Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde yaklaşık 18 bin metrekarelik alanda kurulu olan Torgem Tersanesi, Ortadoğu pazarında yakaladığı ivmeyle ticari faaliyetlerini sürdüren küçük ölçekli tersanelerden biri. Sektördeki birçok tersane gibi kapasitesinin düşük bir bölümünü kullanabilen tersane, denizcilik sektöründe yıllardır esen sert rüzgarların dinmesini bekliyor. Gözlemlenebilen verilerin, sektörün lehine seyrettiğini anlatan Torgem Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kemal Torlak, Türk gemi inşa sektörünün özellikle de Ortadoğu pazarında son derece cazip olduğunu belirtti.
SUUDİ ARABİSTAN’A 19 GEMİ
Torgem’in şu anda, yalnızca Ortadoğu pazarına yönelik üretim yaptığını söyleyen Torlak, Ortadoğu’da Avrupa ile rekabet şansının daha yüksek olduğunu kaydetti. Suudi Arabistan Liman Başkanlığı için yaptıkları 19 parçalık siparişin ilk 7 parçalık kısmını teslim ettiklerini anlatan Torlak, “Biz aslında, butik üretim diyebileceğimiz tarzda üretim yapıyoruz. Aslında seri üretim de yapmak isterdik ama şu an için pazar buna pek müsait değil. Şu anda teslim etmek üzere olduğumuz bir römorkör ve bir de palamar botumuz var. Devamında da yine römorkör, palamar botu, çöp toplama botunu içeren 10 parçalık daha siparişimiz var. Suudi Arabistan Liman Başkanlığı için inşa edilen bu tekneler Cidde ve Cizan Limanlarında kullanılacak” diye konuştu.
Torlak, Ortadoğu pazarının olumsuz yönlerini ise şöyle sıraladı: “Siyasi istikrarsızlık bunların başında geliyor. Bir diğer dezavantajımız; Ortadoğu’nun, Singapur ve Malezya gibi Uzakdoğu ülkelerine biraz daha yakın olması. Bazen Çin de aşırı cazip fiyatlar sunuyor. Pakistan’ın ve Hindistan’ın ucuz işgücünü kullanarak daha düşük fiyatlar verebiliyorlar. Bu yüzden Uzakdoğu’daki rekabetin içine adım bile atamıyoruz. Elbette ki bizim kalitemiz daha yüksek ama günü kurtarmayı düşünen armatörler için Uzakdoğu çok daha cazip hale gelebiliyor.”
AVRUPALI ARMATÖRLER DE TÜRKİYE’NİN DEĞERİNİ ANLAYACAK
Ortadoğu pazarının beklentilerinin, kendilerinin tatmin edebilecekleri bir yapıda olduğuna dikkat çeken Torlak, “Ortadoğu’daki liman ve petrol şirketleri için römorkörler, pilot botu, palamar botu gibi katma değeri fazla, işçiliği az ve ekipmanı yüksek tekneler üretiyoruz. Avrupa’yla da uğraşıyoruz zaman zaman… Ama bizim yapımız Avrupa için biraz küçük kalıyor. Oradaki küçük ölçekteki projelere yönelmeye çalışıyoruz. Ancak Avrupalı küçük yatırımcı, Türkiye’yi risk grubunda görüyor ve buna pek yanaşmıyor. Bunun bir örneği daha önce yaşandı. Avrupalı kaçak bir yatırımcı Türkiye’yi riskli gördüğü için siparişini Avrupalı başka bir tersaneye ve verdi daha sonra da o tersane battı. O yüzden Avrupalı küçük ölçekli armatörleri kazanmaya başlamamız an meselesi. Bu ön yargılı anlayışın belirli bir zamandan sonra aşılacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
TERSANECİLİK BİRKAÇ GÖMLEK ÜSTE ÇIKTI
Türkiye’nin, gemi inşada dünyada çok üst sıralarda olduğunun tekrar altını çizen Torlak, kalite ve fiyat bakımından son derece cazip bir gemi inşa sektörüne sahip olduğumuzu kaydetti. Torlak “Kendi şirketimiz adına konuşacak olursak, Ortadoğulu müşterilerimiz Avrupa’ya gitmektense Türkiye’yi tercih ediyor. Aynı projeler için bizimle aynı fiyatları verebilen bazı Avrupa ülkeleri var ama Ortadoğulu armatörler doğrudan bize geliyor. İş gücü daha kalifiye oldu. Artık sadece bu işi gerçekten yapmak isteyenler yer alıyor bu sektörde. Tersanelerde yönetim, iş güvenliği, sağlık ve çevre gibi konularda önemli adımlar atıldı. Bu da tersanelere yönelik algının değişmesini sağladı. Tersanecilik birkaç gömlek üste çıktı” dedi.
