Denizcilik sektöründe yaşanan ağır ekonomik krizden olumsuz etkilenen bankalarında büyük ekonomik kayıplara uğraması bekleniyor. Krizin boyutları elbette ki sadece bununla sınırlı kalmayacak. Yeterli sermaye birikimine sahip olmayan ve kendine ait öz kaynaklarından yoksun kalan sektör kuruluşları da fırtınalar esen bu piyasada, “gemisini kurtaran kaptan” örneğinde olduğu gibi, ayakta kalabilmenin zorlu mücadelesini verirken de bunun bedelini ağır ödüyor. Kriz fırtınasının etkisi giderek şiddetleniyor ve daha da yayılarak sektördeki her iş kolunu derinden etkiliyor. Dünya denizcilik sektöründe yıldızı parlayan konteyner gemilerinin Türkiye'deki kredi muslukları bankalar tarafından kapatılıyor. Ardından da, tam kapasite ile çalışmaya devam ederken, serbest bölgelerdeki gemi inşa sanayindeki üretim, durma noktasına geliyor. Ekonomik krizin faturasının bedeli, ister karada, isterse denizde olsun, gittikçe ağırlaşıyor. Hiç kimse önünü göremediği gibi gelecek ile ilgili kaygılar da artıyor. Sektörde yaşanan panik halen devam ediyor. Taşıma navlunlarını zamanında ödeyemeyen ve bu nedenle de konşimentolarına (Taşıma senedi) sahip olamayan kuruluşlar mallarını da depolardan çekemiyorlar. Kriz darbe üstüne darbe vurarak, denizcilik sektörünü tam bir çıkmaza sokmuş durumda. Sadece İzmit körfezinde 300'ün üzerinde ticari gemi açıkta bomboş durumda demirlemiş yük bekliyor. Daha ekonomik krizin başında iken tersanelerden işçi çıkarmalar başladı ve sonradan bunların sayısı giderek arttı. Yani göründüğü gibi kriz öylesine teğet geçmiyordu. Çok önemli kayıplar alan denizcilik sektöründeki zararlar her geçen gün daha da büyüyordu. Gemi inşa kredilerinin hiçbir gerekçe gösterilmeden bankalar tarafından geri istenmesi de, konunun bankacılık açısından yeniden sorgulanması gerektiğinin önemini bir kez daha masaya yatırdı. Navlun piyasasındaki çöküş artık tükenme aşamasına gelmiş ve sona dayanmıştır. Ardından iç ve dış piyasadan tersanelere verilen önemli gemi siparişleri birbiri ardına iptal edilmeye başlaması da tam bir yıkıma neden oldu. Sektör piyasasında büyük bir kaos yaşanıyor, her yer toz duman, kriz rotasını çizmiş tam yol gidiyor. Herkes kendi derdiyle ve sorunlarıyla uğraşıyor. Böylesine ağır ekonomik krizlere hazırlıklı olmayan denizcilik sektörümüz, gerçek anlamda zor bir sınav sürecinden geçiyor. Ekonomik depremden sonra ortaya çıkacak hasarın görüntüsü, sektör için büyük bir ders olacaktır. Ama iktidar partisinin ilgili bakanlıkları ve kurumları halen etkisini sürdüren bu krize karşı alınacak önlemler konusunda gerçekçi ve samimi davranmıyorlar. Gelişen riskleri önceden fark edip, gerekli tedbirleri aldıktan sonra oluşan bu ''ileri görüş'' sezgisiyle, krize daha büyük ekonomik kayıplar vermeden direnebilirdik. Balık çiftliklerinin açık denize taşınması ile ilgili, yıllardır süren sorunlar bugün de güncelliğini korumakta ve yenileri eklenerek devam etmektedir. Danıştay’ın gerekçeli kararını çıkarmamasından dolayı İzmir limanı büyük zarara uğramakta ve 1 milyar 275 milyon TL’lik önemli bir yatırımda bu yüzden yapılamamaktadır. İzmir Çandarlı körfezinde yapımına çok acil olarak başlanması gereken, ''Kuzey Ege Çandarlı limanı''nın inşaatı ile ilgili henüz ciddi bir girişimin olmadığı bilinen gerçektir. Bürokrasi, iş bilmezlik, kurumlar arasındaki yetki ve mevki çatışması, vurdum duymazlık adamsendecilik ve sektördeki eksik yapılanma nedeniyle, denizciliğimiz halen uluslar arası alanda bulunması gereken seviyeye ulaşamamıştır.Ekonomik kriz karşısında sermayeleri sınırlı olan armatörler devlet'ten beklenen ilgiyi göremediği gibi bankalardan da destek alamamıştır. Her kuruluş kendi kendine yetinerek ayakta kalma mücadelesini en zor şartlarda vermeye devam ediyor. Bu kriz fırtınası yıl boyunca sürecek gibi görünüyor. Gemi inşa sektöründe iş kayıpları nedeniyle, piyasalarda sosyo - ekonomik boyutlarıyla ciddi bir çöküntü hakim. Güçlü ekonomik altyapı oluşmadığından krizin boyutları daha geniş alanlarda da hissediliyor. Deniz taşımacılığının uğradığı bu büyük ekonomik kayıpların geri dönüşümü sanırım uzun bir süre alacak. Bugünkü ortam içindeki denizcilik sektörümüz, hazırlıksız yakalandığı bu ani ekonomik krizin açtığı derin yaraları sarmakla uğraşıyor. İşte birlik ve beraberliğe tam gereksinim duyulduğu zaman. Risk yönetiminin uygulanıp, gerçeklerle yüzleşmenin ve acı reçeteleri katlanmanın geldiği an. '' Denizci Ulus'' kimliğinin her yönüyle sorgulanıp, ulusal itibarının korunacağı zor ve tehlikeli bir ekonomik süreçten geçiyoruz. ''Denizcilik Kültürü'' kavramının toplumumuzda ne kadar benimsendiğinin ve kabul gördüğünün gerçeği ile hesaplaşmasının yapılacağı bir dönem. Krize karşı verilen sosyal ve ekonomik direnişin sonuçlarının getireceği kazanımların ve yıkımların değerlendirmesinin yapılacağı ve önemli derslerin alınacağı bir bunalım tablosu. Gemi inşa sektöründe zirvelerde dolaşırken, daha krizin başında iken tepe taklak gelmenin nedenlerini çok iyi belirleyip değerlendirilmesinin doğru yapılması gerekir. Olabilecek bütün ekonomik krizler karşısında denizcilik sektörümüzün daha sağlam, güçlü ve dirençli olması için ileriye dönük geniş kapsamlı stratejik planlar oluşturmalıyız. Eğer yeniden yapılanma sürecine girmeyip aynı kafayla yolumuza devam edersek gemilerimizi daha denize indirmeden batırırız haberiniz olsun.