Türkçemize girip yerleşmiş Fransızca kökenli sözcüklerden biridir “kabotaj” ve kısaca “bir ülkenin iskele, rıhtım ve limanları arasında gemi işletme işi” olarak tanımlanabilir. “Kabotaj Hakkı” denildiğinde ise, “bir ülkenin karasularında (deniz, akarsu ve göllerinde) gemi bulundurma ve söz konusu araçlarla gidiş-geliş ve taşıma yapma hakkı” anlaşılır.
“Kabotaj”ın uluslararası hukukta taşıdığı anlama gelince, o da “bir devletin kendi limanlarına deniz ticareti konusunda tanıdığı ayrıcalıktır.”
24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması ile “kapitülasyonlar”ın yürürlükten kaldırılmasını takiben, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde, TBMM tarafından 20 Nisan 1926’da kabul edilen “Kabotaj Kanunu,” 1 Temmuz 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu kanunla, “Türkiye karasularındaki [akarsu ve göller dahil] liman ve kıyılar arasında yük ve yolcu taşımacılığı, dalgıçlık-kılavuzluk (pilotaj)-römorkaj hizmetlerinin, Türk vatandaşları ve Türk Bayrağı taşıyan gemilerce yapılması kesinlik kazanmıştır.” Yine aynı kanuna göre, “yabancı uyruklu gemilerin yalnız Türk limanlarıyla yabancı ülkelerin limanları arasında insan ve yük taşıyabileceği de kabul edilmiştir.”
İşte o nedenledir ki, ülkemizde her yıl “1 Temmuz” günü, “Denizcilik Ve Kabotaj Bayramı” olarak çeşitli etkinliklerle coşkuyla kutlanır.
Tıpkı demiryolusever kimliği gibi, denizyolusever kimliğini de övünçle taşıyan bir şair-yazar olarak, ülkemizin demiryolu sektörü kadar müthiş renkli bir geçmişe sahip ticari denizciliğimizin kamu kökenli yolcu ve yük taşımacılığına ait ilgi uyandırabileceğini düşünüp, sınırlı sayıda kaynak taraması aracılığıyla meydana getirdiğim çeşitli nitelikteki çok sayıda belgeyi, bu yıl 92incisini kutladığımız “1 Temmuz Denizcilik Ve Kabotaj Bayramı” dolayısıyla ekteki “foto galeri” bölümünde köşemi izleyen siz LOJİPORT okurları ile paylaşmak istedim. 2000’li yıllarla birlikte gerek gemi inşa gerekse de gemi işletmeciliği sektörü bağlamında ticari denizciliğimizin katettiği millerce mesafeyi asla göz ardı edemeyiz. Bununla birlikte, ülkemiz karasularında denizyolunun etkin biçimde kullanılarak, herhangi bir aksama yaşanmaksızın, sürekli bir yolcu ve yük taşımacılığı gerçekleştirilebilmesi için artık çok ciddi ve realist, çözüm odaklı kalıcı planlar yapmanın zamanı gelmiş hatta geçmek üzeredir. Sadece İstanbul gibi ulaştırma konumunun eşsizliği kadar, ulaşım sorunlarının benzersizliğiyle de göze çarpan iki yakalı devasa bir metropolde hâlâ değişik deniz araçlarından yolcu taşımacılığında yeterince yararlanılamaması bu
1 Temmuz’da bir kere daha tüm Türk denizcilik ve ulaştırma sektöründeki uzmanları derinden düşündürmelidir. Ekteki “foto galeri”nin aslında 2000’li yıllardan önceki uzun zaman kesitinde, bugünkü ekonomik ve teknik olanakların çoğunun eksikliğine karşın, Türk ticari denizciliğinin kamu kaynaklı 2 efsaneleşmiş ekol kuruluşunun [tarihe mal olmuş varlıklarının özgün adlarıyla “Denizcilik Bankası T.A.O./Denizyolları İşletmesi” ve “Denizcilik Bankası-Deniz Nakliyatı T.A.Ş.”] ülke ve dünya denizlerinde ne denli aktif ve popüler rol oynayabildiğiyle ilgili kanıtların yalnızca küçük bir bölümüdür diyebilirim. Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisinden beklenen denizcileşme sürecini kısa sürede hakkıyla tamamlayabilmesi dileğiyle sivil ve askeri denizcilik camiasındaki bütün denizcilerimizin ve benim gibi denizcilik tutkunlarının bu “büyük ve örnek bayram”ını içtenlikle kutluyorum.
Verimli günler ve gelecek pazarki yazımda görüşmek ümidiyle.