Kendisini sosyal medyada gördüğümde söyleşi yapmaya niyet ettim. En sonunda buluştuk ve aşağıdaki söyleşi ortaya çıktı.
Meşhur hikayedeki gibi kurtarabileceği tüm deniz yıldızlarını kurtarmak isteyen biri Oruç Kaya. Seçime kazanmak için girdiğine kuşku duymuyorum ama ondan da öte kaygısının seçimin favorilerine bazı gerçekleri hatırlatmak olduğunu düşünüyorum.
Ben Oruç Kaya’ya köşemi biraz da bu nedenle açtım. Belki onu İstanbul tanımıyor ama onun dertlendiği konularla dertleniyorlar.
Her İstanbullu’nun gerçek kaygıları ile kaygılanmayan kimse İstanbul’a belediye başkanı olmayı hayal etmesin. Benim bu söyleşiden heybeme koyduğum tam da bu oldu. Keyifli okumalar…
9 Eylül Üniversitesi Deniz İşletmeciliği ve Yönetimi’nden “Denizcilik Şirketlerinde Toplama Kalite Yönetimi” tezi ile okul birincisi olarak 1995 yılında mezun olduktan sonra ALKO Denizcilikte, Post Fixture sorumlusu olarak çalışmaya başladım ve bu dönemde Türkiye’de ilk defa bir gemi brokerlik şirketinin ISO 9002 belgesi alma sürecini de yönettim.
London City College, Institute of Shipping & Transportation’dan “Management of Shipping by Professional” tezi ile 1997 yılında Yüksek Lisans (post-graduate) derecesini aldıktan sonrası Türkiye’ye dönerek ALKO Denizcilikte, Gemi Brokeri olarak çalıştım.
1999-2002 yılları arasında BORUSAN Lojistikte, İş Geliştirme Uzmanı olarak lojistik projelerinin satışını ve operasyonunu yaptım.
2002-2006 yılları arasında BORUSAN Lojistikte lojistik alanında dünyadaki ilk 6 Sigma Siyah Kuşaklardan birisi olarak dünyada sayılı örnekleri olan süreç iyileştirme, maliyet iyileştirme ve iş geliştirme projelerini yaptım ve yönettim.
2006 – 2008 yılları arasında OMSAN Lojistik ve REYSAŞ Lojistik’te İş Geliştirme Müdürlüğü görevlerimden sonra Ekim 2008’de O2 Lojistik Yönetim Danışmanlık şirketini kurdum.
Bugün Türk ve uluslararası şirketlere lojistik danışmanlık hizmetleri veriyorum, lojistik iş süreçlerinin daha verimli ve daha etkin olması için iyileştirme ve geliştirme çözümleri sunuyorum, içerikleri O2 Lojistik Yönetim tarafından geliştirilen lojistik odaklı özel eğitimler düzenliyorum ve lojistik çalışanlarına saha koçluğu yapıyorum.
Üniversitelerde Lojistik ve Tedarik Zinciri ile ilgili konularda dersler veriyorum ve toplantılarda konuşma yapıyorum.
Yazılı dijital basında yayınlanan 250’den fazla makalem ve üç uluslararası kongre bildirim var.
Şikayet etmemek yerine düzeni değiştirmek
Veysi Dündar (VD): Bu karikatür size ne anlatıyor?
Oruç Kaya (OK): Eğer mevcut düzeni beslemeye veya sulamaya devam edersek ileride yine mevcut düzenden şikayet etmeye devam ederiz. Şikayet etmemek için mevcut düzeni değiştirmek gerekebilir.
VD: İstanbul’a, İstanbulluya ne vaat ediyorsunuz?
OK: Ben, sıradan bir İstanbullu olarak, herhangi bir İstanbullu’nun yaşadığı sorunları ve zorlukları aynen yaşıyorum ve bu zorlukları yaşamamak adına, tıpkı bir İstanbullunun kendisi, ailesi ve sevdikleri için istediği gibi “bu olsa, ne güzel olur” düşüncesiyle ve hiçbir siyasi kaygı ve siyasi beklenti olmadan hizmet vereceğim.
