Kanımca, günlük yaşam stresi, hava ve gürültü kirliliği ile terör ve ekonomik kriz tehditlerinin başını çektiği gitgide artan yerel ve küresel sorunlar, her sene olanağı bulunan daha fazla sayıda kişiyi ya tek başlarına ya da aileleriyle beraber keyifli kruvaziyer gemi seyahatlerine yönlendirmekte! Öte yandan, yaklaşık son on yıl içerisinde gezegenimizde bir de, popülerlik oranı hemen hemen hiç azalmayan yine kruvaziyer destekli “kutup turizmi” olgusunun varlığına tanıklık etmekteyiz. Söz konusu turizm türü temelde “Arktik (Kuzey Kutbu bölgesi)” ve “Antarktika (Güney Kutbu bölgesi)” turizmi olmak üzere 2 başlıkta ele alınıp incelenmesi gereken bir gerçeklik durumundadır. Bununla birlikte, her iki tip kutup turizminin de geleceğini tehdit eden en önemli sorun ortaktır diyebiliriz ki, o da çoğunuzun doğru tahmin edebileceği gibi, “kutup bölgelerindeki buzların hızla erime sürecine girmiş olmasıdır.”
Sonbaharın ortasına yaklaştığımız şu günlerde, kutuplardaki buz miktarının 2008, 2010 ve 2012 yıllarının güz başlangıcındakilerde kaydedilen değerleri zorlayacak denli dibe vurduğu ve bu dibe vuruştan mucizevi bir dipten dönüşle tekrardan yüzeye çıkışın neredeyse imkansızlığı hemen hemen bütün doğa bilimcilerin açıkça dillendirdikleri bir realite. Neden derseniz, son on senedir kutuplardaki buz kütlelerinin erime hızında hiç de yavaşlamaktan yana görünmeyen kronik bir artış söz konusu da ondan!
Kutuplardan (özellikle de Kuzey Kutbu’ndan) uzakta yaşayan birçok insan için buzulların erimesinin bir miktar soyut bir anlam taşıyabileceği düşünülebilirse de, günümüzde artık televizyondan çok internet sayesinde daha fazla kişi konunun gezegenimiz için taşıdığı trajik önemin farkına varmaya başlamıştır denilebilir. Tüm dünyada giderek artan sayıda gerçekleştirilen konuya ilişkin belgesel veya konulu filmlerle insanlık, alınabilecek sıradan fakat kalıcı önlemlerle küresel ısınmanın durdurulamasa bile mutlaka yavaşlatılmasının birinci koşul olduğunu ve bunun için de sosyal medyanın yadsınamaz gücü aracılığı ile politikacıları uyarıp harekete geçirerek, yıllardır süregelen bir tür korkunç çevre katliamı hakkında farkındalık yaratması gerektiğini kavramış durumda.
Diğer yandan, bütünüyle kaybolmalarından önce kutuplardaki görkemli süt mavisi buz kütlelerini (ve civarda yaşayan çeşitli hayvan türlerini) olanağı olan çoğu turist yakından görmek istediğinden, olayın bir de turizm, daha doğrusu kruvaziyer turizmi açısından da kolay kolay göz ardı edilemeyecek bir özelliği var. Başta Kuzey Kutbu olmak üzere, dünyamızın iki ayrı ucundaki kutup bölgelerine hâlâ en kolay, güvenli, konforlu ve keyifli biçimde ulaşmanın yolu deniz yolculuğundan geçiyor. Gemi yolculuğunun belli bölümlerinde turistler uzman rehberler eşliğinde teknelerle karaya çıkabiliyorlar. Tur operatörleri özellikle doğa harikası Alaska ve Grönland (hatta İzlanda) bölgelerine okyanuslarda seyredenlerdekinden daha küçük yapıda ama sağlamlık ve konforda onlardan hiç de geri kalmayan gezinti gemileriyle yolculuk eden turist sayısının 1999’dan bu yana ikiye katlandığını belirtiyorlar.
