“Ege’nin İncisi”, Akdeniz ve Ege kardeşliğinin simgelerinden ve ülkemizin 3. büyük kenti İzmir’in raylı sistemleri şehir içinde yaygınlaştırmadaki atakları hız kesmeden sürüyor. 11 Nisan 2017 tarihinde açılan ve kısaca “Karşıyaka Tramvayı” olarak bilinen 14 duraklı, 8.8 km uzunluğundaki Alaybey-Ataşehir hattından sonra, raylı sistemlerin tüm dünyada adeta ikinci baharını yaşayan; yaşlanmak bilmez üyesi tramvay, Körfez’in diğer yakasına da gücünü elektrikten alan hız, rahatlık ve çevreciliğini ulaştırdı. Geçtiğimiz 24 Mart günü sabahından itibaren Fahrettin Altay-Halkapınar istasyonları arasındaki 19 duraklı, 12.8 km uzunluğundaki tramvay hattının da hizmete girmesiyle kentteki raylı sistem ağının toplamı 180 km’ye yaklaştı. Kısaca “Konak Tramvayı” olarak adlandırılan yeni hatta ilk 45 gün boyunca ücretsiz yolculuk edilebilecek.
Tıpkı Alaybey ve Ataşehir tramvay terminal istasyonlarının, aynı adları taşıyan İZBAN ara istasyonlarına yürüme mesafesinde olması gibi, Halkapınar tramvay terminal istasyonu hem İZBAN, hem de İZMİR METRO’nun aynı isimli ara istasyonlarına yürüme uzaklığında bulunuyor. Yine benzer şekilde, Fahrettin Altay tramvay terminal istasyonu da aynı addaki İZMİR METRO terminal istasyonuna yürüme mesafesinde.
Karşıyaka Tramvayı’ndaki 5 vagonlu, alçak tabanlı 17 araca ek olarak, yeni Konak Tramvayı’nda da aynı tipte 21 araç faaliyet gösterecek. İzmir’in her 2 yakasındaki tramvay araçlarının iç ve dış tasarımında mavi ve turkuaz tonlarıyla adeta bir deniz kenti vurgusu yapılırken, ayrıca şehrin genelde güneşli ve ılık havası ile canlı ve neşeli atmosferi de ön plana çıkarılmış durumda. Her iki ucunda kumanda kabini bulunan tüm diziler 48 kişilik oturma yeri ve toplamda 285 yolcu taşıma kapasitesine sahip. Kentin İZMİR METRO ve İZBAN’dan sonraki 3. raylı sistem kuruluşu konumundaki tramvay işletmesinin resmi adı ise TRAM İZMİR. Seferler Karşıyaka hattındaki gibi, Konak hattında da 06.00 ile 24.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek. Karşıyaka Tramvayı’nda halen seferler 10 dakika aralıklarla yapılırken, Konak Tramvayı’nda sefer aralığı şimdilik 15 dakika olarak belirlendi.
TRAM İZMİR’in gidiş-geliş, çift hat şeklinde inşa edilen her iki tramvay ağında hizmet veren toplam 38 dizinin tümü de Güney Kore kökenli “Hyundai Rotem” firması tarafından özel olarak tasarlandı. Dizilerin üretimi ise “Hyundai Rotem” ve “TCDD” önderliğindeki ortak girişim kuruluşu “Eurotem”in Adapazarı-Sakarya’daki tesislerinde gerçekleştirildi ve yerlilik oranının %85’e ulaştığı ilgililerce açıklandı. Böylece, ülkemizde üretilen tramvay araçlarında ilk kez bu denli yüksek bir yerlilik oranı yakalanmış oldu. Orijin firması tarafından, yaklaşık 30-35 yıl ömür biçilen TRAM İZMİR araçlarının, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ndeki başarılı işletmecilik sayesinde yarım asır kadar kullanılabileceği düşünülüyor.
Aslında, İstanbul gibi, İzmir’in de tarihsel kimliğine ait önemli unsurların başında gelen tramvay ile tanışıklığı bir hayli eskilere dayanmakta. İzmir’de 19. yüzyılın ikinci yarısında, ilk önce “atlı tramvay”lar devreye girerken, 1931 senesinde yerlerine “elektrikli tramvay”lar sefere konuldu. Teknik ömürlerini doldurdukları ve trafik tıkanıklığına neden olduklarından dolayı, söz konusu araçlar 1954 yılında İzmir’e kesinkes veda ederek, makamlarını bir başka çevre dostu araç olan “troleybüs”lere bıraktılar. Ne ilginçtir ki, ülkemizi troleybüs kavramı ile Ankara ve İstanbul’dan önce tanıştıran bu emektar taşıtlar da, yerlerine geçtikleri elektrikli tramvaylarla aynı gerekçelerden dolayı, 1992 senesinde sevgili şehirlerine “elveda” demek zorunda kaldılar. Sonuçta, İzmir halkının yeniden elektrikli tramvaya kavuşabilmesi için 60 yılı aşkın bir sürenin geçmesi gerekti.
Farklı nedenlerle uzun senelerdir İstanbul’da yaşayan bir İzmir’li olarak, kendi kendime bulup yıldan yıla olgunlaştırarak savunduğum ve ciddi ulaşım platformları dışında pek dile getirmediğim alçakgönüllü şöyle bir görüşüm vardır: “İzmir’in şehir içi ulaştırma ruhu, büyük ablası İstanbul’unkine öykünmek yerine, kendi özü ve özgünlüğüne döndüğünde, kalıcı başarıyı müthiş ölçüde yakalayabilecektir. Evet, söz konusu süreç zaman zaman aşırı sancılı ve sıkıntılı dönemler geçirebilse de, ulaşacağı noktalar hayli göz kamaştırıcı olabilecektir. Kentin uzak sayılabilecek geçmişindeki efsanevi troleybüs, banliyö treni ve ‘körfez vapuru’ tecrübeleri ve yakın geçmişten başlayarak, efsaneleşme hattına girmek üzere olan metro, İZBAN ve İZDENİZ deneyimleri, arzu edilirse, bu konudaki somut kanıtlar şeklinde algılanabilir.”
Büyük abla İstanbul ve küçük kardeş İzmir’in ileriki senelerde gerek raylı sistemleri, gerekse de deniz ulaşımını kent içi trafiğinde şimdikinden çok daha fazla ve etkili biçimde kullanabilmelerini umuyorum.
Verimli günler ve gelecek pazarki yazımda görüşmek dileğiyle.