Denizler boğuluyor, insanoğlu ise kaygısızca ve büyük pişkinlik içinde seyrediyor. İnsanlığın bu ilgisizliği sonucunda Denizlerdeki oksijensizlik oranı özellikle son elli yıl içinde, her on yılda bir ikiye katlanarak artmıştır.
Çılgınlık boyutlarına ulaşan teknolojik gelişme insanlığı egemenliği altına alarak onu kölesi yapmıştır. Önüne geçilemeyen ve sözde insanlık adına yapılan bu medeniyet vahşetinin en büyük armağanı artık geri dönüşümü olanaksız olan çevre kirliliğidir.
Dünya denizlerinde sadece belli bölgelerde bulunan ve su altının en gizemli yaşamına ev sahipliği yapan mercan resiflerinin %10 u, bir daha kazanılmayacak kadar tahrip olmuştur. Akdeniz'de avlanan balıkçılar her yıl 30 binden fazla deniz kaplumbağasının ölümüne neden olmaktadır. İnsan kaynaklı vahşetin boyutlarını çizebilmek olanaksız gibi. Kara, deniz ve havada bütün acımasızlığı ile artarak sürüp gidiyor ve insanoğlu ne gariptir ki kendi sonunu da kendi elleriyle hazırlıyor.
Toplam 150 deniz alanındaki oksijen seviyesi, hiç bir canlı türünün yaşamasına izin vermeyecek derecede düşüktür. En ölü deniz alanlarından birisi olan Karadeniz'de kirlilik belirtileri yıllar önce sinyallerini vermeye başlamıştı. Ama bu uyarıyı dikkate almayacak kadar medeniyet sarhoşu olmuş insanlık, şimdilerde kara kara düşünerek günah çıkartmaktadır. Akdeniz havzası da, kirlilikten en çok nasibini almış 34 sorunlu bölge arasında ne yazık ki üçüncü sırada yer almaktadır.
Antartika'nın vahşi sularında yaşamını sürdüren mavi balinaların nesli tükenme aşamasındadır. Adeniz'in sevimli fokları da aynı tehdit altındadır. Karadeniz'in %87 gibi önemli bir bölümü ise deniz yaşamından yoksundur. Daha önceki yıllarda ekonomik değeri olan 26 balık türünden, günümüzde sadece altı tanesi yeterli seviyede kalabilmeyi başarmıştır.
Suda yaşayan canlı türlerinin %7.5 ini içinde barındıran ve Dünya deniz alanlarının %1 ini oluşturan Akdeniz'e, Kızıldeniz aracılığı ile Süveyş kanalı ve Cebelitark boğazından ulaşan üç yüz yabancı deniz canlısının gelecekte büyük bir çevre sorununa neden olacağı bilim adamlarınca bilinmektedir.
Zaman zaman görünen kırmızı gelgitler, denizlerde oluşan kirliliğin en güzel habercisidir. Bu kırmızı hareketlilik denizlerdeki doğal yaşama ve özellikle de sahillerdeki bitkilere önemli zararlar vermektedir. Kırmızı gelgit tehlikesi bununla yetinmeyerek çöpleri mükemmel bir kimyager tecrübesi ile ayrıştırarak sudaki oksijenin azalmasına neden olur. Böylece yerel bitki örtüsü ve canlı yaşam boğularak kaybolup gider. Bütün deniz canlılarını ve insanı da öldürecek güçte olan nörotoksinleri üremesini sağlar.
Dünya denizleri, okyanuslar, göller, göletler, nehirler, sulak alanlar ve su birikintileri insanoğlunun kirli vahşetinden kurtulabilmek için bütün doğasal güçlerini kullanıyorlar. Bakalım kazanan hangi taraf olacak. Ama şu bir gerçektir ki doğayı yok ederek kazanacağı savaş, insanlığın son zaferi olacaktır.