunan ispatla da mükelleftir. Aksi durumda müfteri ilan edilir. Ben yıllardır mutfağın haber tarafında kaldığım, ‘servis’e çıkmadığım için bu tip pazarlama ve satış organizasyonlarını malum arkadaş gibi yapamam. Perşembe Rotası’na gelen hiçbir reklamdan da cebime tek kuruş girmez. Ama, gerçekten sektöre hizmet eden yayınların da, desteklenmesi gerektiğine inandığım için böyle bir talepte bulunmakta hiçbir beis görmedim. Fakat, bunun çarpıtılarak ve şahsiyetime halel getirecek şekilde aktarılmasına da seyirci kalmam. Şimdi bazı kendini bilmezler, “Bak kalkmış Metin Kalkavan’ı savunuyor” diye düşünebilirler, ama düşmanım için bile böyle bir konuşmaya şahit olmuşsam ve benim meslektaşım böylesine büyük bir hata yapmışsa, bu hatayı düzeltmek de bana düşer. Gerçeği de açıklarım. Meslek dayanışması, ancak mesleklerini doğru dürüst icra edenlerle yapılır. “Neler Oluyor Bize” adlı yazısında böyle diyor, meslekteki çarpıklıkları düzeltme iddiasındaki arkadaş. Bu ahlaklı arkadaş o kadar dürüsttür ki, kendisiyle paylaşılan bir haberi; haberin muhataplarına yayının basımından iki gün önce aktarmakta sakınca görmez. Gene bu dürüst arkadaş, geçen yıl Murat Erdoğan askere giderken, kadromdaki tek denizcilik muhabiri Beste Önkol’u da, parlak vaatlerle kandırarak ajansına almış ve beni yalnız bırakarak Perşembe Rotası’nın sonunu hazırlamak istemiştir. Oyununa gelmeyip, insanüstü bir gayretle gazeteyi çıkarmaya devam ettiğimi görünce de, bütün taahhütlerini unutmuş, çaresiz kalan arkadaşımız da, 1-2 ay sonra kaçar gibi ayrılarak, durup dururken işinden olmuştur. Sayın okurlar, bu köşeyi böyle bir yazıya ayırdığım için hepinizden özür diliyorum. Ancak, kayıtsız kalmak da, yazılanları teyit anlamına gelecekti. Beni tanıyanlar, hiç yalan söylemediğimi bilir. Tekrar ediyorum, o gün site ya da dergi için Metin Kalkavan’dan ilan istediysem ve bunu kanıtlarlarsa; gazetecilik mesleğini, kapıkulluğu olarak algılayanlara bırakıp, bütün görevlerimden ayrılacağım.