Daha 1950’ler bitmeden özellikle “göklerdeki efsanevi koca çelik kuş” unvanının ilk sahiplerinden Boeing 707 ve DC-8’ler sayesinde “dünya”mızı “Jet Çağı” denilen devrimsel bir ulaştırma biçimi ile tanıştıran sivil havacılık endüstrisi önce yolcu sonra da yük/kargo taşımacılığında benzersiz bir dönemi başlatmış ve süratle yükselişe geçirmiş oluyordu. Diğer yandan, katı bir gerçekçilikle irdelenecek olunursa, havayolu taşımacılığında kullanılan taşıtların yani uçakların son derece hızlı olmaları nedeniyle kargo taşımacılığını da en kısa süreler içerisinde yapılmasını sağlamalarına karşın, “havayolu taşımacılığı birim ağırlık başına nakliyatın en yüksek maliyetle yapıldığı türdür” demek de hiç yanlış bir yorum sayılmaz. Bununla birlikte tıpkı geçmiş asır gibi, 21. yüzyılda da deneyimlenen uluslararası rekabet söz konusu ulaştırma biçiminin gelişimine müthiş bir baş döndürücülük katmaktadır. Yeryüzündeki çağcıl havalimanları, en son teknoloji ürünü kargo jet uçakları, artırılmış kapasiteler ve ileri depolama sistemlerinin varlığı havayolu ile kargo taşımacılığının giderek daha yaygın, etkin ve verimli biçimde yapılmasına olanak tanımıştır.
Sivil havacılık sektörü günümüzde hem hızlı hem de güvenilir olmasıyla diğer taşımacılık sistemlerine göre çok daha fazla ilgi görmekte ve bu ilgi gün geçtikçe eksilmeden sürekli artmaktadır. Bu dinamik ve seçkin sektörün en önemli özelliklerinden biri de ulusal ve uluslararası politikalarla yöresel ve küresel ekonomik krizlere karşı aşırı duyarlı bir yapıya sahip olmasıdır. Dünya ülkeleri arasındaki doğal politik görüş ayrılıklarına rağmen, 1980’li yılların ortasından günümüze dek sıkça beliren global ekonomik krizler havayolu endüstrisinin küreselleşme sürecini hızlandırarak, farklı ülkelerden havayolu şirketleri arasında hayli sıkı bir işbirliğinin doğmasına yol açmıştır. Söz konusu çok uluslu işbirliği sayesinde, havayolu işletmeleri kargo taşımacılığında birincil müşterileri konumundaki iş dünyasından insanların değişen piyasa koşullarına paralel bir şekilde değişime uğrayan taleplerini minimum zaman kaybıyla karşılamayı başarabilmektedirler.
Havayolu ile kargo taşımacılığında sözleşmeler, gönderici-lojistik firma-taşıyıcı arasında imzalandığından, alıcı bu türden bir sözleşmede doğrudan yer almamaktadır. Ancak söz konusu taşıma sözleşmesinin yapılmasının asıl amacı taşımanın, teslim alacak kişi veya kuruluşun lehine başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi ilkesine dayanmaktadır. Taşıma sözleşmesini reddetme hakkının yalnızca taşıyıcı kuruluşa ait olduğu havayolu kargo taşımacılığının rahat anlaşılması açısından ulusal ve uluslararası hukuksal düzenlemelerin dikkatlice incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Uluslararası havayolu kargo taşımacılığında geçerli olan yasal altyapı oluşumunu Varşova Anlaşması, Lahey Protokolü, Uluslararası Havayolu Taşımacılığı Birliği (IATA= International Air Transport Association) ve Birleşmiş Milletler (UN=United Nations)’in yaptırım düzeyindeki ilgili düzenlemeleri oluşturmaktadır. Ülkemiz mevzuatı açısından havayolu ile kargo taşımacılığı alanında asal görevli yasal kuruluş Ulaştırma Bakanlığı’dır. DHMİ (Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğü) ve SHGM (Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü) havayolu kargo taşımacılığı konusunda yetkili kurumlardır. Konuya ilişkin gerekli yasal düzenlemeler “Sivil Havacılık Kanunu” ve ilgili yönetmeliklerle sağlanmaktadır.
