Bu geceyi bir kruvaziyerde geçirmek

Dr. Güntürk Üstün

Ve geldik bir yılın daha son gününe. Bildiğiniz gibi bugün 31 Aralık. Ben de eski yıla ait LOJİPORT’taki bu son yazıma, belirivermek için sabırsızlanan 2018 senesinin ülkemize ve gezegenimize bol umut ve mutluluk getirmesini dileyerek başlıyorum. Daha sonra beni 2017 yılının Kasım ayından itibaren LOJİPORT sayfalarına kalıcı biçimde kabul eden başta genel yayın yönetmeni olmak üzere tüm haber/yazı ekibine ve bana ayrılan köşede yazdıklarımı izleyen okuyuculara içten teşekkürlerimi göndermek istiyorum.

Sizleri bilmem ama ben eğer mümkün olsaydı, bugün öğle üzeri İstanbul, İzmir, Cenova, Nice, Barselona, Londra (Tilbury), New York gibi ünlü liman kentlerinin birinden devasa bir kruvaziyere yolcu olarak binip, balkonlu bir kamarada 4-5 günden az olmayacak bir tura çıkmak ve bu gece yarısını da kruvaziyerdeki yoğun kalabalıktan uzakta, koca geminin daha az insanlı güvertelerinden birinde parlak dolunay ve sayısız yıldızlı mürekkep renkli gökyüzünü seyrederek geçirmek isterdim. Saatler gece 12’yi gösterdiğinde, geminin kısa aralıklarla uzun uzun çalan ürpertici düdük sesiyle görkemli havai fişek gösterilerine tanıklık etmekten dolayı da kendimi şanslı sayardım. Ama epey öncesinde, kruvaziyerin şık kafelerinden birinde meyveli pötifurlar eşliğinde birkaç fincan beş çayı içmeyi, kütüphanedeki zengin denizcilik tarihi kitaplarına göz gezdirmeyi ve akşam yemeği niyetine de, geminin dünya mutfağından farklı örnekler sunan lezzet duraklarının hemen hepsini ünlü bir gurme edasıyla kısa süreli ziyaretlerimle şereflendirmeyi asla ihmal etmezdim. Uykunun kampanası kafamın içinde çaldığında ise kamarama çekilerek, her zamanki gibi günün yoğunluğunun üzerimden adeta akıp gitmesini sağlayan gece duşumu alır ve kabarık yorganlı, bol yastıklı sert yatağıma gömülmeden önce, Alman klasik müzik bestecisi Felix Mendelssohn’un “Fingal Mağarası Uvertürü” [Die Hebriden/The Hebrides-Op.26] adlı büyüleyici yapıtının mp3 formatındaki halinin mini müzikçalarımın küçük hoparlörlerinden gece boyunca kabinimde düşük sesle yayın yapmasını sağlayacak ayarlamaları yapardım.

Bir düşünsenize! Vücudumdaki tüm nöronları esritecek o eskimez müzik ve hafifçe aralık bırakıp üzerine perdeyi çektiğim balkon kapısından içeri dolan henüz donduruculuk derecesine ulaşamamış bir poyrazın eşliğinde, hiç şüphesiz hayatımın en tatlı ve derin uykularından birine dalardım.

Böylesi bir azıcık uçuk düşü bu gece gerçekleştiremeyeceğim için mutsuz muyum? Elbette hayır!

Peki, böyle bir düşü yazıya döküp, ilgilenebilecek okuyucular ile LOJİPORT’taki köşemde paylaştığım için mutlu muyum? Evet, hem de çok! Artık bilgisayarımın tuşlarının “son” sözcüğünü dört gözle bekledikleri noktaya yaklaşıyorum.

Ama önce, deniz güzeli olmalarına karşın, gizliden gizliye deniz kızlarını müthiş kıskanan bütün kruvaziyer kardeşlerime şöyle seslenmeden edemeyeceğim: “İster Akdeniz’de olun, ister Atlantik’te veya başka sularda; deniz kızlarına daha alımlı olduğunuzu göstermek uğruna dikkatsizce aşırı hızlanıp da, yunus veya balina dostlarımı örseleyip öldürmeyin lütfen.

Haydi hepinize sağlıklı yıllar ve pruvanız neta, ufkunuz açık olsun!”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.