Sevgili dostlar. Bu mesleğe 41 yılını vermiş meslek mensubu, özellikle sivilden gelen birisi olarak, görmediğim ve yaşamadığım bir şey kalmadı diye düşünüyorum. Üstelik Türkiye bazlı olarak ilk anonim şirketi kurmuş ve nerede ise hep ilklerle uğraşmış birisiyim. Hatırlarsınız bilgisayarlı beyanname kullanıma geçildiğinde daha program bile yoktu, memurlar ne olduğunu bilmiyorlardı ve 0001 numaralı beyannameyi Karaköy Yolcu salonu ve AHL gümrüklerinde ben yaptım. Daha 1993 yılında programı getirterek ilk incelemeyi yapmıştık. Bu mesleğe girdiğim 1970 yılından berri yaşadıklarımı hatırladığım zaman bu günlere yazık demekten başka şey elimden gelmiyor. Her kes bir birini tanır, saygı görür ve saygı gösterirdi. Özellikle mükellefler arasında saygımız ve itibarımız göz ardı edilemezdi. Getirisi de çok iyiydi. O tarihlerde komisyon olarak % 8 (yüzde sekiz) alınırdı. Bu sebeple taşlayanda olurdu, hatta gümrükçüler bize kız vermiyorlar diye dalga geçerlerdi. O yıllarda aynı semtten 35 kişi mesleğe başladık. Bir kısmı bıraktı, bir kısmı kaçtı ve sonuç olarak 12 yıldır tek kaldım. Sonradan bir kişi daha döndü ve iki kişiyiz. Bunları anlatmamın sebebi şu: Öncelikle sebat , saygı ve gelişme. Bunları yakalayamazsanız, adınız ne olursa olsun sıradan olursunuz. Bu anlayış içinde mümkün olduğu kadar pratik ve teorik gelişmelere yetişmeye çalıştık. Öyle ki günlük kanun ve karanmeler ve iç yazışmalarla boğuştuk. Üstelik o devirlerde her kesin bildiği çarşaf beyannamelere sabit kalemlerle yedi nusha olarak hazırlıkları, FASİT marka kollu hesap makineleri ile boğuşarak neticelendirdik. İstihsal vergisi vardı kaç kişi hatırlayacak. Permi vardı kaç kişi uğraştı. İstatistik enstitüsü vardı, adresini hatırlayan var mı? Daha neler yazayım ki, sayfalar dolar. Allah rahmet eylesin, bende emeği olan kişi, ülkemizin AET’ye geçişinde resmi görevli olarak Avrupa’ya giden ekipten NİYAZİ ÖZVERİM "ben gümrük mevzuatının ancak % 25’ini bilirim" derdi. Dikkat edin resmi belgeye imza koyacak kadar bilgili bir kişinin lafıdır. Şimdi bilgi nedir desek, her kes ya hesap makinasını ya da bilgisayar tuşunu gösterir. Bir de haklarını inkar edemem ezbere dayanmayı da ihmal etmeyeyim. Özellikle çoğunluğun böyle olduğunu inkar edemeyeceğimiz aşikar. Bu meslek erezyonu nasıl oluştu dersek, açık yüreklilikle ifade etmek durumundayım. Öncelikle kendi meslektaşlarımız sebep olmuştur. Yakın tarihlerde her şey gelişme adın altında paraya tekabül ettiğinden, Lojistik şirketlerine yamanmalar boy gösterdi. Hülle ile şirketler kuruldu. Ne hikmetse müsteşarlık ve genel müdürlükten arka bulunuldu. Hatta dahası bir arama konferasında, genel müdürlerden biri "gümrük müşavirlerini bitirmek gerekir " ifadesini kullanabilmiştir. Kazançlar rekabet karşısında eridiğinden, yatırım yapılamamış ve gerekli eğitime zaman ve para ayrılamadığından, meslek kapanın elinde kalmıştır. Bunu karnesiz ve yetkisiz çalışan sayısına istinaden söylemek çok kolay. Sınavlara gelince : 2000 ve 2000 den önce diye ayırmakta fayda var. Yani 1615 sayılı gümrük kanunu ile 4458 sayılı kanun milatları. 1615 sayılı kanun çerçevesinde yapılan sınavlar tam Allahlık Ali bey usuluyle olurdu. Ya yemek hanede, ya baş müdürlük odalarında ya da stadlarda yapılırdı. Rekor 19 mayıs stadında 4200 kişinin girdiği bir sınavdaydı. O sınavda sadece 34 kişi A karne sahibi oldu ve söylentiye göre ağırlıklı bir sektörden gümrükçü olmadan katılıp kazananlarda idi. Bunlar çok uzak değil ama geçmiş tarihler. 