Kuzey Kutbu'nun Güney Kutbu (yani Antarktika kıtası) kadar soğuk olmaması ve daha fazla sayıda hayvana ev sahipliği yapması nedeniyle kutup gezginleri tarafından daha sık tercih edildiği sır değil. Bu bölgeye düzenlenen gemi gezilerinde, zaman zaman zorda kalındığında, dev buzkıranların yardımına ihtiyaç duyulmasının da söz konusu kruvaziyerlerin renklilik katsayılarını artırdığından rahatlıkla söz edebiliriz [Bu arada yeri gelmişken, meraklıları için, 21 Mart-23 Eylül tarihleri arasında Kuzey Kutbu ve civarında 6 ay gündüz, Güney Kutbu ve civarında 6 ay gece yaşandığı, 21 Eylül-23 Mart tarihleri arasında ise Kuzey Kutbu ve civarında 6 ay gece, Güney Kutbu ve civarında 6 ay gündüz yaşandığı bilgisini de paylaşmak isterim]. Olabildiğince tarafsız veri kaynaklarına göre, her 2 kutup bölgesine yapılacak gezilerde deneyimleri ve sağladıkları hizmetlerle ön plana çıkan tur şirketleri şunlar: Seabourn Cruise Line, Hurtigruten, Abercrombie & Kent, Ponant, Quark Expeditions ve Polar Cruises.
“Yahu, henüz çok geç değilken ve daha zaman varken şu buzulları bir Arktik kruvaziyer gezisiyle biz de bir yakından görelim, hatta mümkünse onlara şöyle bir dokunalım” diye düşünenler ne yapıp edip Kuzey Kutbu’na akın ediyorlar, ancak buz kütleleri tamamen kaybolduğunda aynı yoğun akına devam edecekler mi? Muhtemelen hayır! Katı gerçekçilikten ödün vermeyen bilim insanlarına göre, Kuzey Kutbu ve buzullarının meraklısı olanların önünde, dünya genelinde hiçbir çevreci önlem alınmadığı takdirde, benzer gezileri gerçekleştirebilecekleri en fazla birkaç on yıl daha var ve hepsi o kadar! Ondan sonrasında insanlar, bir vakitler çektikleri güzelim fotoğraflarla filmlere bakarak, hafif ya da derin bir hüznün eşliğinde avunmak durumunda kalacaklar. Aynı bilim insanları gerek Arktik, gerekse de Antarktika turizminin sürdürülebilirliğini artırmak amacıyla küresel ısınma karşıtı önlemlere aşağıda özetlenen kutuplara yönelik şu faaliyetlerin de eklenmesine vurgu yapıyorlar:
● Turlar ve özel geziler öncesinde ve sırasında turistlere doğaya çevreci yaklaşım hakkında kısa süreli düzenli eğitimler verilmelidir.
● Turlar ve özel geziler boyunca gerek gemide iken, gerekse de karaya çıkıldığında turistlerce hiçbir kutup hayvanına zarar verilmemelidir.
● Kutup bölgelerinin yakınlarında yaşayan yerel nüfustaki doğal yaşamın korunmasına ait bilinçlilik düzeyinin yükseltilmelidir.
● Mümkün olan kutup bölgelerinde uygun altyapı inşası ile hem yerel halkın, hem de karaya çıktıklarında turistlerin çevreyi olası kirletme riskleri azaltılmalıdır.
● İyimserlik ve umut, turizm destekli bir taşımacılık sektörünün, yani yeryüzü denizlerindeki dev “kruvaziyer işletmeciliği”nin stratejisi olamaz! Olsa olsa, sefer haritasının duygusal-düşünsel yönü ağır basan unsurlarından biri olabilir. O nedenle söz konusu sektör, aynen denizlerin kirlenmesinde sergilediği sonuç odaklı kararlılığı kutupların erimesinde de göstermelidir.
Özetlenecek olursa, bundan böyle tek bir kutup ayısı, kar baykuşu, kutup tilkisi, penguen, ren geyiği, orka, kambur balina, mavi balina, deniz fili, fok ve daha nice kutup sakini, sayıları gitgide azalan hayvanın yaşamına hiçbir surette kastedilmemesi gerektiğinin insanlığa yüklediği anlamlı ve ağır sorumluluğun asla ve asla unutulmaması şart mı şart! Hep anımsanmalıdır ki, tıpkı dünyamız okyanusları gibi dünyamız kutuplarının varlığı da ciddi ve geri dönülemez şekilde tehlikenin karasularına girdiğinde, bundan en olumsuz biçimde etkilenecek ilk sektör hiç şüphesiz ticari denizcilik (ve tabii ki şimdilik kaygısız bir özgüvenle sürekli büyüyen “kruvaziyer turizmi”) olacaktır.
Verimli günler ve gelecek pazar yine bu sütunda görüşmek üzere.