“Hiçbir şeyden çekmedi nasırından çektiği kadar” diye başlayan bir şiiri vardır Orhan Veli’nin… Yıllardır Türk lojistikçisinin nasırı da Bulgaristan. Küçücük bir ülke; sanayisi yok denecek kadar az ama altın yumurtlayan bir tavukları var: Türk lojistik sektörü. Karadan Avrupa’ya açılan en önemli kapı olduklarının farkındalar ve bunu dibine kadar kullanıyorlar. Sürücülere fahiş cezalar, keyfi uygulamalar, geçiş ücretleri… Bunlar yetmiyormuş gibi, transit geçişlerden sağladıkları belgelerle Anadolu’nun en ücra noktalarına kadar girerek bizim taşıyacağımız yüke de ortak oluyorlar. Çünkü, Avrupa’nın şımarık çocuğu sanıyor ki, biz ona gebeyiz. Hayır değiliz. Bulgaristan’a bize yaptıklarını fitil fitil burnundan getirtecek bir yöntem var. Ellerinden altın yumurtlayan tavuk gidince, şaşkın ördeğe dönebilecekleri bir alternatifimiz olduğunu bilmeliyiz. Bulgaristan’ı by pass edebilmenin formülü araçlarımızı full yakıtla Köstence üzerinden Ro-Ro ile göndermektir. Bu işten devletimizin hiçbir kaybı olmaz. Çünkü, kullanılacak ÖTV’siz akaryakıt yurtdışında harcanacak. Böylece Bulgar’ı transit taşımalarından da edersiniz. Bizim ülkemizde bizim malımızı da taşıyamazlar. İstanbul’dan Köstence ve dolayısıyla Bükreş 700 küsür kilometre. Tabi ki, gemiyle gittiğinizde yol ve süre uzuyor. Bulgaristan geçişi doğal olarak daha kısa ve daha ucuz. Ancak, Bulgaristan sana yardımcı olan değil, senin önüne set çeken, senden nemalanmaya çalışan bir ülke. Bulgarlar, transit geçişlere izin veriyor ama karşılığında da bizi sömürüyor. Onlar büyük avantajlar yaşıyor, biz ise engelleniyoruz. Devlet, gemiyle gitmeyi mecbur kılmalı. U.N Ro-Ro Köstence’ye gemi koydu, kısa bir süre sonra iptal etti. Birçok nakliyeci, arabasını 1-2 kere verdi, sonra vermedi. U.N Ro-Ro da verimsizliği öne sürerek hattı kaldırdığını açıkladı. İşin özeti, Bulgar nakliyecisinin önüne set çekmek için bu yolu mümkün olduğunca az kullanmalıyız. Bu bizi güçlü kılacaktır. Onlara şu mesajı vermek lazım: Sen minicik bir ülkesin! Ben oradan geçmezsem senin hayat damarlarından birini kesmiş olurum. Aklını başına devşir! MADALYONUN DİĞER YÜZÜ Lojistik sektörüne bir de karşı taraftan bakmak lazım. İyi navlunlar tarih oldu ve lojistik artık çok kazançlı bir iş olmaktan çıktı. Bunun üstüne her biri bir fabrika olan TIR’lara gözü gibi bakması ve koruması gereken devlet yerine, seni alfabenin bütün harflerini kullarak sağan bir yapı olunca iki kere mutsuz oluyor Türk lojistik sektörü. DİKKAT KAÇIYORLAR! Lojistik şirketi sahipleri de işadamı ve varlık nedenleri karlılık. Durum böyle olunca, devletin elini de sürekli ceplerinde yakalayınca daha az sömürülecekleri yerler arayışına giriyorlar. İşte bu yerlerden biri de yine Bulgaristan. Bulgaristan’da bir şirket kuruyorlar. Araçlarına Bulgar plakası takıp, bir de Bulgar sürücü oturttun mu sürücü koltuğuna… Bunalımlar da, dertler de sona eriyor. Türkiye’de yeşil sigorta ve trafik sigortasına 2.100 Euro ödüyorlar. Bulgaristan’da bu hizmet her şey dahil 450 Euro. Şoför maliyeti, kıdem tazminatı problemi yok. Şoför maliyeti 1.000 Euro. Türkiye’de şoför maliyeti 1.500 Euro’yu buluyor. Senelik plaka vergisi Türkiye’de en az bin lira. Bulgaristan’da ise 150 lira veriyorsun. Vize masrafı olarak yaklaşık ayda 5 bin Euro ödüyorlar. 1.000 lojistik şirketi olsa yalnızca 6 milyon Euro vizeye ödeniyor. Kardeş dediğimiz Azerbaycan’a bile dünyanın vize ücretini ödüyoruz. Yıllık Azerbaycan vizesi 450 lira. Türkiye, Azerbaycan’a vizeyi kaldırdı. Onlar ise ‘gardaş, gardaş’ diyerek bizden aldıkları vize paralarını istifliyor. Yönetim erkinin, artık özellikle uluslararası taşımacılık yapanları koruyan politikalar üretmesinin zamanı gelmiştir. Gün gelecek bazı harflerde vergi alacak kimse bulamayacaksınız. Hiçbir şey vermeden almak yalnızca Allah’a mahsustur. Hepinize sağlıklı, kazançlı ve mutlu bir yıl diliyorum. Saygılarımla. Selçuk ONUR
Bulgaristan’ı by pass etmek mümkün…
{{member_name}}
{{formatted_date}}
{{{comment_content}}}
YanıtlaYükleniyor ...
Yükleme hatalı.