Gümrük Birliği anlaşmasını serbest ticaret anlaşmasına çevirmeyi hedefleyen bir AB’ye karşı, bize düşen bir an önce Gümrük Birliği’ndeki güncellemeler konusunda bastırmak ve meseleyi çok daha ciddi ele almak olmalı. Sağlıklı bir anlaşmanın katkılarının son derece yüksek olacağı muhakkak.
Yıl 1959, aylardan Temmuz. Türkiye, 1958 yılında kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)’na üyelik için başvurdu. Başvuruyu değerlendiren AET, müzakereler için ortak komisyon kurulması kararını aldı. Eyvallah dedik. Yıl 1963. 1958’deki karara bağlı olarak 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara’da, AET ile arasında Ankara Anlaşması imzalandı. Türkiye için Avrupa Birliği'ne yönelik atılan en önemli adım oldu, iş artık resmiyet kazandı. Sonu iyi olur diye düşündük, ona da eyvallah dedik. Yıl 1996.
Türkiye için Avrupa Birliği (AB)’nin henüz erken olduğuna, bu yolda ilk olarak Gümrük Birliği anlaşması imzalanarak; insanların, emeğin ve hizmetin, hatta işlenmiş tarım ürünlerinin “değil”, sadece eşyaların serbest dolaşımına start verilmiş oldu. Verilen umudu göz önünde bulundurarak, bu karara da eyvallah dedik.Yıl 2005. Türkiye, AB tam üyelik için müzakerelere başlandı. Tüm başlıklarda tarama süreci tamamlandı. 30 Haziran 2016 tarihi itibarıyla 33 fasıl başlığından 16’sı açıldı.
Yıl 2018. AB; Türkiye’nin birlikten uzaklaşmakta olduğunu, katılım müzakerelerinin fiilen durduğunu açıkladı. Üzüldük, diyecek çok bir şeyimiz olmadığı için yine eyvallah dedik. Yıl 2021. AB ile 6 Şubat’ta meydana gelen depremin ardından yumuşama sürecine girildi. Ve yıl 2023. Litvanya’nın başkenti Vilnius’taki NATO Zirvesi›nde İsveç’in üyeliği krizinin çözümünün ardından, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğine dair iyimser bir hava oluştu. Yeniden AB üyeliği ve Gümrük Birliği’ndeki uğranılan haksızlıklar gündeme geldi.
Eyvallah diye diye 2023 yılına geldik. AB kapısında beklemeyi bir kenara koysak dahi, ortada imzalanmış, yürürlükte olan ve üzerinden 27 yıl geçmiş bir Gümrük Birliği anlaşması olduğunu unutmamak gerekiyor. Herkesin farkında olduğu durum, Gümrük Birliği’nin hiç de bahsedildiği gibi bize AB kapısını aralamadığı. Belki de pek çok kişinin farkında olmadığı durum ise, anlaşmada önemli haksızlıklara uğradığımız ve 27 yılda konuya dair bir arpa boyu yol alamadığımız mevzusu.
Gümrük Birliği’nde güncelleme bekleyen konulara birer cümle ile değindiğimde, neden bu meselenin bu denli önemli olduğunu ve ülkemiz dış ticaret açı- ğın - da etkisini daha iyi anlamak mümkün olacak. Anlaşma kapsamında, AB’nin üçüncü ülkelerle imzalamış olduğu ticaret anlaşmaları, Türk pazarını bu ülkelere gümrüksüz bir şekilde açarken, Türk mallarının aynı ülke pazarlarına serbest bir şekilde girme olasılığı Türkiye’nin ayrıca yapacağı ikili anlaşmalara bırakılmakta.
Bu nokta, Gümrük Birliği anlaşmasında güncellemenin olması gereken en önemli konu başlığı. Yanı sıra GB kapsamında Türkiye bağımsız bir şekilde istediği herhangi bir ülke ile Serbest Ticaret Anlaşması da imzalayamamakta. Dolayısı ile Gümrük Birliği’nin mevcut halinde, Türk firmaları üçüncü ülkelere yapacakları ihracatta AB firmaları karşısında dezavantajlı duruma düşmekteyken, AB dışında kalan ülkelerin firmaları da Türk firmalarına kıyasla iç pazarda daha avantajlı hale gelmekte.
Bir diğer dezavantaj; karayolu taşıma kotaları ile vize sorunları. Gümrük Birliği anlaşmasının kapsamında hizmet sektörünün yer almadığı gerekçesiyle karayolu ile yük taşıyan Türk araçlarına kota uygulanmakta, yanı sıra şoförlerin vize alması da zorlaştırılarak Türk taşımacılık sektörünün önüne set çekilmekte. Bir diğer düzenlenme gereken husus ise, işlenmemiş geleneksel tarım ürünlerinin anlaşma kapsamı dışında tutulması.
27 yıldan bu yana güçlü olduğumuz alanda gümrük vergisi muafiyetinden yararlanamamış olmak, ihracatımıza vurulmuş nemli bir darbedir. Sayılabilecek son önemli sorun, Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin işleyişinde önemli bir yere sahip olan teknik komitelere katılım konusundaki problemlerdir. Yine standartlara ilişkin konularda da dezavantajlarımız söz konusudur.
Ticarette AB üyesi ülkelerde ticari standardizasyonun olmaması ve denetim metotlarının dinamik oluşu ticareti kısıtlayarak maliyetleri artırdığı için bu sorunlar da çözüme kavuşturulmak durumundadır. Gümrük Birliği anlaşmasını serbest ticaret anlaşmasına çevirmeyi hedefleyen bir AB’ye karşı, bize düşen bir an önce Gümrük Birliği’ndeki güncellemeler konusunda bastırmak ve meseleyi çok daha ciddi ele almak olmalı. Sağlıklı bir Gümrük Birliği anlaşmasının katkılarının son derece yüksek olacağı muhakkak.
Son günlerin bu konudaki en önemli adımı, Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın, Avrupa Komisyonu temsilcisi ile yaptığı görüşmede Türkiye ve AB arasında ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için ortak bir yol haritası üzerinde uzlaştıklarını duyurması oldu. Pek çok önemli konu var elbet; ama ticaretimiz, dış ticaret açığımız ve cari dengemiz düşünüldüğünde, emin olun ki Gümrük Birliği meselesi, tam manasıyla memleket meselesi.