Hukuk, yanlışlara kalkan olup, toplum çıkarlarını gözeten bir müessesedir. İzmir Limanı özelleştirilmesinde de yapılan itirazları değerlendirerek 1 milyar 275 milyon dolara kiralanan limanın devrini, kamu menfaatine aykırı olduğu gerekçesiyle durdurmuştu. Ancak, aradan 2.5 yıl geçtikten sonra Danıştay 1. Dairesi itirazı reddetti. Yine bir “geciken adalet, adalet değildir” örneği yani…! Durum böyle olunca da, her şeyin kaldığı yerden devam edeceği düşünülerek, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ihaleyi kazanan tarafları imzaya çağırdı. Ancak, o köprünün altından çok sular geçtiği unutuldu. Çünkü, artık taraflardan Deutsche Bank uzayan süreçten sıkılıp oynamamaya karar vermiş; diğer oyuncular da oyun sırasında değişen kurallar nedeniyle her an mızıkçılık yapıp oyunu bozacak ruh hali içindeydiler. Aslında mızıkçılık yapmaya en çok hakkı olan da onlardı… Çünkü, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın 3 Mayıs 2007'de 900 milyon dolar başlangıç fiyatı ile ihaleye çıkardığı İzmir Limanı’na 1 milyar 275 milyon dolar vermeyi kabul etmişlerdi. Alışverişin sonunu, yani mallarını teslim almayı bekliyorlardı. 29 ay ha bugün, ha yarın beklediler. Bekleyen yalnız onlar değildi elbette… Madalyonun diğer tarafında da limandan hizmet alanlar ve verenler vardı. İhracatçı, malının hala iptidai yöntem ve araç gereçlerle elleçlendiğinden zaman, dolayısıyla maddi kayıplarla muhatap oldu. Zamanında gelen, ancak sıkışıklık nedeniyle limana yanaşamayan gemilerin armatörleri, boşu boşuna demoraj ödemek zorunda kaldı. Özetle 500 milyar dolar ihracat hedefleyen Türkiye’nin en önemli ihraç kapılarından biri çağdışı yöntemlerle hizmet vermek zorunda bırakıldı. Şimdi, hadi hiçbir şey olmamış gibi 'alın malınızı' deniyor… Sizce, bu ne kadar mümkün olabilir? İhaleyi alan konsorsiyum, dünya krizle boğuşurken; navlunlar yerlerde sürünüp, denizin tüm fonksiyonlarının değer yitirdiği bir dönemde aynı şartlarda imza atmaya razı olur mu..? 'Evet, haklısınız gelin alın, şu kadar da iskonto yaptık' da diyemezsiniz. Çünkü, hesap sorarlar adama… Tek çare kalıyor yeniden ihaleye çıkmak. Peki, Türkiye'ye hem zaman, hem para, hem de yatırım kaybettiren bu çarpıklığın hesabını kim verecek?