Yıllardır kendime aşılaya aşılaya sonunda benliğimdeki yerini sağlamlaştırdığım bir alışkanlık vardır. Hangi amaçla, hangi ülkede olursa olsun, hızlı feribot veya YHT (Yüksek Hızlı Tren) ile çıkacağım 2-6 saat arası sürecek günün herhangi bir saatindeki bütün seferlerde hep yanımdaki yeterince büyük evrak çantamdan, her biri 40 gramlık 2 adet çikolatayı hiç eksik etmem. Söz konusu çikolataların daima bir tanesi bitter diğeri de sütlü tiptedir. Bu iki önemli destekçimin yardımıyla olur da, yolculuk sırasında şiir ya da düzyazıyla doldurmaya çabaladığım büyükçe not defterlerime satırlar eklerken beynim bir duraklama evresine girerse, bu duraklamanın uzunluğunu 40 gramlık çikolatalarımdan biriyle mümkün olduğunca hızlı bir şekilde kısaltabileceğimi iyi bilirim. Diyebilirim ki yaşadığım sürece her tatlıdan vazgeçmeyi göz alabilirim fakat çikolata ve dondurmadan neredeyse asla. Ulaştırma sektörünü takip ettiğim gibi ilgiyle izlemeye çalıştığım dünya çikolata endüstrisinde 7 ay kadar önce beliren hayli önemli bir yenilik/gelişme, bu pazar günkü köşe yazımda ele alacağım izleğin tamamına egemen durumda.
Merkezi Vevey’deki, dünyanın en büyük yiyecek ve içecek şirketi, İsviçreli “Nestlé” firmasının beyaz çikolatayı (yani üçüncü çikolata türünü) yaratarak, bitmiş ürün olarak piyasaya sürmesinden 80 yılı aşkın bir zaman sonra, geçen sonbaharda ilk kez yeni bir çikolata türünün varlığı yine bir İsviçreli firma olan “Barry Callebaut” tarafından keşfedildi diyebiliriz (Aslında ilgili firma bu yeni çikolata üzerinde 2004 senesinden beri yoğun biçimde çalışmaktaydı). Bundan böyle, gezegenimizin söz konusu vazgeçilmez tatlarından birinin tonları siyaha yakın kahverengi, açık kahverengi ve beyaz rengin ötesine, “pembe”ye, evet, yanlış okumadınız, pembe-erguvan arası ilginç bir renge taşınmış olacak. Her ne kadar, meyvemsi bir tatla pembemsi bir renge sahip bu yepyeni çikolata çeşidinin yaratıcısı firma ürününün rengini şimdilik “yakut çikolata” olarak adlandırmayı yeğlese de, “pembe çikolata” ismi konunun meraklılarının belleklerinde yavaş yavaş yer etmeye başladı bile.
Herhangi bir aldatmaca/hilenin kesinlikle söz konusu olmadığını özellikle vurgulayan, merkezi Zürih’teki dünyanın en önemli kakao işleyicisi ve hammadde çikolata üreticisi Barry Callebaut firması, pembe çikolatanın Fildişi Sahili Cumhuriyeti, Ekvador ve Brezilya’da yetişen özel bir tip kakaonun çekirdeklerinden elde edildiğini belirtiyor. Pembe rengi tamamen doğal olan bu çikolatanın üretiminde renklendirici özelliğe sahip hiçbir katkı maddesi kullanılmamış. Geçtiğimiz yılın eylül ayında Çin’in Şanghay kentinde gösterişli bir organizasyonla ilk dünya tanıtımı yapılan pembe çikolatanın meydana getiriliş yöntemlerinin, geliştiricisi İsviçre firması tarafından adeta “devlet sırrı” gibi saklanmasına şaşmamak gerek.
