“Güven Bana” demek kolaydır ama “Birisine Güvenmek” zordur. Güven kelimesi, farklı şekilde tanımlanabilir. TDK’da “Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat” olarak tanımlanıyor. Benim en çok ilgimi çeken ise Not So Different At All: A Cross Discipline View of Trust adlı makalede yapılan “karşı taraftan beklenen olumlu davranış ya da niyetine bağlı olarak zarara görmeyi göze alan psikolojik durumdur” tanımdır. (Rousseau,Sitkin, Burt,Camerer,1998, portal.psychology.uoguelph.ca/.../Rousseau,%20Sitkin,%20Burt,%20%26%20Camerer_AMR1998.pdf. ,“Trust is a psychological state comprising the intention to accept vulnerability based upon positive expectations of the intentions or behavior of another.”) Bu tanımda ilgimi çeken veya diğer tanımlardan ayıran iki unsur, zarar görmeyi göze alabilmek ve psikolojik olay olarak vurgulanmasıdır. Güvenmenin karşılığında zarar görebilmeyi düşünmek ilginç geliyor. “lojistik işinde güven esastır” diye hep söylenir. Üretimi, satışı ve daha önemlisi müşteri memnuniyetini direkt etkileyen lojistik faaliyetler için dış kaynak kullanmak çok önemli bir karardır ve bu kararı verirken, hizmet verecek olan firmaya güvenmek çok önemlidir. Güvenmek ve güven duymak, İki taraf (hizmet alan veya almak isteyen ve hizmet veren) arasındaki ilişkiyi etkileyen esas faktördür. Bu ilişki, ilk tanışma öncesi başlar (ilk aşama) ve hizmet verecek firma ile el sıkışma (sözleşmenin imzalanması) sonrası operasyon sürecinde devam eder. Yeni sözleşme zamanında bu güven, devam eder veya devam etmez. Devam etmemesi, sadece kötü ilişki veya ahlaki sorun olarak algılanmamalıdır. Operasyondaki başarısızlıklar, hizmet alan firmanın beklentilerinin karşılanmaması, hizmet veren firmanın yeterli esneklikte olamaması veya kendini geliştirememesi gibi birçok farklı sebep, devam etmemesi olarak sayılabilir. İlk aşamadaki güven veya güven duyulması veya güvenin kazanılması, sonraki aşamalardan daha kolaydır. Zira; sonraki aşamalar sizin ilk aşamada gösterdiğiniz veya söylediğiniz veya “güven bana” diyerek güven kazanmaya çalıştığınız teorik algının (şirketinizin ünü, büyüklüğü, referansları, personelin tutumu vs), pratik algıya dönüşmesidir yani, hizmet alanın “güvendim ama” demesi veya dememesidir. Yani, söylediklerinizin (değişen ihtiyaçlara çabuk reaksiyon veya esneklik, hizmet alan yani müşteri ile operasyon sürecinde ilişikler, operasyon performansı, operasyon başarısı vs) ne kadarının gerçek olup olmadığı ile ilgilidir. Unutmadan! Bu güven olgusu, her iki taraf için yani hem hizmet alan hem de hizmet veren firma içinde geçerlidir. Hizmet alanın verdiği veya vereceği güven de önemlidir. Güven, Güven, Güven .... Peki gerçekten güveniyor muyuz? Bahçeşehir Universitesi’nden Sayın Profesör Doktor Yılmaz Esmer başkanlığında hazırlanan “Türkiye Değerler Atlası 2011” çalışmasına göre “Türkiye, dünyada kişilerarası güvenin en düşük olduğu ülkelerden biri. Bu durum 1990’dan beri hiç değişmiyor. Ancak 10 kişiden biri, genelde insanlara güvenebileceğini söylüyor.” Güvenle ilgili olumlu atasözüne rastlayamadım. Oysa, “güvendiği dağlara kar yağmak”, “güvendiği dal elinde kalmak”, “güvenme dostuna, saman doldurur postuna” gibi güveni olumsuz algılatan ve bir seferde aklımıza gelen birçok atasözümüz var. Yukarıdaki tanımda olduğu gibi lojistik hizmet almak veya vermek, bir çeşit tehlikeyi göze alabilmek midir? Saygılarımla, Oruç KAYA O2 Lojistik Yönetim Danışmanlık Phone : 0216 641 93 20 GSM : 0532 791 69 62 www.o2lc.com