1980’li yıllarda devlet zoru ile İstanbul Boğazı’ndan ve Haliç’ten koparılıp, bir bataklık görünümünde olan Aydınlı Koyu’na yerleşen tersane emekçileri, 2000’li yıllara gelene kadar, rahat yüzü görmedi. Yeni yüzyılın başlamasıyla, dünya konjonktüründeki gelişmelerden tersanecilerimiz de payını alarak, sektörlerini zirveye taşıdılar. Bugün Tuzla, dünya denizciliğinde bir ‘marka’ haline gelmiştir.
Tam her şey yolunda giderken geçtiğimiz yıl, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin nazım planında yaptığı değişiklik, ‘Tuzla taşınıyor mu?’ sorusunu gündeme getirmişti. GİSBİR Yönetim Kurulu Başkanı Murat Bayrak da, 1969’da Bakanlar Kurulu ile tahsis edilen bölgede son sözün yine Bakanlar Kurulu tarafından söylenebileceğini belirterek, tartışmaları bitirmişti. Dünyanın, gemi inşa ve bakım-onarım merkezi olarak tanıdığı bir bölge hakkında bu tip söylentilerin dahi çıkarılması oldukça rahatsız edicidir ve kimseye yararı olmaz. Tersaneler, Tuzla ilçesinin yazgısıdır ve sonsuza kadar da orada kalmalıdır.
Tahsisler yenilenmeli
Ancak rahatsız edici de olsa, bu söylentilerin bir fayda sağladığını düşünebiliriz. Hiç vakit kaybetmeden tersanecilerimizin tepelerinde ‘Demokles’in Kılıcı’ gibi duran ’49 yıllığına tahsis’ şartı gerekli mercilere ‘kaybedilmiş yılları’da anımsatarak yenilenmelidir. Çünkü, ayağa kalkma çabalarıyla geçen yitirilmiş bir 20 yıl vardır ortada. Ve bu 20 yılın sonunda gelişimini tamamlamış; 80 bin dwt’lik gemi üretme projeleri yapan; küçük tonajlı kimyasal tanker üretiminde Avrupa şampiyonu olan ve dünya megayat üretiminde bir numara olmaya aday bir ‘marka’ değeri yaratılmıştır.
İşte Türkiye Cumhuriyeti devleti, şimdiye kadar hiçbir sübvansiyonuna mahzar olmamış gemi inşa sektörünün varlığını, tam da bu noktada anımsamak zorundadır. Bir sektör, ‘Ben dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle rekabet edebilecek düzeye geliyorum’ diyorsa, devletin de buna kayıtsız kalma lüksü olamaz.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Gençliğe Hitabesi’nde tersanelerin önemini en güzel şekilde belirtmiştir.
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bir ülkenin işgal göstergesi olarak 3 önemli unsur sayıyor Ulu Önder: Kale, ordu ve tersane. Ülke denizciliğini yıllardan sonra maküs talihinden uyandırıp, global dünyaya ayak uydurabilecek adımları atmasının önünü açan Denizcilik İdaresi, sektör temsilcileriyle bu gerçeği siyasi otoriteye anlatmalı ve ‘Tuzla markası’na bir 49 yıl süre daha tanınmalıdır.