İŞİN RENGİ HER AN DEĞİŞEBİLİR
Küresel krizin, beklenilenden daha erken geldiğini söyleyen Torgem’in patronu, krizin süresinin de normalden daha uzun olmasından şikayetçi. “Tüm rakamlar olumlu bir tabloya işaret ederken her şey sadece bir hafta içinde alt üst oldu. Global krizin armatörlere yaptığı etkiden dolayı iş kapasitesi ve potansiyelde ciddi bir düşüş meydana geldi” diyen Torlak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gemi inşada uluslararası rekabet son derece acımasız. Yurtiçinde zaten acımasız bir rekabet var, uluslararası rekabet de işin tuzu biberi oluyor. Arz-talep dengesi o kadar bozulmuş durumda ki şu anda, tersane fazlası var. Piyasadaki gemi fazlalığı yüzünden sipariş sayılarında gözle görülür bir düşüş var. Şu an işleri iyi olan tersaneler bile kapasitesinin tamamını kullanamıyor. İşlerin devamlılığını sağlayabilmek için bazen karsız işler bile alınabiliyor. Bu durum daha ne kadar böyle gider bilmiyorum. Bir şeyler yapılmak zorunda. Avrupa, bu konuda bir toparlanma sürecine girdi. Tek bir kırılma noktası bekleniyor. Eğer onu başarabilirlerse işin rengi düzelecek gibi görünüyor.”
DENİZCİLER FİNANSMAN BULAMIYOR
Ülkemizde kimsenin finansman olarak denizciliğe sıcak bakmadığını dile getiren Mustafa Kemal Torlak, çok iyi firmaların bile finansman konusunda sıkıntılar yaşadığını belirtti. Avrupa’da ya da Ortadoğu’da böyle bir durumun hiç yaşanmadığını kaydeden Torlak, “Belki de bu sektördeki karlılık kısa vazede onlara az geliyor olabilir ama tersanecilik, uzun vadede geri dönüş sağlayan bir sektör. An itibariyle gemi inşa sektörü ülke ekonomisinin yüzde 1’ini kapsıyor. Ancak desteklendiği takdirde yüzde 10’luk bir paya bile sahip olabilir. Ve bunun tamamı döviz girdisi olur… Ayrıca sektörümüzün stratejik önemi de var. Bu yüzden de devletin desteği gerekiyor. Hatta desteği de geçtim, baskısı gerekiyor. Yeni inşa edilecek bir geminin kontratının en az yüzde 80-90’ının gayrinakdi olarak finanse edilebiliyor olması lazım. Rakamlar, ihtiyaçtan çok daha büyük. Dolayısıyla bankacılık sisteminin çalışması gerekiyor. İşletmeler bu miktarı tek başına karşılayacak durumda değil. Zaten bunu karşılayabilecek bir şirket bu sektörde kalmaz, gider başka bir iş yapar” açıklamasında bulundu.
KOSTER TEŞVİKİ OLUMLU AMA YETERLİ DEĞİL
Koster Teşviki Yasası’nı da değerlendiren Mustafa Kemal Torlak, yasanın olumlu bir adım olduğunu fakat mevcut haliyle yeterli olmadığını söyledi. Yüzde 15-20’lik iyileştirme gerektiğine dikkat çeken Torlak, “İşletme maliyetlerinin düşürülmesi de önemli. Yasada, çözülmesi gereken küçük ayrıntılar kaldı. Bu bir silkinme hareketi gibi olabilir. Koster filomuzun Akdeniz’e hakim olması lazım. Akdeniz’deki taşımacılığın en üz yüzde 30 ya da 40’lık bölümünün Türklerin elinde olması lazım” diye konuştu.
Burak GÜNER - Marin&Port
LOJİPORT