KPMG Türkiye’nin hazırladığı ‘Sektörel Bakış 2020’ serisinin taşımacılık ve lojistik sektörünü ele alan raporu yayımlandı. Rapora göre, uzun vadede büyük bir gelişim alanı barındıran ve potansiyeli bulunan sektör, kısa vadede önemli zorluklarla mücadele etmek durumunda. 2020 başı itibarı ile küresel ticaretteki korumacı eğilimin bir miktar gevşemesine, Brexit’in daha öngörülebilir olmasına, Çin ile ABD arasında ticaret anlaşması ilk fazının imzalanmasına rağmen 2020’de sektör kırılganlık seviyesini koruyacak görünüyor.
KPMG Türkiye Taşımacılık Sektör Lideri Yavuz Öner, uzun vadede büyük bir gelişim alanı barındıran ve potansiyel taşıyan sektörün, kısa vadede ise bazı önemli güçlüklerle mücadele etmek durumunda olduğunu söyledi. Öner şöyle konuştu:
Öner, Türkiye’deki sektörü değerlendirirken “Türkiye, benzersiz coğrafi konumu ile taşımacılık ve lojistik sektöründe öncü konuma gelebilecek doğal altyapıya sahip. Diğer yandan, fiziki altyapı ve yatırımların eksikliği ile görece dar kalifiye insan kaynakları sebebiyle yeterli miktarda yatırımcı çekilemiyor. Sonuç olarak da bu büyük potansiyel bir türlü hayata geçemiyor. Küresel kriz sonrası sektör dalgalı bir seyir izledi. Bu seyrin temelinde maruz kaldığımız jeopolitik riskler ile önemli ticaret ortaklarımızın ekonomik performansları yatıyor” dedi.
Sektörel Bakış 2020 – Taşımacılık ve Lojistik Raporu’ndan yansıyan başlıklar şöyle;
Dünya Bankası’nın iki yılda bir yayımladığı Lojistik Performans Endeksi’nde ilk sıraları küresel ticarette söz sahibi olan gelişmiş ekonomiler alıyor. 160 ülkenin bulunduğu 2018 tarihli listede Türkiye 47’nci sırada bulunuyor. Türkiye 2012’de listenin 27’nci sırasındaydı. 2014’te 30, 2016’da 34’üncü sırada olan Türkiye’nin gerilemesi dikkat çekiyor.
Gerek küresel gerekse bölgesel gelişmeler, Türkiye’de sektörün istikrarlı büyüme performansı yakalamasını engelliyor. Korumacı küresel ticaret politikaları, AB’nin büyüme sorunları, Brexit süreci, Ortadoğu’da devam eden çatışmalar ve normalleşemeyen hayat ülkemiz taşımacılık ve lojistik sektörünün gelişmesini ciddi oranda sınırlıyor.
2000’li yılların ilk 10 senesinde GSYH’den aldığı pay yüzde 9 olan sektör, 2011-2018 döneminde yüzde 8,1 ortalama ile seyretti.
Borçluluk oranı düşük
Yüksek yatırım maliyeti ve uzun vadeli dönüşleri sebebiyle ortalamalardan daha uzun vadelerde borçlanma gereksinimi olan sektör, bu imkanın kısıtlanması ile borç yükü anlamında yatay seyre girdi. Yabancı para borçlanabilme kabiliyetleri, sektör oyuncularına önemli bir avantaj sağlamakla birlikte, TL’deki değer kaybı kredi hacminde artış olarak yansıyor. Sektör oyuncularının yabancı para gelirlerinin varlığı ise kur riski ve olası yüklere karşı koruma kalkanı niteliğinde. 2019 Kasım ayı itibarıyla toplam krediler içindeki payı yüzde 5 olan sektör, GSYH payı ile kıyaslandığında aşırı borçlu görünmüyor.
Yabancı yatırımcı ilgili
Türk taşımacılık ve lojistik sektörünün son yıllardaki zayıf performansına rağmen uzun vadedeki yüksek potansiyeli, yabancı yatırımcıların ilgisini çekiyor. Son iki yılı sıkıntılı geçen altı yıllık sürede 5 milyar dolar yatırım çeken sektörün, bu dönemde doğrudan yabancı yatırımlardan aldığı pay ise ortalama yüzde 2 seviyesinde.
Denizyolu açık ara önde
Dış ticaret verilerine göre, sektörde ihracatta yüzde 62 ile denizyolu taşımacılığının ağırlığı göze çarpıyor. İthalatta denizyolunun payı ise yüzde 54. Hem ihracat hem de ithalat tarafında tartışmasız lider olan denizyolu taşımacılığını, payı son 10 yılda yüzde 41,5’lerden yüzde 28,5’lere gerileyen karayolu taşımacılığı izliyor. Bu iki taşımacılık yöntemi, toplam hacmin yüzde 90’ından fazlasını karşılıyor.
Galataport’la hesaplar değişecek
Denizyolu ile yolcu taşımacılığında ise 2012 yılı ile başlayan sert düşüş devam ediyor. 2005-2015 döneminde ortalama olarak 1.400’ün üzerinde gemi ve 1,65 milyon yolcudan bahsedilirken 2016-2019 Kasım döneminde bu ortalamalar sırasıyla 369 gemi ve yaklaşık 360 bin yolcu olarak gerçekleşti. 2018 ise tarihi dip seviye olarak kayıtlara geçti. 2018 yılında 247 olan gemi sayısı 2019 Kasım sonu itibarıyla 328, 214 bin olan yolcu sayısı ise 284 bine yükseldi.
