Benim pek sevdiğim “Jumbo Jet” lakaplı Boeing 747’ler için kabul edilmesi hayli güç bir gerçeklik olsa da, kariyerlerinin gün batımına ya da “Alacakaranlık Kuşağı”na girme zamanları en az kendi seyir hızlarına yakın bir süratle yaklaşıyor. Her ne kadar şimdilik Boeing firması bu “yaşayan efsane” konumundaki uçakların üretimini tamamen durdurduğunu açıklamış olmasa da, tehlike sinyallerini erken algılamakta usta sivil havacılık uzmanları söz konusu kaçınılmaz sonun varlığını vurgulamadan edemiyorlar.
Henüz THY filosunda hiç yer almadıklarından olacak, ülkemizdeki havacılık tutkunlarıyla benim gibi havacılık meraklılarının içlerinden birine binip de, uzak ve uzun yolculuklara çıkabilmek üzere devamlı fırsat kolladıkları yolcu jetleridir onlar. Ben bu fırsatı 2000’li yıllarda 4 kez yakalayabilmiş olmaktan dolayı müthiş sevinçliyim (tüm 4 yolculuğu Jumbo’ların sıradan bulduğum ekonomi sınıflarında yapmış olsam da).
Hiç onlardan bir tanesini, büyük bir havalimanı terminal binasının körüklerinden birine yanaşmış biçimde yolcu indirir veya bekler durumda gördünüz mü? Eminim, havacılıkla içli dışlı olmayan ama uçakla sık seyahat eden her yolcu gibi, sizler de bu devasa fakat zariflikten de payını almış “metal kuşlar”a dakikalarca hayran hayran bakmadan edememiş ve bu uçağın öyle kentlerarası birkaç saatlik bir uçuşun değil, ancak kıtalararası bir seferin gediklisi olabileceğini gecikmeden kavramışsınızdır.
Orta büyüklükte, dar gövdeli, dört jet motorlu kuzenleri olan Boeing 707 ve DC-8’lerin 1958 yılı sonlarına doğru gerçek anlamda başlattıkları “Jet Çağı” devrimini, neredeyse tam 12 yıl sonra ilk tarifeli uçuşlarını gerçekleştirdikleri Ocak 1970’te Boeing 747’ler bir üst boyuta taşıdılar. Bu koskocaman, geniş gövdeli, dört jet motorlu “Göklerin Kraliçeleri” sayesinde sivil havacılık tarihinin kökten değiştiğini söylemek hiç de abartı sayılmaz! Onların varlığıyla kıtalararası uçak yolculukları daha kısa sürede ve ucuza yapılabildi ve küresel turizmin kapıları aralandı. ABD başkanlarıyla diğer ülke devlet başkanlarını uçuran, Uzay Mekiği’ni taşıyan Boeing 747’lerin kargo versiyonu da sivil havacılığa hızlı biçimde ağır yükleri rahatlıkla nakledebilme ayrıcalığını getirdi. Ekim 2007’de ilk tarifeli uçuşunu yapan ve biraz daha hantal görünümlü Airbus A380’ler gök sahnesine çıkana dek de, “Dünyanın en büyük yolcu uçağı” olma unvanlarını korudular.
Evet, kadim ve güvenilir bir dosta son elveda vakti gitgide yaklaşıyor. 1968 yılından günümüze dek, farklı tiplerde 1500’ü aşkın üyesi üretilen değerli Jumbo Jet kardeşlerim, mutlaka taşıdığınız milyonlarca yolcunuzun bir kısmından seferleriniz sırasında duymuşsunuzdur. Denir ki, “Sanat dünyasında genelde ünlü bir yazar yayımladığı en son kitapla, ünlü bir yönetmen yarattığı en son filmle, ünlü bir ressam açtığı en son sergiyle, ünlü bir besteci ve şarkıcı da çıkardığı en son albümle hayranlarının belleklerinde daha bir canlı ve sağlam biçimde konuşlanıp anılır.” Bu bağlamda, benliklerinize en ufak bir kuşku bulutu gelip çöreklenmesin! Sizler yarım yüzyıla yaklaşan sivil havacılık kariyeriniz boyunca, verilen görevleri gerektiği gibi yerine getirip, hem yolcularınızın hem de mürettebatlarınızın yüzlerini kara çıkarmayıp, bolca aydınlattınız. Şimdi biraz soluklanıp, acı, keder ve ölümlülük korkusundan uzak biçimde dinlenin çölümsü uçak mezarlıklarının ruhsal ısısı hep düşük ıssızlığında.