Lojistik, Toyota operasyonlarının tam kalbinde

Esnekliğin, tüm lojistik faaliyetleri için anahtar kelime olduğunu söyleyen Toyota Türkiye CEO’su Orhan Özer, birlikte çalıştıkları lojistik firmalarından beklentilerinin de esneklik ve çözüm ortaklığı olduğunu söyledi.

Üretimdeki dalgalanmalar ve olası model değişikliklerine en kısa sürede tepki verebilmek amacıyla küçük miktarlarda daha sık sipariş verme yöntemini uyguladıklarını söyleyen Özer, düzenli ve periyodik lojistik ile parça akışını sağladıklarını belirtti. “Toyota’nın tam zamanında üretim anlayışını, lojistik süreçlerine adapte etmek için planlama ve kaynak yönetiminde yetkin çalışan kadromuz aracılığıyla sürecin her aşamasını izliyoruz” diyen Özer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kendimize ait tır veya araç filosu bulunmuyor. Bu planlamayı hayata geçirmek için lojistik partnerler kullanıyoruz. Gerek Türkiye içi gerekse yurtdışı parçalarının tedarikçilerimizden fabrikaya ulaştırılması faaliyetlerinin planlaması ve kontrolü, ilgili birimimiz tarafından yapılıyor. Türkiye’de ve Avrupa’da genellikle sektöründe en deneyimli ve lider konumundaki, çözüm ortağımız olarak gördüğümüz şirketlerle çalışıyoruz. Deniz/kara/tren ve hava taşımacılığı için ayrı ayrı lojistik partnerlerimiz var. Değişen ve gelişen sektörde yeni taşıma metodlarını, rotalarını takip ediyoruz. Esneklik kavramı, Toyota için anahtar kelimedir. Seçtiğimiz lojistik partnerlerimizin açık, esnek ve her konuda çözüm ortağı olmaları, kendilerini sürekli geliştiren bir yapıda olmaları, en az maliyetleri kadar önemli. Toyota’nın diğer iş süreçlerinde olduğu gibi, lojistik alanında da sürekli gelişim içinde olmaya çalışarak, çevreye duyarlı hareket etme konusunda bizimle aynı yaklaşıma sahip lojistik partnerleri ile faaliyetlerimizi yürütmeye özen gösteriyoruz.”

LOJİSTİKTE AKSAMA, ZAMAN VE MALİYET KAYBINA YOL AÇAR
Lojistiğin, Toyota'nın kendine özgü fonksiyonlarından ve TPS'in ana konularından biri olduğunu aktaran Özer, temel ilkelerinin yalın, beklenen kalite ve miktarda, tam zamanında lojistik akışı sağlamak olduğunu dile getirdi. Temel TPS felsefesi olarak stok tutmadıklarını söyleyen Özer, tedarik zincirindeki en ufak bir eksiklik veya aksamanın, hattın durmasına neden olabileceğini, bunun da telafisi zor zaman ve maliyet kaybına yol açabileceğini vurguladı. Özer, sözlerine şu şekilde devam etti: “Üretimimiz için gereken yedek parçalar yan sanayimizden teslim alınıp fabrikamıza getiriliyor. Yan sanayi firmalarımızdan beklentimiz istenilen zamanda, beklenen kalite ve miktarda parçaları hazır etmeleri. Lojistik partnerimizden beklentimiz ise planlanan zamanda bu parçaları teslim alıp, istenilen zamanda fabrikamıza getirmeleri. Lojistik akışlarımızı düşünürken mevsim şartları, yol durumu, yan sanayimizin çalışma saatleri gibi kriterleri göz önüne alıyoruz.”

ALTERNATİF TAŞIMA METODLARI MALİYETİ DÜŞÜRÜYOR
Lojistik maliyetlerinin azaltılması için aylık olarak tüm maliyet kalemlerinin tek tek incelenip olabilecek tüm iyileştirmelerin yapıldığını dile getiren Özer, lojistik partnerlerinden beklentilerinin, gelişen ve değişen piyasa ve ekonomik koşullar ışığında yeni oluşan alternatif taşıma metodlarıyla verimliliğin arttırılması olduğunu anlattı. Maliyeti azaltmak için kullanılan her yöntemin aynı zamanda karbon salınımının da azaltılması anlamına geldiğini kaydeden Özer, “Biz de taşınan parçaların daha verimli ve yoğun olması, tır içi yükleme/yerleştirme, paketleme verimliliğinin arttırılması ve taşıma sürelerinin maliyet dengesini bozmayacak şekilde asgariye indirilmesi için yan sanayilerimizle beraber çalışıyoruz. Tüm bu çalışmalar yakıt tasarrufları sağladığı gibi, aynı zamanda daha az karbondioksit salınımı anlamına da geliyor. Lojistik sürecinde her adımı kendimiz planladığımız ve yönettiğimiz için bu durum maliyetlere de tam olarak hakim olmamıza imkan sağlıyor. Bu sayede Toyota Üretim Sistemi (TPS)’in temelini oluşturan sürekli iyileştirme (kaizen) anlayışı, maliyet azaltma çalışmalarına da pozitif olarak yansıyor” diye konuştu.

TÜRKİYE’DE DEMİRYOLUNU AVRUPA’DAKİ KADAR ETKİN KULLANAMIYORUZ
Hem çevreye saygı hem de sürdürülebilirlik bakımından deniz ve demiryolunu tercih ettiklerini ifade eden Orhan Özer, mevcut altyapı yetersizliği yüzünden demiryolunu Türkiye’de Avrupa’daki gibi etkin kullanamadıklarının altını çizdi. Yapılan iyileştirmelerin, olumlu adımlar olsa da henüz yeterli düzeye ulaşmadığını kaydeden Özer, “Planlarımızın ve tedarik zincirimizin değişen durumlardan en az seviyede etkilenmesini istiyoruz. Bu yüzden, deniz ve demiryolu lojistiğini daha çok kullanıyoruz. Yan sanayimizden parça alımları ile başlayan tedarik zinciri sürecimizi bitmiş araç olarak tamamlayabilmek ve böylelikle fabrikamıza giren ve çıkan tüm parça ve bitmiş araçların demir yolu ile sevk edilmesini sağlayabilmek adına çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Gerek parça, gerek bitmiş araç sevkiyatında tüm lojistik araçlarını kullanmaya gayret etmemizin ana nedeni, seçilen modelin devamlılığı ve çevreye saygıdır. Elbette rekabetçi olabilmek için maliyetlerimizi optimum düzeye çekebilmek de göz önünde bulundurduğumuz kriterlerden biri” ifadelerini kullandı.

Burak GÜNER - LOJİPORT

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Lojistik Haberleri

Arkas Lojistik Grubu’nun yeni yatırımları 2025’de sahada olacak
15. Atlas Lojistik Ödülleri Sahiplerini Buldu
“Türkiye’nin En Etkili Tedarik Zinciri Profesyonelleri” Ödül Töreni 4 Aralık’ta
LOGITRANS, sektör devlerinin katılımıyla 17. kez İstanbul’da açıldı
"Depolardaki doluluk oranları kapasite artışını gerekli kılıyor"