Küresel bir problem döner gelir, her ülkeyi bulur! Hele de problemin adı, içi dolu “boş konteyner krizi” ise… Görkemli ve ağırbaşlı “konteyner” sözcüğü güzel ve akıcı “Türkçe”mize İngilizce’den girmiş sayısız kelimeden sadece bir tanesidir. Hal böyle iken, ne Türkiye ne İngiltere ne de anadili İngilizce olan yeryüzündeki hiçbir ülke konteyner üretiminde öne çıkan ilk isim değildir. O isim, özellikle İngilizce konuşulan gelişmiş ülkelerin ve hemen tüm Batı Âleminin yıllarca “demode ve hantal ejderha” olarak görme gafletine düştükleri ve “süper güç” niteliği günümüzde artık tartışma götürmeyen Çin’in ta kendisidir! Aynı Çin, geride bıraktığımız senenin sonlarına doğru neredeyse birden ortaya çıkan ve hâlâ devam eden “boş konteyner bulma” probleminin de temel sorumlusu olarak gösterilmeye başlandı. Kimin tarafından mı? Tabii ki az sayıdaki müttefiki tarafından değil, rakibi konumundaki çok sayıda Batılı ülke tarafından! Tarafsız eksperlere göre ise Çin’in ilgili ticari krizde “pençesi yok” denemez ama esas neden, Asyalı “süper güç”ün en gelişmiş Batılı devletlerden hayli önce COVID-19 pandemisini kendi sınırları içinde kontrol altına alarak saat gibi işleyen ekonomisinin çarklarını hızla yeniden döndürebilmesi ve canlanan ekonomik sisteminin olmazsa olmazı konteyner taşımacılığında stratejik bir karar çerçevesinde harekete geçip “nervürlü çelik kutular” için büyük primler ödeyerek, onların dolu olmaktan ziyade boş olarak ülkesinin işlek limanlarına dönmesini sağlamakla korkunç kârlar elde edebileceğinin farkına varması. Yine aynı eksperlerin gözünde, toprakları üzerinde bilhassa son yirmi yılı aşkın bir süredir “komünizm ile kapitalizmi inanılmaz bir ustalıkla flört ettirmeyi başaran ve neredeyse söz kesmenin sınırlarına yaklaştıran” varoluş tecrübesi ve çalışkanlığı yadsınamayacak bir ülkeyi “günah keçisi” gibi göstermenin “nakliyat ve lojistik etiği” ile yüzde yüz bağdaşmayacağı da kesin. Öte yandan, COVID-19 salgınından kaynaklanan yeryüzünün tamamındaki iş gücü kıtlığının hemen bütün liman faaliyetlerini belirgin biçimde yavaşlatarak boş konteyner kıtlığını artırdığı gerçekliği de unutulmamalı!
Küresel bir problem döner gelir, her ülkeyi bulur! Hele de problemin adı içi dolu “boş konteyner krizi” ise… Sonuçta, dünya genelinde deneyimlenen ve en çok denizyolu ticaretini vuran bu ciddi mi ciddi sorundan çelik bileklerinin hakkıyla “süper güç” unvanını yakalamış, çağdaş “İpek Yolu”nun mucidi Çin halk Cumhuriyeti bile muaf değildir çünkü o da irili ufaklı diğer tüm ülkelerle beraber aynı problem-çözüm sarmalında sefer yapıp duran aynı yıpranmış fakat dirençli gezegende bulunmaktadır. COVID-19 pandemisi öncesinde limanlarından sayısız dolu konteyneri denizyoluyla ihracatın avantajlarla dopdolu şen ve esen zincirine eklemenin gönül rahatlığındaki Türkiye dahil sayısız ülkenin şu an içinde bulundukları geçici belirsizlik ve umutsuzluk tablosunun uzun vadede Çin kıyılarında yıkıcılığı hiç de küçümsenmeyecek bir “ticari tsunami” yaratabileceğini kavramak için birkaç doktora yapmış bir ekonomist olmaya gerek yok elbette. Niçin mi? Yerkürenin en büyük tüketicisi Çin devamlı artan (ve yeni nesil ölümcül koronavirüs salgınından toparlanma sürecine girmiş) nüfusunu besleyebilmek amacıyla şimdilerde genel ihracatından fazla tama yakını gıda maddelerinden oluşuk bir ithalat akışı politikasını desteklemek zorunda. Üstelik de bunu hiç hazzetmediği halde başta ezeli rakibi Birleşik Amerika (ABD) olmak üzere “Batılı” kimliği taşıyan çoğu ülkeden yapmak durumunda [Burada yeri gelmişken, Çin'den ABD'ye bugünlerde herhangi bir malı gemiyle taşıma maliyetinin, ters rotadan abartısız 10 kat daha yüksek olduğunu ilgilenenlere anımsatmakta yarar var]! Sözün özü Çin, şimdiki zamanda acayip kazançlı diye habire dünya limanlarından boş konteyner toplamadaki ısrarcılığını korursa gelecek zamandaki ulusal ihracat-ithalat dengesini koruyabilme uğraşında “nal toplayabilir”!
