Dünyanın gözü ekonomik ve güçlü bir ülke gibi imaj çizen Türkiye’nin zaten üzerindeydi ve her geçen gün yatırım notumuzda artarak ülke dışından yatırımcıları çağırdığımız bir sırada bu “sert müdahale ile (Gezi Parkı’nda “Çapulculara” yapılan orantısız şiddet ve Başbakan’ın açıklamaları)” dünya liderleri ardı ardına açıklamalar yaparak Başbakan’ı demokratikleşmeye çağırmaya başladılar. Bunun nedenlerinden bir tanesi Türkiye’de çıkacak bir iç savaş veya huzursuzluk işlerine gelmemekte ve ileriye dönük planlarını bozmaktadır. Türkiye açısından ise olayların siyasi boyutunu kenara koyarsak, borsa son zamanların en kötü düşüşünü yaşadı ve birkaç gündür de düşüş devam etmekte. Bunun nedeni ise Başbakan’ın yapmış olduğu “Orantısız basın açıklamaları”. Borsa pazartesi düşüş çok olmasın diye sistem bozuk numarası yapıp öğlen 2 seansta açıldı. Ama bu bile düşüşün önüne geçemedi.
Sen yıllardır uğraş ekonomiyi bir düzene sok, 90 doğumlu birkaç “Çapulcu” gezi parkına girsin Ağaç katliamını engellemek istesin ve ekonomiyi dibe vurabilecek bir olaylar döngüsü için start versin.
Ama, zaten aslında göründüğümüz gibi büyük ve sağlam bir ekonomi değilsek, yurt dışından gelen sıcak para akışı durmuş, işsizlik oranının artacağı ve gelecek olarak ekonomide kemer sıkma politikalarının bir öngörüsü yapılmış olsa, gelecekte birden düşüş yaşayacak olan Türkiye ekonomisinde suçlayacak bir “Günah Keçisi” gerekmez mi? aranmaz mı? Elinizde gezi rehberinden güzel bir keçi varsa. Başka bir keçiye gerek var mı?
Olayların iç yüzünü zaten herkes bildiği için tekrara girmek istemedim. Fakat bu şekilde açıklamalar ve olaylar devam ederse Türkiye son 11 yılda aldığı kredi notlarını tek tek kaybeder ve Türkiye ekonomisi çok büyük bir krize girebilir.
Şuanda bildiğim kadarıyla “Yaz turizminde” rezervasyon iptalleri başlamış durumda.
2020’de olimpiyat şehri olmak isteyen bir ülkeden her gece olimpiyatlardakinden çok branşta başarılı hareketler görüyoruz. Gururumuz okşanıyor.
MASKE
Bazen hayat bize oyunlar oynar.
İnandığımız gerçeklerin aslında bir balon olduğunu fark ederiz veya fark etsek de o balona inanmak isteriz her zaman.
Her sabah aynaya bakarız, yüzümüze aynanın yanındaki dolaptan o gün için bir maske alır takarız. Bu “gülümseyen, somurtan, bilgiç vs” bir maskedir ve her sabah günlük duruma göre sabit veya değiştirerek kullanırız ve eğer maske kaza ile düşerse işte o zaman gerçek yüzümüzü tüm dünyanın önüne koymuş oluruz.
Kimseye anlatamazsınız ve bu benim yüzüm değil diyemezsiniz. Ona üvey evlat muamelesi yapamazsınız ve elinizde tek bir şey kalır: gerçek yüzünüzle herkesi kandırmaya devam etmek…
Keşke her şey bu kadar kolay olsa ama değil. Sizin maskenize inanlar o kadar kör olur ki, sizin gerçek yüzünüzü göremezler. Olmayan maskeye bakmaya devam ederler.
Ama işin bir tehlikesi daha vardır. Size inanlardan biri ayağa kalkıp bağırırsa gerçek yüzünüzü haykırırsa işte o zaman şimdiye kadar taktığınız maskenin bir anlamı olmaz çünkü artık sizin son dakikalarınız gelmiş demektir ve siz ne kadar bağırır, hakaret eder hedef gösterseniz de bu sadece ömrünüzü bir – iki gün uzatır ve son her zaman aynıdır. Maske her zaman düşer ve gerçekler yüzünüz görünür.
Sabri ERGENECOŞAR
Metsan Lojistik Hizmetleri
Paz. ve Kalite Yöneticisi