İstanbul Deniz Otobüsleri AŞ(İDO) Genel Müdürü Ahmet Paksoy, yılda 500 binin üzerinde sefer yapan ve güvenliği en üstte tutan bir işletme olduklarını belirterek, "Vatandaşlarımız güvenli bir işletmede seyahat ediyorlar, bundan emin olsunlar" dedi. Paksoy, şirketin son dönemde yaşanan deniz otobüsü kazasıyla gündeme gelmesinden büyük üzüntü duyduklarını vurguladı. İDO'nun kaza istatistiklerinin çok düşük olduğunu belirten Paksoy, taşınan yolcu sayısı ve sefer sayıları da dikkate alındığında deniz ulaşımının en güvenli yol olduğunu söyledi. Ayda 45 bin, yılda da 500 binin üzerinde sefer yapan bir işletme olduklarını anlatan Paksoy, "Güvenliği en üstte tutan bir işletmeyiz. Vatandaşlarımız güvenli bir işletmede seyahat ediyorlar, bundan emin olsunlar. Bizim amacımız daha iyi, daha mükemmel olmak. Bunun için çalışıyoruz. İDO bu güç ve kapasitede" diye konuştu. Filoya yeni deniz araçları kattıklarını, yenilerinin sipariş edildiğini, bir yandan da iskelelerin şehre yakışacak şekilde yenilendiğini dile getiren Paksoy, şunları söyledi: "Amacımız, İstanbul'da ulaşımda denizden daha fazla yararlanılması. Geçen yıl şehir hatları vapurlarında başlanan tek bilet ve aktarma uygulamasıyla vatandaşlardan olumlu tepkiler aldık ve yolcu sayımız arttı. Geçen yıl 5,5 milyon araç ve 91 milyon yolcu taşıdık. Nereye yeni hat açsak, büyük talep geliyor. Pendik-Yalova hattı, Bursa, Bandırma hatlarımız tamamen dolu gidiyor." Paksoy, Sirkeci-Harem arasında çalışacak olan yeni tasarım arabalı vapurların ilkinin Ekim'in ortasında, yeni vapurların da 2008'de seferlere başlayacağını bildirdi. İDO özelleştirmesi Ahmet Paksoy, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin özelleştirme programı içinde İDO'nun da yer aldığını hatırlatarak, halen şirketin bağımsız denetimlerinin yaptırıldığını ve sürece ilişkin hazırlıkların sürdüğünü söyledi. İDO'nun özellikle deniz ulaşımında kullanılan akaryakıt için sağlanan vergi indirimiyle çok ciddi nefes aldığını ve kendi kendini çeviren bir işletme haline geldiğini vurgulayan Paksoy, şunları kaydetti: "En azından artık zarar eden bir işletme değiliz. Kendi yatırımını kendi yapan ve bunu yolcuya yansıtan bir işletme haline geldik. Ulaşımda sosyal faydayı da dikkate almak çok önemli. Büyümesine bakıldığında, bundan 4 yıl önce yıllık yaklaşık 65 milyon YTL cirosu olan işletme, bugün 400 milyon YTL'lik ciroya ulaştı. Yolcu, araç sayılarımızla artık dünyada bir Türkiye markası olduk. Bu büyümeye paralel olarak denizde bir otorite haline geldik." İDO Genel Müdürü Paksoy, geleceğe yönelik olarak RO-RO işi ile ilgilendiklerini ifade ederek, "Marmara bu iş için çok elverişli. Deniz otobüsleri projesi kendini nasıl geliştirdiyse, RO-RO işinin de böyle gelişeceğini düşünüyoruz" değerlendirmesinde bulundu. Marmara'da İDO olarak ulaştıkları noktalar itibariyle yolcu ve küçük araç taşımacılığı açısından trafiğe çok önemli katkı sağladıklarını vurgulayan Paksoy, şöyle dedi: "Trafik açısından kamyonların deniz yoluyla kısa sürede Marmara'yı geçişi de büyük önem taşıyor. Bu yüzden RO-RO taşımacılığına dikkatlerimizi yönelttik. Bu işi sadece İDO'nun yapması da gerekmiyor. İstanbul'dan Bandırma'ya karadan 6 saat, denizden ise 2 saatte ulaşılıyor. Bunun hesabı kolayca yapılır ve ilgi görür. Yalnız bu kolay bir proje değil ve en az 3 yıllık hedefte yer alacak bir proje. Projenin deniz ayağını çözmek kolay, en önemli aşaması ise karadaki yer seçimi, bağlantı yolları, depolama alanlarıyla ilgili olanlar. Bu proje İstanbul trafiği için büyük önem taşıyor."
LOJİPORT