1615 sayılı gümrük kanunu ile yardımcı karne sahibi olarak müşavirler derneğinden rakam isterseniz size afaki sayılar söyleyeceklerdir. Gümrük Müsteşarlığı ve meclisteki çalışma yıllarımızda gerçek tespite dayanarak 2006-7 yıllarında 1001 kişi kayıtlı idi. Bunun içinden mesleği bırakanlar, ile vefat edenleri düştüğümüz zaman 574 kişi bir fiil mesleği icra ediyordu. Yaş ortalaması 40-45. Bunlar müşavir derneği kayıtlarından alınmış ve sahada bizim yaptığımız tespitler sonucu idi. TCBMM 'inde plan bütce alt komisyonunda bu sayılar tutanaklara geçirilmiştir. Ama üst komisyona iş geldiğinde, Özellikle gümrük müşavirleri derneği ve gümrük genel müdürlüğü istatisliklerinde oynama yaparak, bu sayının 1980 kişi olduğunu iLAN EDİVERDİLER. . . . . . . . Arayan yok, soran yok ve yalan üstü yalan. Bu durum dahil olmak üzere sınavlarla birlikte, 2005 tarihinden itibaren teşkilata açılan dava sayılarını ben unuttum. Özellikle öyle bir sınav ki Allah hak getire. Sorular yanlış, en az iki doğru var. soruların konusu kalkmış, öyle bir durum ortaya çıkmış ki, müsteşarlık sınav yapacak kurum bulamamış ve rededilmiş. ÖSSMY dahil biz sizin sınavlarınızı yapmayacağız, çünkü tarihimizde bu kadar dava görmedik demişlerdir. Sadece zorunlu ve arka arkaya 3 (üç) sınav hakkı, tam olarak hak gaspıdır. Çalış olur mantığı bu meslekte yürümez. Daha dün çıkan bir iç yazışmanın sorusu gelebiliyor aynı kaldırılmış maddeler gibi. Peki 4458 sayılı kanunla stajyer olan kişilere neden istedikleri zaman girebilme hakkı verildiği hiç aklınıza takıldı mı acaba?Çünkü olması gereken buydu. Üç sınava az veya çok demek gayet normal. Ama aklınızdan ve gözünüzden kaçmasın lütfen, haksızlık başka nerede var bakalım mı ? Gümrük teşkilatından gelip de sınavsız karne hak sahipleri kimler acaba? Gerçekten bu teşkilatın çalışma ve gelişmesinde emeği olan kaç kişi var ve çıtanın neden devamlı yükseltilme ihtiyacı duyuluyor ? LİYAKAT ne anlama geliyor ? Cevap veren var mı? Dahası düne kadar hasbelkader karne aldım deyip, sonra çalışmaktan burnumdan kan geldiye işi getirenlere çok rastlanır ve başkanlıkta yapmışlardır. Ben gümrük müşavir yardımcısı olarak, bünyemizde beş gümrük müşaviri ihsas ettim ve kararım olmadan beyanname bastırmadım. Normal olabilir ama, dünya kadar yanlışlıklarını düzelttim. Dahası müşavir dernekleri "bilirkişilik" hakları sadece bize tanınmıştır derken, ben bilirkişilik yaptım ve mahkeme dosyalarına imzamı koydum. Şimdi asıl soruna geleyim. Gümrük müşaviri hakkını kazanmak, gerçekten bu mesleği bilmek midir ? Lütfen kendinize sorun. Sınavlarda sorulan ana başlıklarda ne kadar bilgilisiniz ? Hepsinde kendinizi uzman sayabilir misiniz? Ve vicdanınız olduğunu hatırlayın. Ayrıca üçer yıllık staj ve yardımcılıktan sonra hak kazanmak, yani toplam altı yıl, ünüversite mezunu olarak bu mesleğe katılmak hakkaniyetli midir ? Başka hangi sektörde bu durum söz konudur ? Son söz olarak bu yazımda, haksız rekabetin ne olduğunu da düşünmenizi rica ediyorum. Aynı zamanda kendi kazancınızı belirleme hakkınızın da olmadığını düşünmenizi salık vereceğim. Sanırım bu konuyu daha geniş ele almam gerekecek ama şimdilik bu kadarı ile yetineceğim. Her kese kolay gelsin.