Hayır, havayolu rüyası bitmedi, bitmeyecek! Nasıl bitebilir ki? Onca nedeni tam anlaşılmış ya da anlaşılmamış (ve belki de hiç anlaşılamayacak) trajik kazaya, neredeyse 20 yıl önceki 11 Eylül 2001 terör saldırılarına ve yeryüzünde görülme sıklığı belirgin biçimde eksilmeyen (ve eksileceğe de pek benzemeyen) "aerofobi/aviofobi"nin dirençli mevcutluğuna karşın bitmedi de, göze görünmeyen ama eşi benzeri de görülmemiş, fırsatsever, insanlık düşmanı, evrilme uzmanı, inatçı bir mikroorganizmanın yol açtığı tehlikeli ve ölümcül bir pandemi ile mi bitecek? Başta, havalimanlarının apronlarıyla pistlerinden yükselen Airbus ve Boeing tipi battal fakat zarif “çelik kuşlar”ın motor gürültüleri ve havaalanlarının bekleme salonlarından salonlarına yayılan tatlı bayan sesli anonslar eşliğinde "hayır" diye yanıtlayacaktır söz konusu soluk kesici soruyu sivil havacılık dünyası....
Hayır, havayolunun rüyası bitmedi, bitmeyecek! Onun yetkin mensupları kadar olmasa da, biraz ben de bilirim havayolunun bu iç karartıcı karmaşadan aşırı örselenmeksizin çıkmanın mantıklı bir yolunu bulacağını… Üstelik çözüm yolu ararken kendini kaybedenlerden veya kendini ararken çözüm yolunu kaybedenlerden de değildir o… Üstelik o, hiçbir gezgini-konuğu-müşteriyi düş kırıklığına uğratmaktan da hiç mi hiç hoşlanmaz… Nitekim, kargo taşımacılığında artık havayolunun majör ve etkin oyunculardan biri olacağını kanıtlaması bu yoğun gayretin ilk göz kamaştırıcı somutluktaki sonuçlarından şimdilik belki de en öne çıkanı… Diğerleri de var tabii ki… Gitgide çoğalan günlük yurtiçi ve yurtdışı uçuş sayıları… Ekonomi sınıflarının şaşılası derecede iyileştirilmesi çabaları… Yeni cazip destinasyonlar, bilet fiyatları, mola programları ve konaklama önerileri… Uçan şeflerin sayılarının yeniden artması… Yeni lezzetli menüler… Yeni modern jetlerin peyderpey hizmete girecek olması… Ve evet, -inanması zor olsa da- yeni kurulan/kurulacak havayolu şirketleri… Evet, hayat aldatıcı, incitici, yıpratıcı, kaybettirici ancak eşsiz serüven öykülerinin eşliğinde yolculuklara da devam ettiricidir aynı zamanda… Evet, havayolunu hiç bu denli üzgün görmemiştim, ancak bu denli kararlı da… Evet o hayalseverdir ancak hayırsız hayaletlerin peşinden de uçmaz... O hem usta bir rüya avcısı hem de usta bir rüya dokumacısıdır… Ve onun usta işi rüyalarının toplamı, bitiminin yakın olduğu umulan global bir pandemide bizim de (en azından büyük çoğunluğumuzun) vazgeçilmez asal rüyası haline gelmiştir… Öyle bir rüyadır ki bu, serbest düşüşü tatsız bir bolluktaki hayatı yakalama-hayata tutunma yöntemlerimizi temelinden değiştirip yenilememize olanak tanıyabilir eğer gerçekten arzularsak!
Hayır, havayolu rüyası bitmedi, bitmeyecek! Nasıl bitebilir ki? Uyanıkken ve hayatta kalma mücadelesi verilirken görülen hayli ender rüyalardan biri o çünkü… Çünkü o, içi boş değil, içi umut kahvesi/çayı ve lokumu/baklavası ile dolu, dehşeti de kurtuluşu da tanımış, örnek teşkil edici, hem yerel hem küresel nitelikte öncü bir rüya… O zihinsel ve bedensel sağlığa müthiş iyi gelici rüyanın tutkulu takipçilerine kabinlerdeki koltuklarında güvenli ve keyifli uçuşlar uzayıp giden dönüşümlü gündüz ve gece göklerinde! Kimilerine göre "Ulu gökler ölüleri daha çok sever!" Göksever havayolu der ki, "Yüce yaşamdan ve yaşama ile yaşatma sevincinden yanayımdır ben!"
Verimli günler ve bir sonraki yazımda yine bu sütunda görüşmek üzere.