Ben, İstanbullular gibi 500T’ye biniyorum veya Zincirlikuyu’da Metrobüs aktarması yapıyorum ve aynen onların 500T’ye binerken veya aktarma yaparken yaşadığı sorunları ve zorlukları yaşıyorum. Bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkün ve bu zorlukları yaşayan İstanbullular, kendi aralarında “ben, olsam” diyor. Ben, onların “ben, olsam” dediklerini hayata geçirmek için aday oldum.
Bir örnek daha vermek isterim: İstanbul’un siluetini bozan çok yüksek bir bina için mahkeme “fazla yüksekliği tıraşlama” kararı vermişti. Arabalı vapurda Harem’den karşıya geçerken güvertede bir gencin, arkadaşına “ben, olsam hemen yıkardım” dediğine kulak misafiri oldum. Peki bir siyasetçi, bu kararı uygulayabilir mi? Bu İstanbullu gencin söylediği “ben olsam, yıkarım” sözünü, aynen ben de söyledim. Eğer herhangi bir bina hakkında mahkeme kararı varsa, bir siyasetçi olmadığım ve bir siyasi kaygım olmadığı için ben, bu kararı uygulayabilirim.
Fark yapmak
VD: Sizin diğer adaylardan 5 farkınız?
İstanbul’un en önemli sorunlarından birisi, “trafik” ve ben, buna “insan, araç, mal” hareketi olarak bakıyorum. Benim esas uzmanlık alanım, “lojistik” ve lojistik, aslında bir hareket bilimidir. Bu uzmanlığım sayesinde “hareket” problemlerinin çözülmesi daha kolay olacaktır.
İstanbul’a (yaşayana, çalışana, okuyana, ziyaret edene) hiçbir değer katmayan ve fayda sağlamayan her şey, israftır. Benim diğer bir uzmanlık alanım, Yalın 6 Sigma’dır. Yalın 6 Sigma, bugün dünyada birçok şirketin işlerini daha iyi yapmak ve özellikle işlerindeki hataları ve israfları önlemek için kullandığı bir metodolojidir. Ben, bu modern metodoloji ile israfları ve hataları önleyerek hem çok ciddi tasarruf edilmesini hem de İstanbullu’lara daha doğru hizmet verilmesini sağlayacağım.
Deprem öncesi ve sonrası hazırlık için deprem ülkesi ülkelerde “nasıl oluyor” diye çok sayıda araştırma yapmış ve düşüncelerini hem konferanslarda anlatmış hem de makalelerinde yazmış biri olarak, deprem öncesi ve sonrası için hazırlık projelerim vardır.
“Oy kaybederim” veya “bir daha aday olamam” veya “ya görevden alınırsam” gibi siyasi kaygılarım olmayacağı için ve hiçbir siyasi parti ile ilişkim olmadığı ve olmayacağı için İstanbul için doğruları yapabilme konusunda çok rahat olacağım.
VD: Sizi seçmemiz için 5 neden sıralar mısınız?
OK: Hep tekrarladığım gibi, ben, herhangi bir İstanbullu’yum ve herhangi bir İstanbullu, ne istiyorsa ben de onu istiyorum.
Hep tekrarladığım gibi, siyasi kaygım ve beklentim yok ve bu nedenle hiç kimseden veya hiçbir kurumdan herhangi bir baskı altında kalmadan İstanbul ve İstanbullu için doğru ne ise yapabilirim.
İstanbul’un ihalelerine girebilecek hiçbir tanıdığım veya arkadaşım hatta inşaatçı tanıdığım yok. Olsa bile bu kişilerin, hatta İBB’de çalışanların yakınlarının bile ihalelere giremeyeceğine dair istiyoruz.gen.tr web sayfamda yazılı beyanım var. Böyle olunca yolsuzluk algısı bile olmayacak.
