Birkaç gün önce Türkiye’nin geleceğini yönlendirecek çok önemli bir anlaşmaya imza atıldı. Dünyaya nereden bakıyorsanız bakın, yapılan ülke kaderine olumlu ivme kazandıracak doğru bir adımdır. İran ile imzalanan enerji anlaşması, Avrupa ilişkilerimizde elimizi güçlendirecek ve dik durmamızı sağlayacaktır.
Türkiye’yi küresel enerji oyununda en kritik aktörlerden biri yapan, tarihi bir anlaşma sessiz sedasız imzalandı.Bu anlaşmayla birlikte bir süre önce Rusya Devlet Başkanı Putin’den alternatif golü yediğimiz Nabucco Projesi’nin gaz talebi karşılandı ve Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacını Türkiye’den alması kesinleşti. Ayrıca, bir adım da öne gidilerek Türkiye’nin kendi doğalgaz ihtiyacının yarısını da İran’da üç sahada kendisinin çıkarması sağlandı. Bunun anlamı, ülkenin en stratejik enerji kuruluşlarını birer birer yabancıya terk ettiğimiz şu günlerde, enerjiye olan bağımlılığımızın kritik seviyelerde kalmayacağının kesinleşmesidir.
Anlaşma, yalnızca İran’dan kendi çıkaracağımız doğalgazı almamızı sağlamıyor; aynı zamanda Türkmenistan gazının İran üzerinden Türkiye’ye gelmesine izin veren maddeler de içeriyor. Avrupa Birliği’nin enerji yetkilileri uzun zamandır "enerjide arz güvenliği" için kendilerini Rusya’ya bağımlı olmaktan çıkaracak Nabucco projesinin hayata geçirilmesinin şart olduğunu söylüyorlardı. Yapılan bu anlaşma ile Türkiye’nin yanı sıra, Avrupa’nın arz güvenliği de büyük ölçüde sağlandı.
TPAO da küresel oyuncu olacak
Bu anlaşmaya göre İran, Türkiye’ye, şu anda rezervi teyit edilmiş, dünyanın en büyük doğalgaz sahalarından biri olan Güney Pars Sahası’nda doğalgaz üretim hakkını da verdi. Bu üretimi Türkiye adına Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) yapacak. Toplam 26 fazlı sahanın, 22., 23. ve 24. fazları, yani üç fazı Türkiye tarafından işletilecek. Bu fazlarda Shell ve Total gibi dünyanın uluslararası enerji devleri üretim yapıyor. Dolayısıyla TPAO da, şimdiye kadarki aldığı en büyük iş olan, bu fazlardaki üretimi ile uluslararası enerji devlerinin arasına katılmış olacak. Bu sahadan yıllık 20 milyar metreküplük doğalgazı Türkiye çıkaracak ve boru hattı yoluyla Türkiye’ye getirecek.
Başta da belirttiğimiz gibi, yapılan ülke hayrına çok önemli bir adımdır. Beni tanıyanlar bilirler; mevcut iktidar benim dünya görüşümün oldukça uzağındadır. Ancak, doğru işleri de takdir etme gereği vardır. Bu adımı da, çocuklarımızın geleceğini pozitif etkileyecek bir girişim olarak nitelendiriyor ve başta Enerji Bakanı Hilmi Güler olmak üzere, tüm emeği geçenleri kutluyorum.
Kömür taşımaları patlayacak
Bir diğer önemli konu ise, deniz taşımacılığının geleceği ile ilgili. Dünyadaki kuraklığın, su kaynaklarının azalmasına neden olmasıyla, hidroelektrik santralleri süratle yerini kömür santrallerine bırakacak gibi gözüküyor. Rusya, yeni kömür madenlerinin açılması ve kömür yataklarının daha üretken hale getirilmesi için 300 milyar dolar yatırım yapmaya karar verdi. Kömür taşımacılığında çok büyük bir patlama olacağı tahmin ediliyor.
”80-90 bin tonluk gemiler üretelim”
Deniz Ticaret Odası (DTO) Meclis Başkan Vekili Levent Karaçelik de, DTO Temmuz ayı Meclis Toplantısı’nda yaşanan bu gelişmeleri yorumladı. Karaçelik, taşımaların yönünün ağırlıklı olarak kömüre kayacağı öngörüsünde bulunarak, tersanecilerimize kömür taşımacılığı için en uygun tonaj olarak gözüken 80 bin tonluk gemiler üretmelerini salık verdi.
Yunanistan’ın bu konuda erken davrandığını belirten Karaçelik, Yunanlılar’ın seri halde 80-90 bin tonluk panamax sipariş ettiğine dikkat çekerek, Türk gemi inşa sektörünün de, bu gelişmelere kayıtsız kalmaması uyarısında bulundu.
Trene ya son anda ya da hareket halinde binme huyumuzdan bu kez vazgeçmemiz gerekiyor. Önümüzde kılavuzun gerekmediği bir köy durmakta. Ulaşmak için yapabileceğimiz ise, çok zor değil. Bu kez dünyayla entegrasyon sağlamış küresel bir oyuncu gibi hareket etmemiz gereği vardır. Öngörüsüz yaklaşımların ülkeye neler kaybettirdiğini bu kez görmeliyiz. 1950’li yıllarda uzun vadeli kredilerle bize teklif edilen İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış, yorgun gemileri almayarak, dünyanın en büyük filosuna sahip olma fırsatını elimizin tersiyle itmiştik. Yunanistan ise, öngörülü bir yaklaşımla bu gemileri alıp, geleceğinin temellerini o zamandan atmıştı. Şimdi yine bir gelişme yaşanıyor, ülke hayrı için armatörlerimiz ve Türk gemi inşa sanayiinin bu gelişmeye kayıtsız kalmamasını diliyoruz.