Her ne kadar özellikle kıyı kentlerimizde bayramını türlü etkinliklerle kutlasak da, gerçek tanımını birçok vatandaşımızın tam olarak yapamadığı bir kavramdır kabotaj. Kısaca, “Bir devletin kendi limanlarına deniz ticareti konusunda tanıdığı ayrıcalık” olarak açıklanabilecek uygulama, birçok kez kayırmacı ve günümüzün ekonomik gerçeklerine uymadığı gerekçesiyle eleştirilmiştir.
Evet, Yüce Önder Atatürk’ün engin öngörüsüyle 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu’nda, “Türk kıyılarında deniz taşımacılığı, limanlar arasında gemi işletmeciliği, Türk vatandaşları ile Türk gemilerine verildi” der. Kanun öyle der de, kısa bir süre önce sessiz sedasız “Ceza ödemek suretiyle yabancı gemi, bir limandan diğerine gidebilir” eklentisiyle yasa niye delinmek istenir?
Yani, naçizane hep değerli bulduğum “Yerli malı kullanmalı”, gibi kavramlar, ekonominin serbestleştirilmesi gerektiğini savunan yönetim erki tarafından çok da önemsenmemiştir.
ABD, ASLINDA BİR DEMİR PERDE ÜLKESİ MİDİR?
Şimdi soru şu: Dünyada liberalizm denince adı ilk akla gelen ülke ABD, aslında Komünist doktrinlerle donatılmış da, bunu liberal bir maske ile mi kapatmaktadır? Çünkü ABD, 1920’lerden bu yana ‘sonuna kadar kayırmacı’ diye nitelendirilebilecek Jones Act Yasası’nın yılmaz savunucusudur. Buna göre ABD karasularında inşa edilmeyen bir gemi, Amerikan karasularında taşıma yapamaz.
Bunun somut sonucunu 2011’de gördük. Dünyada petrol ve gaz fiyatları, en büyük rezervlere sahip ABD’yi bile zorlayacak seviyeye gelmiş; Başkan Obama da, pazarı stabilize etmek için stratejik petrol rezervlerini kullanma kararı almıştır. Kararın hemen ardından da tartışma başlar: New York Times, petrolün 500 bin varil taşıma kapasiteli tankerlerle taşınmasının daha ekonomik ve daha hızlı olduğunu savunur. (Elbette petrolün, Birleşik devletlere vergi ödemeyen, işçi ya da göçmen yasalarına uymayan gemilerle taşınması daha ucuz olacaktır.) ABD pazarı da büyük tankerler bakımından zengin değildir. Ancak Jones Yasası, Demokles’in Kılıcı gibi beklemektedir. Sonunda, ülkeyi yabancı tanker girişine açmanın geçici bir çözüm olduğuna ve bunun ayrıca ülkede büyük tankerler inşa edilmesinin önünü kapatacağına karar verilerek, mevcut tankerlerin kullanılması benimsenir.
KARAR VERME ZAMANI
Yarım asrı aşkın Avrupa Birliği üyesi olmayı bekleyen ve küçük de olsa birtakım imtiyazlar edinerek üyelik umudunu koruyan Türkiye de, artık kararını vermelidir. Türkiye denizciliği bir milli politika temelinde mi yürütülecek, yoksa AB ve global pazar dengelerine mi bırakılacak. Çünkü, entegrasyon tamamlandığı an ve ortada hala bir AB varsa bize ‘buyurun’ dediklerinde kabotaj rafa kalkmak zorundadır. Bunun böyle olacağını Yunanistan örneğinde gördük. Yunanistan da belirlenen süre içinde koster ve adalara sefer yapan filosunu yeniledi. Ondan sonra AB’ye açtı. Türkiye de, kendi kabotajında hakimiyetini sürdürecek adımları atmalı, bedeli de neyse ödemelidir. Tabi bunu 35 yaş ortalaması olan kosterlerle yürütmenin rahmetli Ecevit’in dediği gibi ‘Onlar ortak biz pazar olacağız’ sözcüğünün realiteye dönüşmesinden başka sonucu olmayacağını tahmin etmeliyiz. Saygılarımla.
KABOTAJ BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN