Hepimize ecel terleri döktüren o uğursuz limandan sonunda kaygı yüklü bir kurtuluşla ayrılarak geride bıraktığımız 2020 yılı gibi 2021 senesinde de "COVID-19" pandemisi gene gezegenimizde bizlerle birlikte olacağı ve zaten bambaşka, binbir çeşit zorlukla dolu günlük yaşam mücadelemizi de öyle kolay kolay terk etmeyeceği sanısını uyandırıyor! Küresel yaygın salgının “üçüncü dalga” olasılığı gündeme yerleşmeye hazırlanırken, geliştirilmiş-geliştirilecek aşı ve aşıların varlığına güvenip, hijyen ve korunma önlemlerimizi aksatmadan ve umutsuzluğun sinsi ve zihin yıpratıcı tuzaklarına da düşmeden bu kaotik gerçekliği kabullenmemizde sayısız yarar var tabii ki! Her ne kadar kamuoyunun moral düzeyini gözetse de, bilim dünyasının çaktırmadan epeydir sıklıkla vurguladığı noktalar bunlar aslında.
Yeryüzünü hiçlikle geleceksizlik rotasına doğru savurmaya âdeta kendini adamış gibi görünen bu dişli sağlık krizine karşı nakliyat ve lojistik camiası bünyesinde belki de en fazla dikkat ve özeni dünya ticaretini yönlendiren işbilir ve çalışkan temel unsurların başında gelen denizyolu ile konteyner taşımacılığı sektörünün göstermesi gerekiyor. Peki sözünü ettiğim dikkat ve özeni ilgili sektör gösteriyor mu? Kesinlikle ve hiç aksatmadan! Peki tamamen yeterli mi? Ne yazık ki hayır! Niçin? Çünkü kötü hava şartları yüzünden handiyse ticari denizcilik sektörünün tüm önde gelen dev şirketleri arasında en az bir koskocaman gemisinden (bandırasından, bağlama limanından, boyutlarından, bordasının renginden bağımsız) seyir sırasında konteynerini yitirmeyen kalmadı da ondan [Güvenilir kaynaklara göre, konteynerleriyle birlikte batan gemiler hariç, 2008 - 2020 arasındaki dönemde her yıl ortalama 1400 adet konteyner gemilerden denize düşerek sürüklenip kaybolmuş]!
Değerli konteyner gemi işletmecisi arkadaşlar ve sevgili konteyner gemisi kardeşler! Gelin hep birlikte yeni deneyimlemeye başladığımız 2021 senesiyle devamını gitgide denizyolu taşımacılığında konteyner kaybının minimum düzeye ineceği zamanlar yapalım! İnsanlığın neden olduğu ve maalesef tam düzelmesi ihtimal dışı bir görünüm sergileyen olumsuz iklim koşullarını (sert rüzgârlar, şiddetli fırtınalar, azman dalgalar) bahane ederek okyanusları konteyner kayıplarıyla ne kirletme ne de deniz trafiği açısından tehlikeli hale getirme girdabına kapılmayalım! Kruvaziyer sektörü hâlâ sisli bir ortamın kırılganlığında palamarlarını çözemezken, konteyner gemi işletmeciliği yüklerini (ve nadiren de yükleriyle beraber filolarının gözbebeği kimi gemilerini) açık denizlerde kaybetme riskine maruz kalarak ağır bedeller ödeme lüksüne sahip değil!
Denizlerde konteyner kaybı kronik sorunuyla yüzleşmek zorunda kalan denizcilik endüstrisinin artık dördüncü mantık çıkarımı rıhtımına yanaştığı yorumunu rahatlıkla yapabiliriz [Problem ilk önce görmezden gelindi, sonra reddedildi, ardından kızağa alındı ve nihayet şimdi ciddiyeti benimsenilmişe benziyor]. Denizyolu, hem yük hem de yolcu taşımacılığında konumunu yüzde yüz garantili zannetmenin ne denli kafa karıştırıcı ve yalancı parlaklığa sahip bir ışıldak olduğu hakkında dilerse, kadim kankası demiryolunun rakipsiz öngörüsüne hiç çekinmeden, güvenle başvurabilir. Başvurmalıdır da! Öte yandan, “COVID-19” pandemisi sırasında önemi iyice artan karayoluyla yük nakliyatının çizdiği başarı grafiğiyle hava kargosu hizmetinin yakaladığı inanılmaz ivmeyi de radarlarında dikkatle izlemeyi asla bırakmamalıdır elbette!
Verimli günler ve gelecek yazımda yine bu sütunda görüşmek üzere.