“Gümrük işlerini ve vergilerini,ülke ve milletin ihtiyaçlarına göre düzenlemekten alıkonulmuş devlete bağımsız demek asla mümkün olmaz” Kısaltılmış olarak yansıttığım Atatürk’ün bir vecizesi. Açılımı hepimizin anlayacağı ve başka yönlere çekmeyecek kadar açık olarak betimlersek, bir ailenin kendi bütçesini, kendi imkanlarına göre ayarlaması ve ihtiyaçlarını o çerçevede tutması ile eş anlamlıdır. Eğer ailenizin,bu ihtiyaçları ve finansının idaresi başkalarının yapmasına imkan sağlanırsa, o eve kimin girdiği,çıktığı ve nedeni asla belli olmaz. Bir deyiş daha vardır, düdük kimde ise kaptan odur diye. Gelelim konuya. Gümrükler, bizim hem en kapımız hem de para kasamız. 2006 yılı itibarı ile 250 milyar dolarlık bir işlemin takip edildiği bir kurum. 27 sınır kapısı ve 139 gümrük idaresine sahip. İhtiyaca ve jeopolitik konuma yetmediğinden arttırılma ihtiyacı içinde. Üstelik ülke ekonomisinin yumuşak karnı. Ülke ekonomisini, sanayisini,bütçesini ve güvenliğini direkt olarak ilgilendiriyor ve ilk müdahale alnını teşkil ediyor. Yani ileri cephe ve son kale.Ne kadar önem verilmesini her halde anlamamak mümkün değil. Pekala geçmişte ne idi şimdi ne durumda bir ona bakalım. Teşkilat olarak Gümrük bakanlığı adı altında serüvenine başlamış, kendi kolluk güçlerini oluşturmuş ve o şartlarda dünyada serbest ticarete geçiş olmadığı dönemlerde, kısıtlayıcı tedbirlerin bütün yükünü üstlenmiştir. Sadece merkez bankası ile paralel çalışmış daha sonra,hazine ve dış ticaret müsteşarlığı, sanayi bakanlığı,maliye bakanlığı, tarım köy işleri, TSE ve daha bir sürü birimler bu sürece eklenerek devam etmiştir. İhtimam görmesi ve gösterilmesi gereken bu teşkilat önce Gümrük ve Tekel Bakanlığı sonra Maliye ve Gümrük Bakanlığı şimdilerde ise Gümrük Müsteşarlığı seviyesine getirilmiştir. Sadece kendi iş konusu ile zamanını yoğunlaştıracak bir bakanlık bile çok görülmüş ve Devlet Bakanlığı’na bağlanmıştır. Doğal olarak verilecek önem ve iş zamanı diğer görevler gereği tek elden sürdürülmekten uzaklaşmıştır. Bir gümrükte o memurdan veya meslek sahibinden beklenen sadece evrak üzerinden değil eksper olmak olmuştur. Yani ilgili kişi hem gümrükçü, hem avukat, hem mühendis, hem kimyager, hem sanayici, hem de maliyeci olunması ve üstüne yeddi emin olunması istenmekte ve beklenmektedir. Ülkemizin siyasi erkinin beklentisi bu yöndedir.Mütesessil sorumlu denilen çarkın içinde en ufak yanlışlıkla bile mahkum edilebilmektedir. Daha ağırı işlemler bittikten sonra teşkilat kendi oto kontrolünü de kendisi yapmakta ve içeride nifak ortamına mecbur bırakılmaktadır. Şimdi dikkat edelim. Bütün bu işlemler sadece bu gün itibarı ile 8.000 kişi ile evet yanlış yazılmadı sekiz bin kişi ile yapılmaktadır. Hemen kıyaslama için bir örnek verirsek Konya ilimiz kadar olan Belçika’da 35.000 kişi çalışmaktadır ve AB kalkanı içindedir. Bilmiyorum ama belki genlerimizde var. Hedefimiz az kişi ile dünyaya meydan okumak ve hep Deli Dumrul’lukyapmak. Doğal olarak musluk yetmediği zaman su kendi yolunu bulur misali işe karışan ve oturduğu yerden ahkâm kesenlerin sesleri ayyuka çıkmaya meydan bulmuş oluyor. Daha garibi ülke dışından tavsiye ne öneri bekler hale geliyoruz. Evet global dünya ticareti yeni bir boyut katmıştır ve yapılanma o mihrakta olmalıdır. Bunu yadsımak mümkün değildir ama asıl göz ardı edilemeyecek tek şey ülke gerçekleri yani evimizin içidir. Sofraya aşın gelebilmesi için önce soframızın olması gerekmektedir, aksi taktirde sadece dışarıda beslenmek zorunda kalırız ki nerede ise bugünkü duruma eşittir. Bilişim ortamını çok iyi kullanarak insan yükünü hafifletmek imkan dahilinde olabilir ama,onun eli kulağı ve gözü yoktur.Yoğun bakımdaki insan gibidir ne verirseniz o kadardır. Bütün yükü bu sekiz bin kişiye bırakmanın ezici ağırlığını diğer ülkelerin yaptığı gibi denetim sistemini ilk kale olarak tüketiciye bırakmamız ve onu devreye sokmamız gerekmektedir. Maaalesef nerede ise brokrasi mikellefe kandırıcı gözü ile bakmaktan vaz geçmemiştir.İkili ilişkilere değil gerçeklik asıl amaç olmalıdır. Gümrük teşkilatımızın yani o göz bebeğimizin mutlaka tek elden sevki gerekmektedir. Ülke gerçekleri ile global dünya gerçeklerini göz ardı etmeden yeni bir yapılanma olmazsa olmazdır. Sorunların ağırlığı ve çok karmaşık olması sebebi ile sizlerin de katkılarınızla bu konuya tekrar değineceğim.