Sokaktaki herkes, “liyakat eksikliği, tanıdıklara torpil geçilmesi, nepotizm (akraba kayırma veya adam kayırma)” sorunlarından bahsediyor. Benim İBB’de çalışabilecek hiçbir tanıdığım veya arkadaşım yok. Olsa bile bu kişilerin hatta İBB’de çalışanların ve siyasi partilerde çalışanların ve onların yakınlarının bile İBB’de çalışamayacağına dair web sayfamda yazılı beyanım var. Bana hiç kimse “şunu işe alalım” diye ima bile edemeyecektir. Ben, işe alımlarda “sözlü sınavı” CD’ye kaydetmeyi ve bunu iş başvurusu yapana vereceğimi yazılı beyan ettim.
Projeler, projeler
VD: 5 proje paylaşır mısınız?
OK: Web sayfamda İstanbul için çözüm önerilerimi detaylı olarak anlattım. Bunların içinden mazbatayı aldıktan sonra hemen uygulamak istediklerim:
1) Dünyanın en çok kabul gören ve uygulandığında her zaman olumlu sonuçlar veren “Yalın 6 Sigma” metodolojisini uygulamaya başlayarak israfların ve hataların önlenmesi
2) Sıfır Atık esaslı “Belediye Market” uygulamasının başlatılması
3) İstanbul’daki “insan, araç ve mal” hareketinin doğru yönetilmesi
4) Toplu ulaşım ücretinin ve konutlar için su ücretinin ucuzlatılması
5) Afet yönetimi için çalışmaların hemen başlatılması
6) İstanbul’da ormanlık alanlar için hazırlanan bütün imar planlarının ve inşaatı için bir tane bile ağaç kesilmesi gereken projelerin iptal edilmesi
7) Sayıştay tarafından hazırlanan raporda yer alan İBB hakkındaki iddiaların mahkemeye götürülmesi ve mahkeme tarafından “yıkım” kararı verilen binaların yıkılması
8) İBB’nin bütün daire başkanlarını VE İBB şirketlerinin bütün genel müdürleri ve üst düzey yöneticilerinin kadın yönetici olmasının sağlanması ve danışman kadrosunu kaldırarak STK’lerden, uzman akademisyenlerden ve ilgili konulardaki sektörel uzmanlardan yardım alınması.
VD: Kefenin cebinin olmadığını biliyoruz. Ama bunu bilmeyenler de var. Sizin seçim kampanyanızda dikkat çeken bir slogan var. “Akbilleri var mı? Metrobüse en son ne zaman bindiler? Bununla seçmene ne anlatmak istiyorsunuz?
OK: Sıradan bir İstanbullu olduğumu ve ancak sıradan bir İstanbullu’nun İstanbullu’ların sorunlarını ve zorluklarını anlayacağını ve bunları çözebileceğini anlatmak istiyorum.
Akbili olan veya Metrobüsü kullananların derdini, sadece ve sadece “Akbili olan ve kullanan” veya “Metrobüse binen” anlayabilir ve dertlere çözüm getirebilir.
VD: Geçmiş belediye başkanlarını eleştirdiğiniz 5 başlık?
OK: Depreme hazırlık, gençler ve trafik için yapılanların yeterli olmamasını; İstanbul’u çirkinleştiren yapılaşmanın fazla olmasını; İstanbul’daki yeşil alanların çok az olmasını; liyakat esaslı çalışma olmamasını; özellikle harcamalar ve özellikle STK’lere ve vakıflara yapılan yardımlar konularında yeterli şeffaflığın olmamasını ve yolsuzluk algısının olmasını eleştirebilirim.
VD: Seçilirseniz belediye başkanlığını kaç yıl yapmayı düşünüyorsunuz?
OK: 5 yılın sonunda bir daha aday olmayacağım. Eğer İstanbullu, benden memnunsa sistem düzelmiş ve İstanbul doğru yönetiliyor demektir. Yeni yüzler ve hatta daha genç biri, İstanbullu, geleceğe götürebilir.