Özellikle Galataport’un 2020’nin ikinci çeyreği ortalarında kruvaziyer gemi turizmine açılacağına dair yapılan hesaplar; İstanbul özelinden başlayan kruvaziyer turizmine yönelik iyimser beklentiyi destekleyen en önemli faktörlerden biri. Yine Yenikapı’da planlanan Ana Kruvaziyer Limanı’nın devreye alınmasının, İstanbul’u Akdeniz çanağındaki en önemli üç duraktan biri yapabileceğine dair güçlü bir kanı var.
Havayolunda dış hat zirvede
Türkiye’de havayoluyla taşınan mal miktarı 2019’da ciddi oranda daralsa da son 20 yılda havayolu ile taşınan yolcu sayısında kayda değer büyüme gerçekleşti. Sektör, turizm açısından oldukça sıkıntılı geçen 2016 ve ekonomik endişelerin tavan yaptığı 2019 dışında, neredeyse her yıl çift haneli oranlarda büyüdü. 2016’da yüzde 4 seviyesinde olan daralma 2019’da yüzde yüzde 0,8 seviyesinde gerçekleşti.
2019’da iç hatlarda taşınan yolcu sayısı yüzde 11,3 daralarak 100,1 milyon kişi olurken, dış hatlarda taşınan yolcu sayısı yüzde 11,4 artarak 108,7 milyon seviyesine ulaştı. 2019’da toplam taşınan yolcu sayısı böylelikle 208,8 milyon kişi olurken (2018: 210,5 milyon), dış hat yolcu sayısı 2012’den bu yana ilk kez iç hatların önüne geçti.
2020 beklentileri
Zorlu geçen 2018-2019’den sonra, ekonomik aktivitede yeniden canlanma beklentileri, küresel ticaretteki korumacı adımların bir miktar gevşemesi ve Brexit’in daha öngörülebilir olması; 2020’yi lojistik sektörü açısından potansiyeli daha yüksek bir konuma yerleştiriyor. Yine de mevcut kırılganlık seviyesi ve küresel politik gelişmeler sektörün görünümündeki ana belirleyici unsurlar olacak.
2020 yılında düşük küresel büyüme beklentileri sektörün önündeki en büyük engel olmaya aday.Yatırım maliyetlerinin yüksekliği ise potansiyel büyümeyi dış kaynaklara bağımlı hale getiriyor.
Makroekonomik görünüm görece iyi olmakla birlikte, sektör oyuncularının 2020 beklentileri daha kötümser. Sektör oyuncularının yaklaşık yüzde 70'i bu yıl büyüme beklemiyor. Yatırım planı yapanların oranı yüzde 60 seviyelerinde. Yatırım bütçelerinin yaklaşık yüzde75'inin ise teknoloji odaklı yatırımlara yönelmesi bekleniyor.
Perakendedeki beklentiler dikkate alındığında, Türkiye’de e-ticaret ağırlık kazanmaya devam edecek. Önümüzdeki dört yılda perakende faaliyetlerinin yüzde 40’ı e-ticaretten gelecek. Bu da güçlü altyapı hizmetlerini, dolayısı ile lojistik ağdaki büyümeyi destekleyecek. Bu artışa paralel kargoya ihtiyaç yükselmeye devam edecek. Mevcut büyüme hızları ile e-ticarete hizmet üretme noktasında kargo şirketlerinde bir dönüşüm kaçınılmaz olacak. Sektörün güçlü oyuncularında, kimi yeni stratejilerin ortaya konulması adına sistem arayışları 2020’de kendini daha çok gösterecek.
Taşımacılık sektörü koronavirüsünün olumsuz etkisi altında
Taşımacılık koronavirüsünden en çok etkilenen sektörlerin başında geliyor. Uluslararası Hava Taşımacıları Birliği (IATA), koronavirüs salgını nedeniyle küresel hava taşımacılığı talebinin on yılı aşkın bir yıldan bu yana ilk kez düşeceğini tahmin ediyor. Düşüş oranının ise yüzde 0,4 olacağı öngörülüyor. Bu durumun, küresel havayolu şirketlerine en az 29 milyar dolar zarar olarak yansıması bekleniyor. En büyük zararın ise 12,8 milyar dolar ile Çin merkezli havayolları tarafından kaydedileceği tahmin ediliyor.
Lojistiğin geleceği olarak görülen e-ticaret de koronavirüsünün olumsuz etkisi altında. PttAVM.com’a göre, koronavirüs salgını öncesi Çin’den Türkiye’ye günlük 100 bin adet küçük kargo gelirken, bu sayı bugünlerde 10 binlerin altına geriledi. Bu durum, Çin’den Türkiye’ye gelen kargolarda yüzde 90’lık çok ciddi bir azalmaya işaret ediyor.
Diğer yandan, bu gelişmeler ışığında tedarik zincirinin yeniden şekillendiğini söylemek mümkün. Çin’e alternatif olacak pazar arayışları, sektörde kısmi bir dengelenmeyi de beraberinde getirebilir.
LOJİPORT