Küresel bir problem döner gelir, her ülkeyi bulur! Hele de problemin adı içi dolu “boş konteyner krizi” ise… Nitekim Çinli yetkililer de az önce değindiğim gitgide mil kazanan olası tehlikeyi gecikmeden fark etmeyi yeğlemiş olacaklar ki, son birkaç gündür yaptıkları samimi görünen peş peşe açıklamalarla giderek artan global boş konteyner sirkülasyonundaki tıkanıklık ve başta Şangay olmak üzere büyük Çin limanlarına yayılan boş konteyner eksikliğinin hem ticareti sekteye uğratıcı hem de navlun artırıcı etkilerini yavaşlatabilmek için dünya limanlarıyla uluslararası deniz nakliyat şirketleri ve derneklerine problemin ivedi çözümüne yönelik işbirliği yapma ve ortak proje üretme çağrısında bulunmaya başladılar. Bu açıklamalarda, hem Çin Ulaştırma Bakanlığı hem Çin Limanlar Birliği, hem de Çin Gemi Sahipleri Birliği üst düzey yöneticilerinin ülkenin 2020 ortalarında beklenmeyen bir süratle pandemiden toparlanmasının küresel boş konteyner kıtlığına katkıda bulunduğunu kabul etmeleri çok dikkat çekiciydi. Bununla birlikte Çinli yetkililer, boş konteynerlerin Kuzey Amerika'dan [ABD ve Kanada] Asya'ya yavaş dönüşünün de mevcut ticari krizin meydana gelmesine önemli ölçüde katkıda bulunduğunu vurgulamayı ihmal etmediler. Çinli yöneticiler ayrıca, ülkelerinin arzı artırabilmeye yönelik olarak Eylül 2020’den bu yana ayda 300 000 konteyner (TEU) ürettiğini ve söz konusu imalat ivmesini sürdüreceğini belirttiler.
Küresel bir problem döner gelir, her ülkeyi bulur! Hele de problemin adı içi dolu “boş konteyner krizi” ise… “Peki, nereye gitti onca konteyner?” diye soracak olursanız, birçoğu dahili depolarda, diğerleri liman rıhtımlarına sıkışmış durumda ve geri kalanı da ağırlıklı olarak farklı tiplerdeki, özellikle Pasifik-ötesi hatlarda çalışan yük gemilerinde. Nicelik bakımından halen en endişelendirici boyuttaki boş konteyner kıtlığı önce Asya sonra da Avrupa anakarasında. Ve eğer ki, uluslararası ticaretin saatleri doğru vakti gösterdiğinde, “süper güç”lük unvanını elde etmeyi hedefleri arasına çoktan yerleştirmiş (ayrıca da Çin ile ilişkileri kronik bir gerginlikle örülmüş ve daha bir süre öyle kalacak gibi görünen) Hindistan malum krizi aşmada ülke genelinde “yerli ve ses getirecek somut bir koskocaman konteyner üretim hamlesi”ni gerçekleştirebilirse, benzer bir hamleyi bence Türkiye’de yapabilir ve “yük gemileri limanlarımızı boş terk edip açılmadan önce” mutlaka yapmalıdır da!
Verimli günler ve gelecek yazımda yine bu sütunda görüşmek üzere.