Eğer İstanbullu, benden memnun değilse zaten başarısız oldum demektir ve başarısız birisi olarak İstanbullu’lardan bir daha oy istemeye yüzüm olamaz.
VD: Seçilirseniz öngördüğünüz yıl sonunda bırakacak mısınız?
OK: Evet.
VD: Yarın ne olacağı belli olmaz, ancak bu görevden sıkılırsanız hangi görev size daha cazip gelir? İstanbul’a ne tür hizmetlerde bulunacaksınız?
OK: Aslında benim Türkiye için hayallerim var. Bu hayallerim için 24 Haziran seçiminde yine “bağımsız” aday olmak için uğraştım ve hatta “seçilirsem neler yapacağım” diye yazdım da. Ancak 100.000 imza için istenen ücret, çok yüksek olduğu için devamını getiremedim.
Aynen İstanbul gibi Türkiye’nin de Türkiye’nin zorluklarını ve sorunlarını fiilen yaşayan ve siyasi kaygısı veya beklentisi olmayan birisi tarafından yönetilmesi gerektiğine inanıyorum. Böyle olunca belki mevcut siyasi partiler, “biz ne yapıyoruz?” diye düşünür ve siyasi çatışmalar bitebilir.
Kırmızı denizyıldızı hikayesi gibi
VD: Adaylığınızda sizin dışınızda kimin ya da kimlerin etkisi oldu?
OK: Sadece ben. Ben, hayatım boyunca, “şikâyet etmek ve sorunun parçası olmak” yerine her zaman “çözüm üretmek ve çözüm bulmak” üzerine çalıştım. Ekmek paramı, çözüm geliştirerek kazandım. Her İstanbullu gibi “ben, olsam şöyle yapardım” dedim. Şimdi “demek” yerine bunları, hayata geçirmek istiyorum.
Ayrıca “Kırmızı Denizyıldızı” hikayesinin “bunun için fark etti” mesajı, hayat felsefemdir. Bir tane denizyıldızını bile kurtarırsam kendimi başarılı hissederim. 19 Aralık’ta adaylığımı duyurduktan sonra çözüm önerilerimi paylaşmaya başladım. Örneğin bugün uygulanmaya çalışılan “Tanzim Satış”, İstanbulluların gıda ve ihtiyaç maddelerini daha ucuza almasını sağlayacak detaylı olarak web sayfasında anlattığım “Belediye Market” projemi duyurduktan sonra gündeme getirildi. Benzeri şekilde “Genç Kart” önerim, başka bir aday tarafından gündeme getirildi.
VD: Sevgili eşinizin ve çocuklarınızın bu kararınızdaki ilk geri bildirimi ne oldu?
OK: Eşim ve çocuklarım destekledi ve hatta “gençlik” için projelerimi 17 yaşındaki oğlumla konuşarak geliştirdim.
VD: Duygu durumunuzu ifade edecek olsanız, tam olarak bunun adı ne olur?
OK: “Kırmızı Denizyıldızı” hikayesinin “bak, bunun için fark etti” mesajı, benim hayat felsefemdir. Bir tane denizyıldızını bile kurtarırsam kendimi, başarılı hissederim.
VD: Seçildiğinizi öğrendiğinizde ne olur? Göreve başladığınızda ne olur?
OK: Hiçbir siyasi güç tarafından desteklenmeden veya maddi güce sahip olmadan bir şeyi başarmanın önce şaşkınlığını ve sonra amacımı gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşarım.
İlk yapacağım şey, bu söyleşi ile bir bağımsız adaya önem vererek aslında gerçek demokrasiye çok büyük katkıda bulunduğunuz için sizi arayarak teşekkür etmek olacaktır.
Göreve başladığımda İstanbullu’lar, kendileri gibi birisi İstanbul’u yöneteceği için mutlu olacak ve bana destek verecektir.
LOJİPORT