Kayıtsız şartsız, körükörüne bir ulusun, umutlarını yıkan tam bir teslimiyet. Ayaklar altına alınan gurur ve onur, inançları yürekten sarsan, Ulusal kimliği boğazlayan, inanılması güç bir esaret. Türk halkını köle yapmaya yönelik korkunç bir planın antlaşma maddeleri. Paris’in civarındaki Sevr kasabasında Türkiye'ye takılan kelepçenin yürekleri parçalayan izleri.
Sevr antlaşmasının Denizcilik ile ilgili bölümleri de çok acı ve denizciliğimiz adına kabus dolu içeriktedir. Hiçbir gerekçe göstermeksizin, limanlarımızdaki bütün savaş gemileri müttefik emperyalist devletlere teslim edilecektir. Karadan kuşatılmış olan Türkiye son olarak da denizden boğulmaya çalışmaktadır. Yeni savaş gemisi alımını ve de yapımını da yasaklayan bu antlaşma ile Türk Ulusunun denizlerde Hiçbir etkinliği kalmıyordu. Birçok savaş gemisi de silahlardan arındırılıp ticaret gemisi konumuna getirilecekti. Anlayacağınız bize hiçbir hak tanımayan ezici bir antlaşma.
Emperyalist ortaklar tarafından kurulmuş olan ''Müttefikler arası kontrol komisyonu'' Gestapo gibi çalışarak deniz kuvvetlerinin elindeki bütün cephane, torpido, mayın ve diğer techizatı teslim almıştır. Yıkım sadece bununla sınırlı kalmayıp Osmanlı bahriyesindeki subayların ve erlerin sayımının kontrolüne kadar inmiştir. Deniz ticaret filosunda görevli subay ve mürettabatın askeri eğitim görmeleri kesinlikle yasaklanıyordu. Öyle ki, Osmanlı Bahriyesinin personeli tamamen gönüllülerden oluşturulacaktı. Deniz uçağının bile bulundurulması yasaklanmıştı.
Türkiye'yi Uluslararası alanda da bağlayan bu ezici antlaşma gereğince, Ülkemiz Hiçbir yabancı Ülkeye kesinlikle askeri amaçlı denizci bir heyet gönderemeyecek vede görevlendirmeyecektir.
Bütün denizlerimize zincirler vurulmuş, sahillerimiz haince kuşatılmış ve işgal edilmiştir. Bundan sonra yapılacak tek bir gerçek kalmaktadır. Ulusal mücadeleyi başlatıp bu işkenceye artık bir son vermek. Bu özgürlük, vatan ve Ulus sevgisinin gücü ile başlatılan kurtuluş savaşında, Türk denizcileri inanılmaz başarılar gerçekleştirmişlerdir. Ufak tefek, yaşlı gemilerle tonlarca askeri malzemeyi cephelere sevk ederek tam bir lojistik destek sağlamışlardır. Marmara'daki sevkiyatlarda gemilerin motorlarının sesiz çalışması için makinaların dumanının lastik bir hortumla denize verilmesi sağlanmıştır.
Askeri ve sivil denizcilerimiz gece gündüz demeden kahramanca ve fedakarca çalışmakta, en zor görevlerden bile başarı ile çıkmaktadırlar.
Denizlerden gelen, bu destek ve güç ile düşman ilk defa İnönü'de durdurulmuş ve Sakarya'da geri çekilmek zorunda bırakılmıştır. Türk Ulusu için bu asla yeterli olmazdı. Düşman tamamen yok edilmeli ve tam bir bağımsızlık kazanılmalıydı. Bu duygu ve çoşku seli içinde Dumlupınarda yok edilen düşmanın geri kalanlarıda İzmir'de denize dökülmüştür.
Denizin gazabı, Türk ulusunun inancı ve Atatürk'ün önderliği ile tarihin karanlık sayfalarına gömülen emperyalist Ülkeler, bundan sonra Türkiye Cumhuriyetinin varlığını sonsuza kadar kabul etmek zorunda kalacaklardır.