Barry Callebaut, çikolatanın doğrudan tüketiciye arzını gerçekleştiren bir pazarlama-satış şirketi değil. O nedenle, tanıtım faslı ve ilk şok dalgasının ardından beklenen, aşırı sürpriz olmayan biçimde gerçekleşti ve 2018 senesinin ocak ayı ortasında, adı hemen her ülkede piyasada satılan çikolatalarla adeta özdeşleşmiş ünlü Nestlé firması, dünyanın bitmiş ürün olarak ilk pembe çikolatasını efsanevi markalarından “KitKat” şemsiyesi altında Japonya ve Güney Kore’de aynı anda satışa sundu. Böylece gezegenimizin şu anki en şanslı çikolataseverleri konumuna ulaşan Japon ve Güney Koreli çikolata tutkunları, geride bıraktığımız romantik Sevgililer Günü’nde birbirlerine “KitKat Chocolatory Sublime Ruby” markalı pembe çikolatayı hediye edebilme fırsatını da yakaladılar. Diğer yandan Nestlé, aynı ürünü önümüzdeki aylarda Birleşik Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa ve İsviçre’de satışa sunabilmek için hazırlıklarını yoğunlaştırıp hızlandırıyor.
Eğer buraya kadar okuduklarınızdan sıkılmadıysanız, gelin birlikte çikolata hakkındaki bilgilerimizi kısaca tazeleyelim. Çocuk, genç, yaşlı, kadın ya da erkek, hemen herkesin ortak tutkusu, tüm dünyanın en sevilen lezzetlerinin ilk sıralarında yer alan çikolatanın tarihi yaklaşık 4000 yıl öncesine, Güney Amerika yerlilerine dek uzanıyor. Günümüzde “bitter çikolata” diye bilinen ürünler, bileşimlerinde %70 veya daha fazla oranda kakao tozu, ayrıca da kakao yağı ve şeker içeriyorlar. Daha sonra geliştirilen “sütlü çikolata”, bitter tipine oranla daha düşük oranda kakao tozu içerirken, bileşiminde kakao yağı ve şekere ek olarak süt de barındırmakta. Pembe çikolata çıkagelmeden önce en yeni çikolata unvanını elinde bulunduran “beyaz çikolata”ya gelince o, kakao tozu yerine sadece kakao yağı ve şekerin uyumlu karışımdan meydana gelmekte. Pembe çikolatanın içeriğinde ise kakao tozu, kakao yağı, şeker ve düşük oranda süt var.
Şimdilerde gıda endüstrisinin bir bölümünün kafası, “Yahu gerçekten dördüncü bir çikolata tipine ihtiyacımız var mıydı?” sorusuyla meşgulken, tanınmış Japon pasta şefi “Yasumasa Takagi”nin Nestlé’ye ait KitKat markası için özel olarak yaratımını gerçekleştirdiği ürünün popülaritesi Japonya’da süratle artmakta. Zaten KitKat’ın ülkenin en çok satan çikolata markası olması da Nestlé firmasının ne denli doğru bir lansman kararı aldığının kanıtı sayılabilir. Bu arada, KitKat’ın Japonya’daki müthiş ününde, Japonca’da “kesinkes kazanmak” anlamına gelen "kito kato" cümlesiyle yakın benzerliğinin rolünü de unutmamak gerek.
Evet değerli LOJİPORT okurları. Gitgide daha fazla sayıda hekim ve diyetisyenin, herhangi bir kalp-damar hastalığı ve/veya diyabeti olmayan kişilere, aşırıya kaçmamak koşuluyla günlük düzenli kullanımını önerdiği, vücutta bir tür “mutluluk hissi yaratan”, besleyici değeri yüksek çikolatanın cephesinde son durum böyle. İsviçreli Barry Callebaut ve Nestlé firmaları sayesinde, “ölçüsüzce yiyenin şişman, inatla yemeyenin pişman” olduğu geniş çikolata ailesine artık yeni bir üye/ürün daha katıldı. Bakalım, söz konusu pembe çikolatalı KitKat’ı ülkemizdeki marketlerden ne zaman makul fiyatla satın alıp, damak tadımızla tanıştırmak kısmet olacak? Anımsanacağı üzere KitKat, orijinal sütlü çikolatalı haliyle uzun süredir Türkiye’de mevcut ve çoğumuzun (ben dahil) haklı gözdelerinden. Dördüncü çikolatanın pembe-erguvan arası renkleri ve kendine özgü doyumsuz kokusu ve tadıyla ben şahsen gelecekteki hızlı feribot ve YHT yolculuklarımın belki daha keyifli, daha unutulmaz ve yazınsal açıdan daha verimli geçeceğine inanıyorum. Yaşarsam deneyimleyeceğim.
Verimli günler ve gelecek pazarki yazımda görüşmek dileğiyle.