Pandemi etkisiyle e-ticaret 2020 yılında rekor bir artış kaydetti ve Türkiye’de yüzde 45, dünyada yüzde 24 büyüdü. Bu büyümenin önümüzdeki dönemde de sürmesi bekleniyor. E-ticaret büyürken lojistik ve taşımacılık faaliyetleri de tüm zamanların en hızlı büyümesiyle karşı karşıya. Ancak yük taşımacılığının hacmiyle birlikte çevreye etkisi de artıyor. Uzmanlar yük trafiğinde yayılan karbon emisyonlarının 2050 yılına kadar 8 milyar tondan daha fazla olacağını tahmin ediyor. Dolayısıyla şirketlerin bu etkiyi dikkate alarak faaliyetlerini yeniden gözden geçirmeleri daha çevreci çözümleri devreye almaları gerekiyor.
Hali hazırda kamuoyunda bu konuda artan farkındalık şirketlerin müşteri tedarik zincirindeki farklı paydaşları üzerinde baskı kurmaya başladı. Bununla birlikte Haziran 2021’de Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanan Yeşil Anlaşma gibi regülatif aksiyonlar da şirketler üzerindeki baskıyı giderek artırıyor.
Artan beklenti ve baskılar doğrultusunda global ve lokal pazarlarda şirketlerin yeşil lojistik servislerine ve çözümleri üretmeye başladığı da gözlemleniyor. Ancak yapılan çalışmalara göre bu çözümlerin kullanım yaygınlığı ve çözümlere olan talep henüz istenen seviyelerde değil. Bu durumun nedeni olarak da yeşil çözümlerin yarattığı ek maliyetler ve bu maliyetlerin nakliyeciler ve son tüketiciye ne ölçüde yansıtılacağına ilişkin soruların henüz yanıt bulmaması gösteriliyor. Global danışmanlık şirketi Simon-Kucher&Partners, “Yeşil Lojistiğin Yükselişi ve Pazara Yansımaları” araştırmasıyla pazarda öne çıkan yeşil çözümleri incelerken, “Yeşil lojistik çözümleriyle kâr elde edilir mi?”, “Yeşil lojistik çözümleri ödeme istekliliğini artırıyor mu?” ve “Şirketler yeni durumda ne yapmalı?” sorularına yanıt veriyor.
Araştırmaya göre yeşil çözümler arasında “Sürdürülebilirlik Raporlama Servisi”, “Yeşil Rota Optimizasyonu”, “Yeşil Filo ve Operasyon” ile “Yeşildışı Hizmet Bedeli” öne çıkıyor. Simon-Kucher&Partners Şirket Ortağı Cem Balıkçıoğlu, sürdürülebilirlik raporlarıyla taşımacılıkla salınan karbon emisyonlarının ve operasyonlardaki enerji/su kullanımında yenilenebilir kaynak kullanım oranlarının tam şeffaflık ile raporlandığı ve böylelikle müşterilerde farkındalık yaratıldığını belirtiyor. Balıkçıoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Yeşil Rotalar, karbon salımını minimize etmeyi hedefleyen rota optimizasyonu süreçlerinin ve araçlarının kurgulanmasıyla karbon salınımında yüzde 30’a kadar azalma sağlayabiliyor. Yeşil Filo ve Operasyon çözümü kapsamında şirketler elektrik veya hidrojenize bitkisel yağ bazlı araçlarla filolarını güncelliyor, depo ve diğer operasyonlarında güneş panelleri gibi alternatif enerji yöntemine başvuruyor. Bu çözümü kullanan lojistik şirketlerinin sayısının da arttığını görüyoruz. Bunlara ek olarak Amazon gibi e-ticaret pazarı oyuncuları da aynı trendi takip ederek, sıfır karbon ve yüzde 100 yenilebilir enerji ve sürdürülebilir paketleme hedefleriyle bağlantılı olarak operasyonlarını yeşilleştirme projeleri gerçekleştiriyor. Yeşildışı Hizmet Bedeli çözümündeyse lojistik ve e-ticaret şirketleri karbon salınıma negatif etki eden acil teslimat, verimsiz paketleme ve iade gibi kargo kalitesine negatif yönlü etki eden taşımacılık işleri için ek hizmet bedeli faturalıyor.”
EK ÖDEMEYE NASIL YAKLAŞILIYOR?
ALINMASI GEREKEN AKSİYONLAR
Mevcut tablo geleceğin yeşil lojistik çözümlerde olduğunu gösteriyor. Peki göndericiler yeşil çözümler için normal nakliye masraflarına ek ödemeye yapmaya hazır mı? Simon-Kucher&Partners’ın araştırması kapsamında yapılan anket bu sorunun da yanıtını veriyor. Araştırmaya katılan taşımacılık müşterileri toplam teslimat maliyetlerinin yüzde 3 ila 10’u arasında bir fiyat artışının kabul edilebilir olduğunu söylüyor. Önümüzdeki süreçte sürdürülebilirlik trendi güçlendikçe, farkındalıkla birlikte ödeme istekliliğinin giderek artması bekleniyor. Tüm bu süreçte şirketlerin nasıl davranması ve hangi fırsatlara odaklanması gerektiğini de ortaya koyan Simon-Kucher orta ve uzun vadede alabileceği aksiyonları da belirliyor. Simon-Kucher&Partners Şirket Ortağı Cem Balıkçıoğlu, bu aksiyonları şöyle sıralıyor: “Uzun dönemli yeşil lojistik stratejilerinin oluşturulması gerekiyor. Şirketlerin regülasyonlarla ve müşteri beklentileriyle paralel bir şekilde 2025 ve 2030 tarihleri gibi ileriye dönük sunacakları yeşil lojistik ürünlerinin planlanmasına şimdiden başlaması şart. Yeşil lojistik ürünlerinin ve özel hizmetlerin geliştirilmesi gerekiyor. Hem global hem lokal oyuncuların yaptığı gibi emisyon miktarını azaltan ürünler ve salınım raporlamaları gibi ek hizmetlerin şimdiden planlanması, yıkıcı ve yenilikçi çözümlerin AR-GE planlarına dahil edilerek pazarın gerisinde kalınmaması gerekiyor. Değer bazlı fiyatlandırma da önemli. Şirketlerin sürdürülebilirliği de kapsayan farklı niteliklerin müşteri tarafında ödeme istekliliğini ölçümlemeleri ve sundukları servislerin müşteri tarafında ne oranda bir fiyat farkına tekabül ettiğini rakamlaştırmaları gerekiyor. Satış ekipleri doğru pazarlama ekipmanlarıyla donatılmalı.Şirketlerin satış ekiplerinin yeşil lojistik uygulamalarının faydalarını ve pazarda yarattığı değeri açıklamasına yardımcı olacak dokümanlarla donatması hem mevcut hem yeni müşterilerinde bu hizmetleri öne çıkarmayı sağlamaları dönüşümlerinin tamamlanması için en önemli adımlardan biri.”
LOJİPORT