İMEAK Deniz Ticaret Odası, tarihinde örneği yaşanmamış bir seçime hazırlanıyor. Bu sözden, seçimin yalnızca çok çekişmeli geçeceği sonucu çıkarılmasın. Tabii ki, bir koltuk ve iki aday varsa, sonucu kestirmek kolay olmayabilir. Ama somut bir gerçek var ki, Oda’da seviye hiç bu kadar yerlerde gezinmemişti.
Uzun süredir ortalıklarda görünmesem de, yıllarca hemen her meclis toplantısını izlemiş biri olarak öngörülerim tabii ki var. Ama önce seçimi kazanacak yeni yönetime iki önemli beklentimi iletmek istiyorum.
Türkiye’de herkesin malumu inanılmaz güçlü bir karayolu lobisi var. Ülkenin dört bir yanı denizlerle çevrilidir ama ne hikmetse ulaşım, araç sayısı her yıl katlanarak artan fakat artamayan yollara mahkum bıraktırılmıştır. Yeni yönetim, kıyıya paralel taşımacılığın önemini almayan kafalara defalarca anlatmalı, gerekirse elini taşın altına sokabilmelidir.
Düşünsenize, Beylikdüzü’nden biniyor ve Kadıköy’deki işyerinize en geç 1 saatte varıyorsunuz. Üstelik bunu tertemiz deniz havasını ciğerlerinize çekerek yapıyorsunuz. Ya da, Yenikapı’dan aracınızla feribota biniyor; Bodrum’da, İzmir’de iniyorsunuz. Ne güzel bir ayrıcalık değil mi?
Lucien Arkas Oda’da niye yok?
İkinci talebim de, vefa ile ilgili. Türk bayraklı gemi tonajını hesapladığınızda grafikteki en büyük dilimin Arkas Denizcilik’e ait olduğunu görürsünüz. Birçok Türk armatörümüzün aksine kökenleri Fransa’ya dayanan Lucien Arcas, gemilerinin tamamına Türk bayrağı çektirmiş ve kazancından doğan vergiyi de ülkemize ödemiştir. İşte o beyefendi, duayen denizciyi meclis toplantılarında göremiyorsunuz. Çünkü, vaktiyle arka arkaya 3 oturuma katılmadığı gerekçesiyle meclis üyeliğini düşürdüler.
Yeni yönetimin ilk gündem maddelerinden birini bir şekilde küstürülen meslek büyüklerinin gönlünü almak için yapılması gerekenler oluşturmalıdır. Denizci değer bilir, denizci saygılıdır. Odanın en güzel yerine minik bir loca yaptırılıp, Lucien Arkas, Yalçın Sabancı, Yılmaz Ulusoy gibi değerler oturumları oradan izleseler, güzel olmaz mı? Eğer böyle olsaydı inanın Eylül ve Ekim ayı meclis toplantılarındaki seviye bu kadar aşağılara inmezdi.
İbre kimden yana?
Başta da belirttiğim gibi uzunca bir süredir oda toplantılarını takip etmiyorum. Hepimizin Odası diye bir oluşumun ortaya çıktığını görünce, moda deyimle zaman zaman metal yorgunluğu yaşadığını düşündüğüm Metin Kalkavan’ın başkanlık yaşamında sona geldiğini düşünmüştüm. Efendiliğiyle her zaman öne çıkan Tamer Kıran; geçen dönem Metin Kalkavan’ı silkeleyen ama yıkamayan Salih Zeki Çakır; en başarılı denizci kadın denince akla gelen ilk isim olan Şadan Kaptanoğlu ve Vapur Donatanları Derneği’nin başarılı başkanı Recep Düzgit… Özetle muhteşem bir kadro.
Deniz Eraydın’ın konuşması milattır
Aylardan sonra ilk kez Eylül ayı meclisi toplantısını izledim. Metin Kalkavan ile birlikte hareket eden Deniz Eraydın aldı sözü ve Meclis Başkanı Cengiz Kaptanoğlu’nun engelleme çabalarına karşın, ajitasyon dolu, ilgilisini gerçekten irrite eden bir konuşma yaptı. Ardından Tamer Kıran, gerilen havayı yumuşatmaya çalışsa da, Salih Zeki Çakır ve Recep Düzgit, iyi hatipliklerine gölge düşürecek bir tarzda öfkelerine yenik düştükleri belli olan tonlamalarla yanıt verdiler.
İşte bu konuşmanın ardından uzaktan yaptığım öngörülerin nasıl boşa çıktığını gördüm.
Cengiz Kaptanoğlu, Hepimizin Odası Hareketi’ne zarar veriyor
DTO Meclis Başkanı Cengiz Kaptanoğlu, her ne kadar 4 kişiden oluşan hareketin içinde resmen görülmese de, evlat durumundan sonuna kadar içindedir. Ekim ayında Metin Kalkavan’a dönerek yaptığı “Sana değil, bana verecekler” çıkışı halen hasbelkader yürüttüğü meclis başkanlığı görevinde çok da tarafsız olmadığını da ortaya koymuştur. Bir de oturumun sonunda basın mensuplarına dönerek “alın bunu çekin” deyip, cinsel organını işaret etmesi bence bardağı taşıran son damla olmuştur.
Öte yandan Şadan Kaptanoğlu, bilgi birikimi ve tecrübesiyle babasının vesayetinden bağımsız, dimdik yürüyebilecek kalite ve yetkinlikte bir kadındır. Cengiz Kaptanoğlu, kızını korumaya çalışırken aslında ona zarar verdiğini artık anlamak zorundadır. Cengiz Kaptanoğlu’nun agresif tavırları emin olun Hepimizin Odası Hareketi’ne oy olarak geri dönmeyecektir.
Bir de Metin Kalkavan var…
Yaklaşık 30 yıldır denizcilik ve lojistik haberleri yaparım. Metin Kalkavan’ı da seçildiğinden bu yana iyi tanırım. Başlarda, özellikle medya ile iletişim sorunu yaşadığı için defalarca eleştirmişsem de, Sayın Kalkavan hep üzerine koyarak ilerliyor. Yanı sıra, özellikle altını çizmek gerekir ki, ben Metin Kalkavan’ı hiç bu kadar iştahlı ve çalışkan görmedim. Müthiş bir enerjiyle denizi ilgilendiren her birime dokunmaya çalışıyor. Tam bir çat orada, çat kapı arkasında durumu hakim yani…
Sözün özü, yukarıda da değindiğim gibi Deniz Eraydın’ın konuşması milat olmuştur ve bence artık ibre Metin Kalkavan’dan yanadır.
Saygılarımla.