İş etiği ve ulaştırma sektörü

Dr. Güntürk Üstün

Giderek tüm gezegenimizde ve ülkemizde hızlı yaşanan teknolojik değişimlere koşut olarak pek çok sektör gibi ulaştırma sektörü de bundan olumlu yönde etkilenip payını almakta ve zorlu rekabet ortamı düşünüldüğünde, sonuçta kendini sürekli biçimde yenileme gereksinimiyle (daha doğrusu zorunluluğuyla) karşı karşıya kalmaktadır.

Yeni dünya düzeninin temel izleği konumundaki değişiklikten beslenen yenilikçiliğin ve yeniliklerin ulaştırma sektöründeki çeşitli [karayolu-demiryolu/raylı sistemler-denizyolu/su yolları-havayolu] kuruluşların yapılandırılması, yönetimi ve halka sunacakları hizmet anlayışının sürekliliğinde asıl ilkeler olduğu tartışma götürmez “etik” değerlere verilen önem, bütün dünya ülkelerinde ivmesi asla azalmayan bir artış göstermektedir. Çünkü ancak bu sayede, sayısız yan/yardımcı sektörle ilintili ve son derece yüksek parasal yatırımlarla iç içe ulaştırma sektöründeki olası yozlaşmanın ve görevi kötüye kullanmanın önüne geçilebilmesiyle etkin yaptırımların uygulanabilmesinde kararlı ve sağlam adımlar atılabilecektir.

Hiç şüphesiz, ulaştırma sektöründeki kalıcı başarı ancak hizmet verilen/sunulan toplum kitlesinin ulaşım araçlarıyla yolculuklara ait güvenlilik, hız, dakiklik ve konfor istekleri/beklentileri karşısında anlayışlı, duyarlı, dürüst, nesnel, saydam, tutarlı, yansız bir ilkeler bütünlüğünün koşulsuz kabulüyle mümkündür. Bu amaçla ülkeler, ilgili ulaştırma bakanlıkları bünyesinde “etik komisyonlar/kurumlar” oluşturarak, çalışanlarının “iş etiği”nin gereklerinden uzaklaşarak yol açabilecekleri farklı tehlike derecelerindeki olumsuzlukları denetleyip engelleme yoluna gitmişlerdir. Ayrıca ulaştırma sektöründeki devlet ve özel sektör sermayeli kuruluşların da kendi iç yapılanmalarında, bir tür özdenetim amaçlı, “alt komisyon/kurul” tarzı oluşumların yaratılmasını desteklemeleri zaman içinde kaçınılmasına izin vermeyen bir sorumluluktan zorunluluğa dönüşmüş durumdadır.

Herhangi bir sektörde “iş etiği”nin varlığından söz edildiğinde, o sektörde bir “işletme ve güvenlik kültürü”nden de söz edilmiş olunacaktır. Örneğin ulaştırma sektöründe sıklıkla can ve mal kaybına yol açan kazaların meydana geldiği kuruluşlarda, kazalar sonrası ilk sorgulananın “işletme ve güvenlik kültürü” olmasına karşın, “iş etiği” kavramının ilk anlarda dile getirilmemesi düşündürücüdür. Diğer yandan, belki de tüm ulaştırma sektöründe “iş etiği” ve dolayısıyla “işletme ve güvenlik kültürü”nü en yoğun şekilde önemseyip özümseyerek, en yoğun mali yatırımı yapan sektör konumuna yükselmiş sivil/ticari havacılık kuruluşlarındaki değişik nedenlere dayalı kazaların görece fazla sıklıkta yaşanıp, trajik oranda can kayıplarına yol açması dünyamızda hala ivedilikle çözüm (pragmatik/pratik olsun olmasın) bekleyen ciddi ulaştırma sorunları arasındadır [11 Eylül 2001 tarihinde meydana gelen terör saldırılarının inanılmaz biçimde bir tür vurucu silahı/gücü olma özelliğiyle yaftalanmak durumunda kalmış sivil/ticari havacılık camiasının yaşadığı o korkunç sarsıntıyı atlatabilmek için on yılı aşkın bir zaman gerektiğini burada bir kez daha anımsatmak istiyorum].

Dünyada ve Türkiye’de uzun yıllar “iş ahlakı” ve “iş etiği” kavramları bilgi ve deneyim noksanlığından ötürü yanlış biçimde sanki özdeşmişler gibi kullanılmış ancak sevindirici gelişmeler sonucu, çağcıllıkla bağdaşmayan bu anlayış günümüzde artık tarihe karışmış veya karışmak üzeredir (ki olması gereken de zaten budur). “Ahlak” sözcüğünden farklı olarak “etik” sözcüğünde değerden (ve beraberinde sadakat ve samimiyetten) güç alan bir içsellik mevcuttur. Diğer bir deyişle, esasta kural arayışındaki “ahlak,” toplumların temelini atarken; esasta değer arayışındaki “etik” bireylerin temelini atmaktadır denilebilir. Zaten insanlığın varoluşunda “etik” olmadan, “ahlak”tan söz etmenin anlamsızlığından dolayıdır ki ulaştırma ve tüm diğer hizmet sektörlerinde, ülkeler yaşadıkları olgunlaşma süreçlerinde ilk sözcükleri “ahlak” değil “etik” olan komisyonlar/kurumlar meydana getirmeyi yeğlemişlerdir.

Aslında hayli farklı bir hizmet kesimi olan sağlık sektörü gibi, ulaştırma sektöründe de “iş etiği”nden küçük çaplı sapma ve uzaklaşmaların bile insan hayatını ne denli ölümcül tehlikelere atabileceğine dair acı ve çarpıcı örnekler (karayollarındaki kazalar başta olmak üzere) dünya tarihinde yadsınamayacak derecede fazla sayıdadır. Üstelik insan belleğinin bilinçli ya da bilinçsiz biçimde unutkanlığa yatkınlığı nedeniyle söz konusu ölümcül örneklerin, ülkelerin ulaştırma sistemlerindeki önemini koruyabileceği gerçeği, kabullenilmesi kolay olmasa da, daima akılda tutulmalıdır.

“İş etiği”nin insanlığı uyarıcı ve uyanıklık yaratıcı özelliklerinin yardımıyla gelecekte, gezegenimizdeki kentiçi ve kentlerarası karayolu trafiğiyle, demiryolu/raylı sistemler-denizyolu/su yolları-havayolu trafiğinin geçmiştekinden ve şimdikinden çok daha güvenli düzeye ulaşmasında, hem ülke hem de dünya vatandaşı olarak, hepimize görmezlikten gelemeyeceğimiz görevler düştüğünü vurgulayarak noktalıyorum LOJİPORT’taki bu pazar gününe ait köşe yazımı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.