Arapça, fakat Türkçe’de de zaman zaman kullandığımız ‘izan’ sözcüğünün karşısında ‘anlayış’ ‘anlama yeteneği’ yazar. Bu izan meselesinden çekmeyen yoktur aslında. Kavgaların çoğu yanlış anlamadan kaynaklanmıştır. Birçoğumuz da anlaşılamamaktan şikayetçidir. Bürokrasi hazretlerinin de bu konuda oldukça sabıkası vardır. İşte size onlardan bir demet sunuyorum. Bizim unuttuğumuz, fakat sizlerin de yaşadığı başka tuhaflıklar mutlaka vardır. Bizlerle paylaşırsanız ‘Lojistik Tuhaflıklar 2’ yazımız için de malzeme olur. Hadi buyrun bakalım nelerle karşılaşıyormuşuz. Taşıt kartınızı kaybettiniz, yandınız Elinizdeki belgeyi kaybeder, çaldırır ya da yırtarsanız yenisini almak için yüzde 50 fazlasını vermek zorundasınız. Örneğin, taşıt kartınızı kaybettiniz, ederi 50 TL, ama kaybederseniz 75 TL verip çıkarabiliyorsunuz. Mesela, ‘ben bu arabayı sattım, yetki belgemden düş’ diyorsunuz, ‘parasını ver düşeyim’ deniyor. Sevsinler tehlikeli madde önleminizi Köprü girişlerinde fark etmişsinizdir. Yanıcı, parlayıcı kimyasal madde taşıyıcıları belli bir yerde bekletilerek konvoy halinde geçirilir. Bu aslında büyük bir faciaya davetiye çıkarmak anlamına gelir. Çünkü, beraber seyahat etmemesi gereken malları aynı anda geçiriyor; önüne sadece bir itfaiye koyuyorsunuz. Allah korusun, o araçlardan birinde bir şey olsa o itfaiye ne yapar ona sizce? Aslını getir eziyeti 1000 TL verip K belgesi aldınız. K belgesi kaldırıldığı için paranızı geri almanız gerekiyor. Gidiyorsunuz, ‘makbuzun aslını getir’ deniyor. (Çünkü, K belgesinin parasını verdiğinizi ispat için banka makbuzunun aslı isteniyordu.) Aslını zaten onlara vermişsiniz ama ‘git bir tane daha al bankadan’ deniyor. Bankaya gidiyorsunuz, ‘Bir dekont daha basarsam 50 TL alırım’ diyor. Yani, zaten kendinde olan makbuzun aslı isteniyor ve çözüm yerine ‘ne halin varsa gör’ deniyor. Bir o biliyor başkası olmaz Örneğin TIR karnesinin bir koçanını kapatacaksın. Ya da buna benzer bir işin var. Muayene memuru size bir havale veriyor. Diyor ki, ‘işinizi Ahmet Bey yapacak.’ Gidiyorsunuz Ahmet Bey’e orada yok. Çünkü, Ahmet Bey iki gün izin almıştır. İki gün boyunca havale değiştiremiyorsunuz. İki gün o memurun dönüşünü beklemek durumundasınız. Ya da Ahmet Bey işe başladı; ama hastalandı. Bir hafta raporlu. Ancak işe, o başladığı ve onun bitirmesi gerektiği için dönmesini beklemek zorundasınız. Kimse kimsenin yetkisini alamıyor. ‘Birinin yaptığı işten diğeri etkilenmesin’ prensibi üzerine işler yürütülüyor. Ama, olan vatandaşa oluyor. Bu adam yanlış yapabilir diyorsan, niye orada tutuyorsun? Benden aldın, hadi ondan da al bakalım! Ağır tonajda yükleyene 2 bin, taşıyana 1000 TL ceza kesiliyor. Diyorsun ki, bu mal yurtdışından geliyor. Türkiye’den çıkarken yükleyen kim ihracatçı. İhracatçıya 2 bin TL kesebilirsin, nakliyeciye de 1000 TL. Ama bu mal yurtdışından geliyor. 2 bin TL’yi kimden alacaksın? Kanun diyor ki, yükleyene ceza keseceksin. Alıcı ‘bana ne, ben bu kadar istemedim’ deyip işin içinden sıyrılıyor. Yükleyen de yurtdışında olduğundan bu paranın tahsili mümkün değil. Hadi çık işin içinden... Niyet ceza kesmekse yol bulunur Aracın tonajının istiap haddini aşıp aşmadığını öğrenmek gerekiyor. Örneğin Ro-Ro’da araç, çekicisiz olarak sadece römork halinde gitmiştir. Burada mafinin ağırlığı konuyor. Mafi en ağır araç. ‘Benim aracım mafi değil, bu’ diyorsun. ‘Olmaz standart araç bu, tonajını buna göre tespit edeceğiz’ deniyor. Tonaja esas olan şeyi senin aracın ile birlikte değil, dışında ölçüyorlar. Doğal olarak bu kez ağır çıkıyor. Böylece mutlaka ceza kesmesi gerekiyorsa yöntemi de bulunmuş oluyor.