Ülkemiz dahil tüm dünyada havayolu ile kargo taşımacılığı hizmetlerinin gerçekleştirilmesinde taraf olan başlıca kuruluş ve işletmeler şunlardır:
* Uluslararası Havayolu Taşımacılığı Birliği (IATA)
* IATA Üyesi Kargo Acenteleri
* Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO=International Civil Aviation Organisation)
* Ülkelere özgü sivil havacılık genel müdürlükleri (Türkiye’de SHGM)
* Havayolu taşıyıcıları
* Havalimanlarında yer hizmetleri veren kuruluşlar
* Lojistik firma işletmeleri
* Göndericiler (kişi ya da kuruluş)
* Alıcılar (kişi ya da kuruluş)
Her nakliyat sistemi gibi havayolu ile kargo taşımacılığının da avantajlı ve dezavantajlı yönleri mevcuttur. - Havayolu kargo taşımacılığına ait temel avantajlı noktalar şöyle sıralanabilir:
* Yüksek hızda taşımayla alıcıya teslim süresinin kısalması
* Ülkeler arasında doğrudan iletişime olanak sağladığı için politik ve bürokratik engellerden/olumsuzluklardan en az düzeyde etkilenmesi
* Küçük miktarlardaki eşyanın nakliyatında en uygun ulaşım türü olması
* Yeryüzü geneline yayılmış havalimanı ağının varlığı
* Yüksek derecede güvenlik ve güvenilirlik
* Kargoların elleçleme ve yüklenilmesi sırasında gösterilen özen
* Planlı ve tarifeli biçimde gerçekleştirilen kargo hareketleri
* Diğer mevcut taşımacılık türlerine oranla sigorta primlerinin daha düşük olması
- Havayolu kargo taşımacılığına ait temel dezavantajlı noktalar da şöyle sıralanabilir:
* Kargo taşıyan uçakların ağırlık ve hacim sınırları nedeniyle diğer taşımacılık tiplerine oranla daha yüksek taşıma maliyeti
* Havayolu ile kargo taşımacılığının her türlü yükün nakliyatı için uygun olmaması
* Büyük miktarlardaki yükün iletiminde, örneğin denizyolundan farklı olarak, havayolundan yararlanmanın mümkün olmaması
* Havayolu ile nakli gerçekleştirilen yüklerin alıcı ya da alıcıların depolarına iletiminde karayolunun (hatta bazen demiryolunun da) kullanılmasının zorunluluğu
- Peki, İkinci Büyük Savaş’ın sonlanmasını takiben ve daha “Jet Çağı” emeklemeye başlamadan gezegenimizde ivme ve önem kazanan, kargoların taşınmasında havayolunun yeğlenmesi eyleminin temel sebepleri nelerdir derseniz, onları da şöyle özetleyebiliriz:
* Çabuk bozulabilir özellikteki kargoların (kırmızı ve beyaz et, balık, meyve, sebze, çiçek vb.) en uzun mesafelerde bile en kısa sürede taşınabilmesine olanak sağlaması
* Canlı hayvan (atlar, hayvanat bahçesi hayvanları vb.) taşımacılığının hızlı birşekilde yapılmasını sağlayarak, taşıma işlemi sırasında ortaya çıkabilecek tehlikeleri en aza indirgemesi
* Güncelliklerini korudukları sürece bir ticari değere sahip oldukları kabul edilen ve satışları mümkün olan kargoların (örneğin gazeteler, dergiler, haber fotoğrafları ve televizyon programları için filmler) tam zamanında gerekli yerlere ulaştırması
* Çok değerli kargoların (altın, platin, gümüş, nakit para, değerli evraklar, tarihi eserler, sanat eserleri vb.) güvenli biçimde taşınmasına olanak vermesi
* Ambalajlama ve taşıma sigorta maliyetlerini düşürmesi
* Kısa sürede ulaşmaları gereken noktalara ulaştırılamadıkları takdirde, işletmeler açısından ağır ekonomik kayıplara yol açacak birtakım kargolar (makine yedek parçaları, motorlar, jeneratörler ve diğer enerji ekipmanları vb.) için en hızlı seçenek teşkil etmesi
* Havayolu taşımacılığında sarsıntı veya çarpma gibi nedenlerle oluşabilecek hasarın en az seviyede bulunmasından dolayı, ölçüm ekipmanları, elektronik ve optik cihazlar gibi çok hassas kargoların nakliyatında güvenli koruma sağlaması
* Havalimanlarının özellikle büyük ekonomik merkezlerin yakınlarında bulunması durumunda, taşıma öncesi ve sonrası trafik akış maliyetlerini azaltması
Yazımın sonunda, günümüzde THY örneğindeki gibi havayolu ile uzun senelerdir başarılı biçimde yolcu taşımacılığı yapan kuruluşların zamanla kargo taşımacılığına yönelmelerinin yanısıra, doğrudan havayolu ile yük taşımacılığı için kurulmuş sivil havacılık kargo şirketleri bulunduğunu da anımsatmakta yarar görüyorum.
Bu satırları okuyan herkesin yeni yılını şimdiden kutlar ve sevdikleriyle birlikte geçirecekleri sağlık-başarı-huzur dolu bir 2019 senesi dilerim.
Verimli günler ve gelecek pazarki yazımda görüşmek üzere.