Geçtiğimiz akşam başkanlığını yürüttüğüm Dışyönder olarak bu isimle önemli bir webinara imza attık. DHL global Başkan Yardımcısı Burak Ertuna, Arkas Konteyner Genel Müdürü Can Atalay ve Ekol Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Musul konuğumuz oldu. UND eski Başkanı Tamer Dinçşahin ile birlikte moderasyonunu yürüttüğümüz webinarın 2,5 saat sürdüğünü ve büyük ilgi gördüğünü söyleyebilirim. Zira, Rusya-Ukrayna savaşının da kısa sürede sona ermeyecek olması, zaten pandemi ile başlayan tedarik zincirindeki akışkanlığın azalması gibi konular, önemli üç lojistik firma yöneticisinin ileriye dönük mesajları son derece önemli idi. Bazı kritik başlıklara; tüm ihracat ve ithalat yapanları yakından ilgilendirdiği için değineceğim. Önceki Cumartesi Türkiye Satınalma Yöneticileri Derneği’nin (Tusayder) gerçekleştirdiği zirvedeki konuşmamda konu başlığım “Tedarik zinciri bozuluyor mu?” idi. Görülüyor ki satın alma dünyasının da ihracatçıların da merak ettiği sorular neredeyse aynı.
Pandemi ile yükselen konteyner fiyatlarının, yeniden eski seviyesine gelmesinin zor olduğu yönünde bildi edindik dün akşam. İlk zamanlara göre biraz daha gevşese dahi arz-talep dengesi tümüyle eski seviyelerine gelmeden önemli bir düşüşün olmayacağı aldığım notlar arasında idi. Bunda önemli bir faktörün de 2009 yılında başlayan sert rekabet ile gelen düşük fiyat seviyesinin rol oynadığının altı çizildi. Öte taraftan dünya üzerinde denizyolunda armatörlerin orta ve küçük ölçekli firmaları satın almayı gelecekte de sürdürecekleri, bunun hem fiyatlama konusunda monopolleşmeyi hızlandırabileceği, öte yandan büyük armatörlerin de artık lojistiğe girmeye başladıkları ve kapıdan kapıya hizmet vermeye başladıklarına da değinildi. Mevcut durumun forwarder olarak tabir ettiğimiz acenteleri de uzun vadede tehdit eder seviyeye doğru gittiği yine söylemler arasında yer aldı. Can bey’in paylaştığı çok önemli bir veriyi de eklemek isterim. 2010 yılında ilk 10 armatörün pazar payı %63 iken, bu oran 2020’de %83’e ulaşmış durumda imiş. Bu veri sanırım pek çok şeyi anlatmaya yetiyor.
Öte taraftan Rusya’ya yönelik ticaretin dengesinin değiştiği, denizyolu ve havayolu taşımacılığında yabancı sermayeli şirketlerin taşıma yapmayı durdurması, savaş riski sigorta primlerinin artması da ihracatçılarımız için önemli bilgiler. Türkiye için burada bir fırsatın var olduğu ve coğrafi avantajımızın da önemli olduğunu, süreci doğru yönetmemiz halinde gelecekte bölgede önemli bir lojistik merkez olabileceğimiz de vurgulandı. Para transferi konusunda ise olası zorlukların bizi beklediğini ben eklemiş olayım. Transfer sisteminin de yerine oturması halinde Türkiye’den Rusya’ya önemli ölçüde ihracatın artacağına da değinildi.
İleri teknoloji ve yapay zekanın lojistikteki etki ve önemine değinildi. Ancak ne olursa olsun insan gücünün halen çok önemli olduğu konusunda tüm konuşmacılar hemfikir oldular. Lojistik sektöründe yatırımların pandemi döneminde azalması sonucu, özellikle karayolu taşımacılığının görece de olsa biraz daha kârlı iki yıl geçirmesini sağlamış. Ancak karayolu taşımacılarının kazancını firmaların gelişimine yönelik yatırıma dönüştüremediğine de Ahmet bey, tarafından vurgu yapıldı. Yanı sıra karayolunda ülke olarak verimliliğimizin son derece düşük olduğuna ve Avrupa ile kıyaslandığında çok daha düşük kâr marjları ile taşımanın yapıldığına da dikkat çekildi. Artan akaryakıt maliyetleri ile karayolu taşımacılığı maliyetlerinin de çok yükseldiğini, karşılıklı anlaşmaların bizi yeterince korumadığı belirtildi. Bu da gösteriyor ki, karayolu taşımacılığında da, gelecekte fiyatlar bir hayli hareketlenecek.
E-ticaretteki fırsatların karayolunda geçici depolama yerinden çıkış yapma zorunluluğu ile istenilen seviyelere ulaşılamayacağı, zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı kurallar konulması gerektiği, YYS sahibi taşımacıların ayrıcalıklarının korunması gerekliliği ve bürokrasinin özellikle ihracatımızı yavaşlatmak yerine hızlandıracak yönde aksiyonlar almasının önemli olduğu da söylemler arasında idi. Erenköy Gümrüğü’nün Tuzla’daki dev ve değerli bir araziye taşınması yerine teknolojinin de gücü ile Avrupa’dakine benzer bir yapıya artık dönüşmemiz gerektiği de yine aldığım notlar arasında. Bu alanın lojistik firmaları tarafından çok daha verimli kullanılabilmesinin mümkün olduğuna da dikkat çekildi. Aslında sektör, öz eleştiri de yaparak, verimliliğin hep birlikte daha yukarılara taşınması gerektiğini, ama burada ithalat ve ihracat yapan firmalara da iş düştüğü belirtildi.
Hep fırsatların etrafımızda gezdiğini, hep lojistik üs olacağımızı konuşuruz yıllardır. Artık bunu yakalama zamanı olsun; bu tren de kaçarsa bir dahakini yakalamak her geçen gün daha da zorlaşıyor. Çünkü emin olun sizin kaçırdığınız treni, birileri illa ki yakalıyor.