Bilim dünyası, halen yeryüzündeki tehlikeli ve kaotik etkisini var gücüyle sürdüren yeni nesil koronavirüs yani COVID-19’un yol açtığı olumsuz tablonun yaklaşık son yüz yıllık bir zaman diliminde insanlığın sağlığı için en büyük tehdit edici unsur olduğu konusunda hemfikir. Söz konusu ciddi tehdit doğallıkla hemen tüm sektörler gibi, taşımacılık ve ulaştırma alanında faaliyet gösteren denizyolu, karayolu, demiryolu ve havayolu kuruluşlarını da beklenmedik boyutta kötü etkiledi. Hatta ilgili kuruluşlar yok olmaktan kurtulabilmek amacıyla bir süreliğine yolcu taşımacılığını geri plana atıp, yük taşımacılığını ön plana çıkardılar ki bu sayede, tedarik zincirinin de kopmadan işlev görmesini sağladılar. Örneğin, ticari denizcilik sektöründe kruvaziyer endüstrisi durma noktasına gelirken, başta konteyner ve RoRo taşımacılığı olmak üzere bütün kargo gemiciliğinde COVID-19’un negatif tesirinin aşırı gecikme yaratılmaksızın atlatılmaya başlanması hayli sevindirici bir durumdur. Bu olumlu gelişmeler elbette gemilerden, limanlardan ve lojistik operasyonlardan sorumlu kaliteli personelin [evden çalışanlar dahil] zamanla kazandığı değeri yüksek sektör kültürü ve tecrübesinin açık bir kanıtıdır.
Görünen odur ki COVID-19 pandemisi, gezegenimizde belki birkaç ülkeye veya endüstriye direkt büyük zararı dokunmadan geçip gidecek fakat bu süreç boyunca da insanlığın genel dayanma gücünü, esnekliğini ve serinkanlılığını acımasızca test edecektir. Ancak yeryüzündeki deniz ve iç su yolu taşımacılığı alanında faaliyet gösteren her şirketin bu test deneyiminden farklı derecelerde hırpalanmadan çıkması da pek mümkün olmayacaktır. Bu çıkarım özellikle COVID-19 sağlık krizinin tam anlamıyla ne vakit biteceğinin (ya da tehlike oluşturmayacak bir niteliğe bürünmesinin) bilinmemesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca denizyolu sektörünün söz konusu kriz döneminde hem ülkeler arasında gerekli yardım malzemelerinin taşınması hem de ticarete devam edilmesinin gerçekleştirilmesi şeklinde iki temel misyonu da üstlenmiş olduğunun unutulmamasında yarar vardır.
Öte yandan, ilgili krizin uzunluğu ve yoğunluğu ile global denizcilik ortamında yol açacağı tüm sonuçların neler olacağı henüz söylenemese de, nelerin farklı bir karakter kazanacağı hakkında bazı tahminler yapılabilir. Örneğin, COVID-19 pandemisi ertesinde artık varsayımdan daha fazla sonuç odaklı bir sektöre dönüşecektir ticari denizcilik ve bünyesindeki iletişimle otomasyonun (insansız gemilerin) kullanım eğiliminde belirgin bir hızlanma yaşanacaktır (Böylesi bir genel krizin internetsiz bir ortamda meydana gelmesinin yaratacağı ürkünç karmaşayı sanırım kolayca imgeleminizde canlandırabilirsiniz).
En iyimser tahminler bile, krizi takiben ekonomik aktivitede vahim ama kısa vadeli bir düşüşe işaret etmekte ve bu dönemi önceki küresel durgunluklardan çok daha hızlı bir sıçrama evresinin izleyeceğini öngörmektedir. Ancak ulusal ekonomileri yeniden başlatma çabalarının yeni nesil koronavirüsün de tekrardan canlanmasına (hastalık tablosunun nüksüne) yol açabileceği ve ekonomik faaliyetlerdeki gerilemeyi daha da uzatabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Böylesi bir gelişme hem ekonomiye doğrudan zarar verecek hem de işsizlik ve sermaye yıkımı yoluyla daha uzun vadeli verimlilik kaybına yol açacaktır. En uç senaryo ise, ekonomik aktiviteyi yeniden başlatacak politikalar başarısız olursa, bunun ülke içi ve ülkeler arası ekonomik ilişkiler üzerindeki potansiyel etkisinin süratle 2000'lerden 1930'lara benzemeye başlayabileceğidir.
Bir başka problem de, Birleşik Amerika ve Çin gibi devasa ekonomilerin halihazırda içine düştükleri kaçınılmaz durgunluk neticesinde sermayeye erişimin kısıtlı ve düzensiz olabileceğidir. Gerçekten de, birçok ulusal ekonomi politikasının her büyük küresel finansal krizden sonra olduğu gibi, kemer sıkmaya yönelik bir tutum izlemekten başka güvenli seçeneğinin kalmayabileceği sürpriz sayılmamalıdır. Bu durum tabii ki beraberinde, denizcilik şirketlerinden kimilerinin filolarını bilhassa çevre dostu çağdaş gemilerle büyütmek üzere kimi bankalardan yüksek miktarlarda krediler almalarını imkânsız kılabilmesiyle bitimlenecektir. Böyle bir evrenin takibinde, doğal olarak küresel kirlenmeye karşı uluslararası saygın platformlara koşulsuz destek verilebilmesinin güçlüğü besbellidir.
Her durumda, ticari denizciliğin yük taşımacılığı kolundaki toparlanmanın, yolcu taşımacılığı (özellikle kruvaziyer sektörü) kolundakine kıyasla çok daha hızlı ve sabit bir biçimde kendini göstereceğidir. Dünya denizlerinde yeterince yük gemisi bulunmadığı kesindir de, aynı denizlerde hangi sayıda kruvaziyer gemisi bulunması gerektiği konusu her nedense yıllardır derinlemesine irdelenmemektedir. Bu bağlamda COVID-19 pandemisi, birçok gemicilik kuruluşuna kaçırılmayacak bir revizyon ve rejenerasyon bilançosu yapma şansının kapılarını açabilir.
COVID-19 küresel sağlık krizinin sonu hâlâ oldukça sisli ve uzak bir ortamda bulunmakta. O nedenle, global denizciliğe (özellikle de yük gemisi işletmeciliğine) ne olacağı hakkında doğru ve gerçekçi nitelikte sosyal, politik ve ekonomik tahminlerde bulunabilmek için önümüzde bolca zaman olacak. Söz konusu bolca zamanı kullanırken, tıpkı COVID-19 mücadelesinde kendilerini özveriyle tehlikeye atan sağlık profesyonellerine yaptığımız gibi, gemicilik sektöründeki denizcilerimize de yalnızca içten teşekkür etmekle kalmayıp, aynı zamanda onlara değer verdiğimizi uygun biçimde göstermeyi de görevimiz saymalıyız! Gezegenimizin aydınlık geleceği için global kargo gemiciliğinin ve dolayısıyla küresel tedarik zincirinin devamlılığını sağlamanın taşıdığı yaşamsal önemi âdeta yararlı bir alışkanlıkmışçasına hiç aksatmadan sıkça anımsamalı ve anımsatmalıyız!
Verimli günler ve gelecek pazar yine bu sütunda görüşmek üzere.