Hamidiye Kruvazörü'nün denizcilik tarihimizde çok anlamlı ve özel bir yeri vardır. Onun, Balkan Savaşı yıllarında denizlerde verdiği mücadele ve yarattığı kahramanlıklar Türk ulusu tarafından çok iyi bilinmektedir. Hamidiye, denizciliğimizde artık bir efsane ve gurur kaynağı olmuştur. Hamidiye'yi ayrıcalıklı yapan diğer bir unsur da, Cumhuriyet Donanmasının ilk gemisi olarak İzmir'i ziyaret etmesidir. Ayrıca 12 Eylül 1924 tarihinde, büyük önder Atatürk'ün çıkacağı Karadeniz gezisinde ona ev sahipliği yapacaktır. Atatürk beş yıldır özlemini duyduğu deniz yaşantısına ve gezisine 'Hamidiye Zırhlısı' ile kavuşmuştur. Peki, deniz harp tarihimizin bu kadar çok önemli olan Hamidiye'in sonu ne olmuştur? Elim yazmaya varmıyor. Çünkü denizlerdeki bu tarihi mirasımız, gelecek nesillere armağan edilmesi gereken bu efsane değerimiz, Hamidiyemiz, 1966 yılında bir tersanede parçalara ayrılarak fabrikalara gönderilmiş ve tezgahlarda acımasızca binlerce parçaya ayrılarak bu şanlı tarihimizin denizlerdeki temsicisi jilet yapılmıştır. Ama onun denizlerdeki rakibi Yunan zırhlısı 'Averof' ise, Pire'de anıt deniz müzesi haline getirilmiştir. İşte denizci bir ulus ile denizci olmayan bir ulusun değerlendirmesini bu örnek ile yapabilirsiniz. Gerçekleri görmezlikten gelmek güçsüzlük ifadesidir. Ama kabullenmek geleceği daha iyi görmektir. Denizcilik tarihimizle övünmek istiyorsak önce ona sahip çıkmasını bilmeliyiz ve bütün değerlerini koruma altına almalıyız. Çünkü deniz sevgisi nesilden nesile aktarılan olağanüstü ve çok güçlü bir duygudur. Bu da ancak küçük yaşlarda kazanılabilir. Hiç şüphesiz bu duygudan yoksun toplumun da deniz müzesi konusunda duyarlı ve yapıcı olmasını beklenemez. Bu nedenle de gelecek kuşaklar denizcilik alanında geçmiş ile yakın bağlar kuramamaktadırlar. Denizcilik sektöründe ilerlemiş ülkelerdeki çocuklar ve gençler sahip oldukları deniz müzelerini gezerek denizci atalarını tanıma fırsatını bulmakta ve geçmişi hakkında görsel bilgi sahibi olmaktadırlar. Denizciliğe önem veren ulusların deniz müzeleri de o kadar çok ve amaca uygundur. Japonya'da 22, İtalya'da 14, Fransa'da 40, İsveç'te 16, Ukrayna'da 14 ve Almanya'da 44 deniz müzesi bulunmaktadır. 8 bin 333 kilometre kıyı şeridi bulunan ve bin yıllık gibi denizcilik tarihine sahip ülkemizde ise sadece 10 tane deniz müzesi bulunmaktadır. Buna rağmen yurdumuzu ziyarete gelen yabancılara ve kendi insanımıza gösterebileceğimiz ne bir kalyonumuz, ne bir kadırgamız, ne de müze haline getirilmiş bir Hamidiye veya Yavuz zırhlımız vardır. Denizlerindeki bu kültür mirasına sahip çıkan denizci uluslar, deniz ve gemi müzelerine gereken önemi vermişler, geçmiş ile gelecek arasında ki bağı sağlamışlardır. Bizim de, denizci bir ulus olabilmemiz için önce tarihi değerlere sahip çıkmamız gerekmektedir. Deniz ve gemi müzelerini oluşturmak, sayılarını artırmak artık ulusal bir görev konumuna gelmiştir.