Hani geçen hafta bir gece yarısı İzmir’e doğru yol alışımı anlatmıştım.
Tamponunda “yıkılmadım ayaktayım” yazan ama kasasındaki yükü ha yıkıldı ha yıkılacak haldeki bir kamyondan da söz etmiştim iki satırcık...
Mektup geldi. Aynen şöyle...
“O gün Çorlu’da iş ararken 6 ton İzmir var, dediler. Fiyatı iyi değildi ama hiç değilse mazot parasını kurtarırım diye 50 YTL verip işi aldım. Mal Çerkezköy’de dediler, gittim. 50 YTL daha verdim ama mal Çorlu’da dediler, tekrar döndüm Çorlu’ya. Adrese gittiğimde, bir 50 YTL daha ver, öyle yükle dediler. Verdim, girdim. 6 ton dedikleri yük 15 ton çıktı. Yıkılacaktım ama oraya kadar 150 YTL navlun ödediğim için yüklettim.
İpler az, gırgır yoktu ama yüklemeyi becerdim. İzmir’e kadar yıkılmadan götürdüm... Orada navlunu ve taşıma ücretini fatura ederim diye düşünürken, hesap numaranı ver, oraya yatırırız dediler. O gün bugün para yatırılmadı.
Geçen gün telefon ettim, para ne oldu diye, küfrettiler. İşte ben o zaman yıkıldım.”
Kamyoncunun adı, telefonu, olayın tarafları bende saklı.
Diyeceğim birinci şey şu...
Önümüze çıkan, gözlerimizin önünden hızla gelip geçen hayatlarda neler olup bitiyor, ne zorluklar yaşanıyor, farkında değiliz.
İkinci olarak da yetkililere bir sorum var. Nakliye sektöründe kendine yer etmeye çalışan haydut bozuntularıyla ne zaman ilgileneceksiniz? Bu alandaki başıboşluğa bir çare yok mu?